loading
close
SON DAKİKALAR

Parlamenter Sistem Biterken

Çiğdem Toker
Tarih: 07.01.2015

Çiğdem Toker; Yüksek Mahkeme’nin bu kararı tehditkâr açıklamalardan hiç etkilenmeden aldığını söylemek ne kadar mümkün?

Anayasa Mahkemesi, yüzde 10 seçim
barajıyla ilgili bireysel başvuruları, “konu
bakımından yetkisizlik” gerekçesiyle reddetti.
Kararın, oyçokluğuyla alındığı duyuruldu.
Haber sıcak; kuşkusuz bazı bilgiler zamanla tamamlanıp yerine oturacaktır.
Ne var ki, çok değil iki gün öncesine kadar; iktidarın her türlü cenahından, ne darbeciliği, ne “paralel”ciliği ne de vesayetçiliği kalan Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı; dört eski bakanın Yüce Divan’a sevkine ret kararının ertesinde almasının, “tesadüf” olarak yorumlanması beklenmemeli.
Başka hangi takvim olsa makul karşılanabilecek bu iki somut gerekçenin, Saray baskısı ve karanlık profilli Sivil Dayanışma Platformu’nun doğrudan Anayasa Mahkemesi’ni hedef tahtasına oturttuğu, milyarlarca liralık ilanlarının ertesine gelmesinin yol açtığı ilk izlenim, yazık ki “korku”dur.

***

Benzeri sayısız durumdan alışkınız ki, muhtemelen “resmi” olarak şunlar söylenecek:
• Toplantı günü önceden belirlenmişti.
• Bireysel Başvuru’ya ilişkin kanunun 45. maddesine göre yasama işlemleri, bireysel başvuruya konu edilemez.
Gerçekten de bu kararı anlamak üzere yasaya baktığınızda, “Bireysel Başvuru Hakkı” başlıklı 45. maddenin 3. fıkrası şöyle diyor:
“Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz.”
Ama kararda soru işareti yaratan unsurlar, bu maddeyle bitmiyor; tersine yeni başlıyor.
Çünkü aynı yasanın, “Bireysel Başvuruların Kabul Edilebilirlik Şartları ve İncelenmesi” başlıklı 48. maddesi ise aynen şöyle diyor:
“Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47. maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.”
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin kararının hukuki seyrine bakarak “kabul edilmiş” yani 48. maddeye uygun ve yukarıda aktardığım 45. madde koşullarını taşıdığını varsaymalıyız.
Sorumuz ise şu:
Eğer seçim barajı başvurusu, konu bakımından yetkisizlik kararı alınmasını gerektiren bir dosya ise neden kabul edilerek gündeme alındı? Neden görüşüldü, müzakere edildi?
Eğer seçim barajı, Anayasa Mahkemesi’nin konusuna girmiyorsa, bu başvuruyu 45. madde uyarınca, daha önce “kabul edilemez” bulması gerekmiyor muydu?
• Yanı sıra, bu kararın oybirliği değil, oyçokluğuyla alınmış olması, “konu bakımından yetkisizlik” gerekçesinde bütün üyelerin mutabık olmadığı ve “içeride” hukuki bir tartışma yaşandığına işaret.
• Anayasa Mahkemesi Başkanı bu kararı, Başkan Haşim Kılıç’ın “Üyelerimiz müthiş bir baskı altında” başlığıyla Sözcü gazetesine verdiği mülakatın üzerinden sadece dört gün geçmişken alındı.
• Ve ikinci soru: TBMM Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu’nun karar vereceği güne kadar açıktan, yoğun bir yaylım ateşine tutulmuşken, Yüksek Mahkeme’nin bu kararı tehditkâr açıklamalardan hiç etkilenmeden aldığını söylemek ne kadar mümkün?

***

TBMM Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu’nun 4 eski bakanı aklaması, Türkiye’de parlamenter denetimin “de facto” bittiğinin, başlı başına somut bir kanıtıydı. Hemen ertesinde, eğer “hak ihlali” kararı verilseydi, siyasi tabloyu değiştirecek sonuçlar yaratacak başvurunun; olağanüstü bir baskı altında ve inandırıcılığı zayıf bir “konu yönünden yetkisizlik” gerekçesiyle reddedilmesi, parlamenter sistemin de hukuken değilse bile fiilen sona ermesi anlamı taşıyor.

Çiğdem Toker - Cumhuriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları