Garantili projelerin geleceği
Çiğdem Toker; Kamu finansmanı üzerinde 2045 yılına kadar yaklaşık 153 milyar dolar yük oluşturan garantili projeler, bu çalışmada kapsamlı bir analize tabi tutulmuş. Özellikle riskler ve yeniden müzakere koşulları, bu konuyla ilgilenenler için ilgi çekici veriler içeriyor.
Halk arasında “garantili projeler” diye yaygınlaştı. Teknik adı Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeli. Adında “kamu” kelimesi geçmesi, yararlı olduğu izlenimi yaysa da, aslının öyle olmadığı, ticari sır gerekçesiyle “kamu”ya açıklanmayan sözleşmelerin ağır bedeli konusunda bir farkındalık oluştu.
AKP iktidarının KÖİ modeline göre yaptırdığı ulaştırma, altyapı ve sağlık projeleri; halkın ekonomik refahını, nesillerin geleceğini tehdit ediyor.
Yaklaşık on yıldır, “milletin cebinden beş kuruş çıkmayacak” denilerek propagandası yapılan büyük projeleri takip ederek yazdığımız bu konu, özellikle son zamanlarda muhalefetin de yoğun olarak gündeminde.
Olası iktidar değişikliğinde döviz garantili bu sözleşmelerin “kamulaştırılacağı” “yeniden gözden geçirileceği” CHP Lideri Kılıçdaroğlu tarafından telaffuz ediliyor. İyi Parti Lideri Akşener “tiksindirici borç” kavramını tartışmaya açtı.
EKMEK ALACAK PARA YOKKEN
Şüphesiz ki yoksulluğun derinleşmesi, ekonomik krizin yaygınlaşması, halkın ekmek alamayacak hale gelmesi, faturaları korkuyla beklenir olması bu tartışmayı daha da kritik hale getiriyor.
Havalimanı, otoyol, köprü, şehir hastaneleri ve milletlerarası anlaşmaya dayanmakla birlikte KÖİ modeli kabul edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin yer aldığı, Hazine'nin üstlendiği gelir garantili projeler hakkında kapsamlı bir çalışma yapıldı. Coşkun Cangöz, Uğur Emek, Nurhan Uyduranoğlu Karaca'nın ortak çalışması olan rapor, hafta başında TEPAV (Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı) tarafından yayımlandı. Çalışmanın tam adı:
“Türkiye'de Kamu Özel İşbirliği Modeli Uygulaması: Etkin Risk Paylaşımına Yönelik Bir Model Önerisi”
★★★
Kamu finansmanı üzerinde 2045 yılına kadar yaklaşık 153 milyar dolar yük oluşturan garantili projeler, bu çalışmada kapsamlı bir analize tabi tutulmuş. Özellikle riskler ve yeniden müzakere koşulları, bu konuyla ilgilenenler için ilgi çekici veriler içeriyor.
“YENİDEN MÜZAKERE”
Garantilerin belirlenme ve denetim yetkisinin TBMM'ye verilmesi gereği vurgulanan çalışmada, temel ilkelere dayalı bir “Politika Çerçevesi” öneriliyor. Mevcut KÖİ envanterinin bu çerçeveye uygun olup olmadığı saptandıktan sonra, “Uyumlu olmayan ya da mali sürdürülebilirlik açısından riskli görülen projeler uluslararası deneyimler de dikkate alınarak yeniden müzakereye açılmalıdır” deniliyor.
Yeniden müzakere konusundaki önerilerin bir kaçı özetle şöyle:
Temel motivasyon ve amaç; yıllara yaygın bütçe yükünün azaltılması olmalı. Bu nedenle, politik kaygılar bir tarafa bırakılmalı.
Özel sektör ile kamu arasındaki bilgi ve tecrübe konusundaki dengesizliği ortadan kaldıracak şekilde yeterli teknik kapasite, bilgi ve tecrübeye sahip bir ekip oluşturulmalı.
Müzakerelerin ilerlemesini takip etmek için raporlama ve ölçüm sistemi kurulmalı. Şeffaf ve etkin raporlama yerli ve yabancı kamuoyu desteğinin sağlanması bakımından önemli.
Sözleşmelerde temel amaca ulaşmayı sağlayabilecek değişiklikler listelenmeli, beklenen iyileştirme parasal bir değer/hedef olarak tespit edilmeli.
Tek taraflı fesih de dâhil olmak üzere her bir alternatifin kamuya muhtemel maliyeti parasal olarak hesaplanmalı.
Yeniden müzakere, model kapsamında hayata geçirilmiş tüm projeler için eş zamanlı yürütülmeli. Bu yöntem hem şeffaflık sağlayacak hem de zaman ve maliyet açısından tasarruf elde edilecek.
Garantilerin Değerlenmesi: İdareler tarafından verilen taahhütlerin ve borç üstlenimi rakamlarının güncellenerek değerlemesi yapılmalı İletişim:
Sözleşme süresi uzatımı gibi seçeneklerin değerlendirilebilmesini teminen uluslararası finansman kuruluşlarının desteği alınmalı ve kamuoyu oluşturulmalı.
Mücbir Sebep ve Öngörülemeyen Hal Koşullarının Tartışılması: Covid-19'un özellikle ulaştırma projeleri üzerindeki talep kaynaklı olumsuz etkileri dikkate alınarak müzakereye açılması, şirketleri kreditörlere karşı temerrüde düşürmeyecek ve kredi ödemelerini aksatmayacak, ancak kamunun maruz kaldığı ödeme yükümlülüklerini de daha adil ve kabul edilebilir bir seviyeye taşıyacak bir ödeme planı üzerinde mutabakat sağlanmalı.
Rapordan anlaşılan o ki, bütçeleri rehin alan KÖİ sözleşmelerinin bir çırpıda “kamulaştırılması”, garantileri, borçları üstlenmiş olan Hazine'nin iktidarların ömrünü aşan konumu nedeniyle çok kolay görünmüyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları