loading
close
SON DAKİKALAR

Cumhurbaşkanı: ‘Mahvettik’ itirafı ve geriye dönüş

Çiğdem Toker
Tarih: 23.10.2017

İstanbul’u geriye döndürmek imkânsızdır, ama felaket şu andan itibaren nerede göğüslenebilirse ve geriye göç ne kadar iyi örgütlenebilirse, ülkenin geleceği için umut filizleri yeşerebilir!

Cumhurbaşkanı İstanbul’u 15 yılda elbirliğiyle mahvettiklerini itiraf etti. Neyse ki bu itiraf “aldatıldık..” kapsamında değildi şükür; kentin batırılışında yerel- merkezi AKP yönetimlerini ve tabii ki tüm bunların başı olarak doğrudan kendisini sorumlu tuttu!
Hiç art niyetli olmadan belirteyim: Bu iyi bir şey, aması maması olmadan kötü bir şey yapıldığını söylemek fazilettir. Bu önemli bir adım olabilir İstanbul için, eğer itirafın gereği yapılabilecekse. Bu itirafın arkasında “evet mahvettik ama artık yapacak bir şey yok, mahvetmeye devam..” da gelebilir. Bilmiyoruz. İstanbul’u geriye döndürmek imkânsızdır, ama felaket şu andan itibaren nerede göğüslenebilirse ve geriye göç ne kadar iyi örgütlenebilirse, ülkenin geleceği için umut filizleri yeşerebilir!

Tek bir yıkım örneğiniz yok

İstanbul’un tarihi silueti bile kayboldu. Salt bir örnek: Cumhurbaşkanı, Sultanahmet Camii’ni gölgede bırakan Zeytinburnu’ndaki o kötü namlı 16/9 gökdeleninin fazla katlarının yıkılması gerekir demiş ama, ama tek katına bile dokunulmamıştı. Çünkü o gökdelenin pek çok katı iktidarın merkezi ve yerel çeşitli adamlarıyla parsellenmiş durumdaydı.
Cumhurbaşkanı, yıkım konusunda tek bir örnek olay yaratmadı. İstanbul’u saran ucubelerden herhangi birine bile “Bu artık yapılamaz..” demedi.
Tam tersine, iktidar görülmemiş bir rant oluşumunun sürekli peşinde koştu, en değerli bölgeler ucubelerle donatıldı, mesela Bakırköy sahilleri bile yerel halkın büyük direnişine rağmen Ankara’nın kararıyla en pahalı gökdelenlerle donatıldı ve sahiller halka kapatıldı..

İnsanın zerresi yok

Tüm bu inşaat faaliyetlerinin içinde insanın zerresi yoktu, onlar gökdelenlerin “kümeslerine” kapatılan bir şeylerdi. İnşaat her şey, insan ve kent ruhu hiçbir şeydi...
Çünkü inşaat sektörü bu iktidarın temel faaliyet ve adeta temel büyüme motoruydu; hâlâ öyle.. Mesela sanayileşmenin payı bu dönemde en az 7 puan azalarak yüzde 15’lere gerilemişti. Temel bir büyüme alanı adeta terk edilmişti. Endüstri 4.0 tüm gelişmiş ülkelerin parolası olarak göklere imzasını çakarken, bu gerileme, ülkenin geleceğini de karartıyordu.
Bakın, siyasetin zerresinden söz etmiyorum. Ne eğitimin kalitesizliğinden ve içeriğinin boşaltılmasından, ne hukuk ve adalet yoksunluğundan...
Bunlar olmadan, zaten geleceğin olmasının imkânsızlığından da söz etmiyorum..

Yeni bir başlangıç

İstanbul ve ülke için acil bir gelecek planlamasıyla ve Anadolu’ya yeniden yerleşme düşüncesiyle işe başlamak, her şeyin yeniden başlangıcı olabilir.
Büyük proje, şaşaalı köprüler, otoyollar denizaltından durmadan tüneller yapmak değildir.
Tüm bunlar İstanbul’u daha da yaşanmaz hale getirir, Anadolu’yu daha çok kente yığar, nüfus arttıkça, daha çok yeni yol ve köprüler zorunluluğunu ortaya çıkarır.
Bu tamamen bilimsel bir saptamadır. Bu kapsamda titizlikle korunması gereken İstanbul’un kuzey bölgesidir. Suyu, havası, iklimidir. Burası da kaybedilirse, İstanbul tamamen ve kesin olarak boğulur ve ölür, Sayın Cumhurbaşkanı!

İnsan mı değerli arsa mı? 

Şu andan itibaren kentte tüm yeni gökdelen faaliyetlerini durduracak adımlar atınız.. elde kalmış arsaları yeşile döndürünüz. Bu itirafınızın ilk gereğidir. Hem “mahvettik” hem de yola devam demek, birbiriyle taban tabana zıttır.
İstanbul’un tüm merkezi alanlarını büyük boş alanlarla, parklarla geriye halka, kente kazandırmamız şarttır. İnsanın ve kentin şiddetle buna ihtiyacı var ve hiçbir arsa, yapı, bundan daha değerli değildir. Bu ilkeyi kabul etmekle büyük dönüşüm başlayabilir. TOKİ’yi buradan çekiniz.
Yoksa, İstanbul’un ardından ağıt yakarken, son öldürücü darbeleri vurmaya devam edersiniz.
Doğan Kuban Hoca bakın ne diyor: Yeniden Anadolu’ya yerleşmeliyiz!

Orhan Bursalı - Cumhuriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları