Piyasalar, bütçeler, ihaleler
Komisyon üyesi milletvekillerinden muhalefet partilerine mensup üyelerin birçoğu KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) modeli yaptırılan büyük altyapı projeleri için ayrılan garanti tutarları konusunda eleştirel konuşmalar yaptı.
Her sene onlarca milyar liralık ihale yapan, müteahhitlik şirketlerine milyarlarca lira ödeyen bir bakanlığın, Kamu Mali Kontrol ve Yönetim Kanunu’nda yer alan saydamlık ve hesap verme düzenlemelerine göre alması gereken bütçe tutumuyla pek uyumlu değildi doğrusu.
Merkez Bankası, seçimlerden kısa bir süre sonra haziran ayında başlattığı faiz arttırımlarında dün, beklentilerin üzerinde bir adım attı. Politika faizini yüzde 40’a yükseltti. Bu karar piyasalarda sevinçle karşılandı karşılanmasına ama tabii ki vatandaşa refah olarak yansıması beklenmiyor. İktisatçıların ortak görüşü, arttırımın kredi maliyetlerinde yol açacağı etki nedeniyle işletmeleri daralmaya iteceği, bunun da istihdamı etkileyeceği yönünde.
Ana akım iktisada sadık kalmayı taahhüt eden ekonomi yönetimleri açısından ortodoks politikaların, genellikle “mali disiplin” ile birlikte gitmesi beklenir. Ancak halihazırdaki, ekonomi yönetiminin mali disiplin denildiğinde baktığı ilk yer ücretler. Oysa ücretlere baktığı kadar kamu harcamalarına odaklansa, sermaye kesimine yapılan aktarımları sıkı ve denetlenebilir kurallara bağlasa keşke ama bunu yapmıyor. Bu ise net, keskin, berrak bir tercih elbet!
***
2024 yılı bütçe kanun teklifi görüşmelerinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki etabı, bugün Cumhurbaşkanlığı bütçesiyle sona erecek. Cumhurbaşkanlığı bütçesinde hangi kalemden ne kadar kısıntı yapıldığı (!), itibardan ne kadar tasarruf edildiğini hep birlikte izleyip göreceğiz.
Dün Komisyon’da Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın bütçesi görüşüldü. Bakan Abdülkadir Uraloğlu, bütçe konuşmasında her biri birbirinden önemli büyük ve önemli projelere kısa kısa, neredeyse birer cümleyle değindi.
Her sene onlarca milyar liralık ihale yapan, müteahhitlik şirketlerine milyarlarca lira ödeyen bir bakanlığın, Kamu Mali Kontrol ve Yönetim Kanunu’nda yer alan saydamlık ve hesap verme düzenlemelerine göre alması gereken bütçe tutumuyla pek uyumlu değildi doğrusu.
Geçen yazımda gündeme getirdiğim, depremde ağır hasar alan Hatay Havalimanı için yapılan ihale, Bakan’ın konuşma metninde kendisine şöyle bir yer buldu sözgelimi:
Hatay Havalimanı
“Hatay Havalimanı’nın Pat sahaları ve Onarımı ve Gelişimi Projesinin yapımını gerçekleştiriyoruz.”
Evet, bu kadar kuru ve içeriksiz bir cümleyle geçiştirildi. PAT, pist, apron ve taksi yolu kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Devlete en az 7,6 milyar TL’ye mal olacak, yüzbinlerce vatandaşın seyahatini, ulaşımın ilgilendiren bir havalimanı projesi. Kime, kaç liraya ne kadar bir süre taahhüdüyle gerçekleştirildiği bilgisi, -en azından bu yazı tamamlanıncaya kadar- kadar verilmemişti. Dahası, havalimanın projesinin nasıl olacağı konusunda hiçbir veri paylaşılmadı.
Keza, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda 10 senedir yılan hikayesine dönen ikinci pist ile ilgili bilgi ve ifade ise şu kadarcıktı:
“Sabiha Gökçen Havalimanımızın kapasitesini iki katına çıkarak 2. Pist inşaatını tamamladık. Yakında hizmete alıyoruz.”
Ne kadar “yakında” hizmete alınıyor? DHMİ, “tamamlandığı” söylenen 2. Pist için “notam” vermedi mi? “Mania” kapsamında inşaat sahasında yüksek yapılar mı traşlanacak? Gibi her vatandaşın cevabını bilmesi gereken sorularla ilgili bilgi verilmedi.
Aydın-Denizli otoyolu eksik mi açıldı?
Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırılan Aydın-Denizli otoyolunun 89 km’lik kısmının “geçtiğimiz günlerde açıldığını, otoyolun tamamının 2024 yılında işletmeye açılacağını” söyledi. Bakan’ın cümlesinden yola çıkarsak, açılan kesimin sorunsuz olduğunu varsaymamız gerekiyor. Oysa pek öyle değil.
Yeri gelmişken paylaşayım:
AKP milletvekilinin şirketi
Aydın-Denizli otoyol inşaatı, başından bu yana o yörede yaşayanların şikayetçi olduğu bir proje. Şu sıralarda da bu ayın başında açılan Kuyucak-Denizli etabı için sürücüler, seyir halindeyken araçların önüne çok fazla domuz ve köpek çıktığından, kazalara yol açma riski taşıyan bu sorunun giderilmesi gerektiğini söylüyor. Bunu bir not olarak kayıt düşmek istedim. Çünkü açılan hattın aslında tam bitmeden açıldığı, bu acelede projeyi üstlenen Fernas şirketinin sahibinin AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu olmasının etkili olabileceği iddiaları konuşuluyor.
Komisyon üyesi milletvekillerinden muhalefet partilerine mensup üyelerin birçoğu KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) modeli yaptırılan büyük altyapı projeleri için ayrılan garanti tutarları konusunda eleştirel konuşmalar yaptı.
Bu yazı yazılırken görüşmeler sürüyordu. Dolayısıyla sorulara verilen yanıtları sonra yeni bir yazıyla paylaşacağım. Ancak başa dönerek bitireyim:
Türkiye’deki ekonomideki eşitsizlik, ihale düzenine, bu ihale düzeni içindeki nepotizme (Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in deneyimleri itibariyle bu konuyu iyi bildiğinden eminim.) ve bütçe kaynaklarına çekidüzen vermeden giderilemez.
Vaktiyle Cumhurbaşkanı’nın “nas” argümanıyla “tu kaka” ilan edilip daha sonra aynı Cumhurbaşkanı tarafından verilen ferah feza yetkiler sonucu alınan faiz arttırımı kararları ise piyasaların hoşuna gider, o kadar. Bizim “o kadar” dediğimiz piyasaların, güç sahipleri için çok büyük anlam ifade ettiğini ise elbette biliyoruz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları