Tarih:
07.02.2017
Sıkıntılı bilançolar ilk hedef
11 kuruluşun, kanunlar dışı, denetime kapalı, özel yetkili TVF’ye devrinin, referandumda “evet”i garantileyecek çalışmalarla ilgisiz olacağını düşünen var mıdır?
“En temel yanılgılarımızdan biri, karar alıcıların mantıklı, kurallı düşündüğünü sanmak” dedi telefondaki ses.Kamuda uzun yıllar önemli görevlerde bulunmuştu. Köklü, toplumla bütünleşmiş, büyük sermayeli kamu şirketlerinin bir çırpıda Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredilişini konuşuyorduk.
Son devirler, TVF ile birlikte devredilen kurumları da denetim dışına çıkardı. TBMM adına Ziraat Bankası’nı, Halkbank’ı, BOTAŞ’ı, TPAO’nun hesaplarını denetlemeyecek, bir Sayıştay’ın, zaten işlevi tartışılan yasama organına ölümcül darbe indirdiğini söyledim. Bunun üzerine yazının girişindeki sözü etti ve “acil konunun” başka olduğunu söyledi.
***
TVF yasası, iktidarın kaba aritmetik dayatmasıyla hızla çıkarıldığına göre, özel yetkili bu şirketin içinin birtakım devirlerle doldurulması bekleniyordu tabii. (Nitekim yılbaşı haftası yayımlanan OHAL KHK’siyle Milli Piyango ve Türkiye Jokey Kulübü gelirlerinin Fon’a devri ilk adımdı.)
Ancak son operasyonun zamanı, zincirleme niteliği ve ölçeği, telaşlı bir önceliği düşündürüyor.
***
Zincirleme nitelikten kastım şu:
Şok etkisi yaratan ilk 9 şirket, genel müdürlük ve bankaların devri, akşam saatlerinde yayımlanan mükerrer Resmi Gazete’de duyuruluyor.
Ne zaman? Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın baş başa görüşmesinin hemen ardından.
Aynı mükerrer sayıda, 2 milyon 300 bin metrekarelik turizm alanı listeleniyor. Cennet sahiller, koylar da Varlık Fonu’na.
(Çarpıcı bir not: Fon’a devredilen Eti Maden, TİM’in açıkladığı en büyük 100 ihracatçı şirket listesinin 14. sırasında. 2015’te 797 milyon dolar bor ihracatı yaptı. Kasa dolu.)
Sabah piyasalar açılır açılmaz da Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla Türk Telekom ile Halkbank hisselerinin devri.
Deneyimli ses, bu önceliğin “sıkıntılı bilançoların” düzeltilmesi olduğu kanısındaydı.
***
Türk Telekom’un sahipliğinde ana hissedar olan Oger Telekom’un kredi borçlarını geri ödemede güçlük yaşadığı, aylardır herkesin bildiği sırra dönüştü.
Şirketin iki Türk bankasına borcu karşılığında hisselerinin satın alınmak istendiği, ödenmeyen kredi nedeniyle kredilerin “takip”e alınması gerekirken alınmadığı, bu köşe dahil, pek çok yerde işlendi. Aslında “altın hisse” sahibi devlet, bu tahsilatı istese hemen yaptırabilir. Ama istese.
Yanı sıra, diğer kamu banka ve şirketlerinin de bilanço sorunları yaşadığı biliniyor.
Mesela BOTAŞ’a “içeride” zam yaptırılmadığı için Gazprom’a borcunu ödeyemediği konuşuluyor. Dün Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un net bir yanıt vermediği- ya da veremediği-“Savunma Sanayi Destekleme Fonu’ndan Türkiye Varlık Fonu’na neden 3 milyar TL aktarıldı?” sorusunun bir “mantıklı” izahı bu olabilir. Sıkıntılı bilançoların en acil kısmında bir miktar düzeltme yapmak.
***
Tabii kısa vadede öncelik bu olsa da orta-uzun vadeli hedefler bambaşka.
Hangi teknik ve usulle olacağını bilmesek de kanunun yönetene açtığı sonsuz keyfi alan, tahminleri mümkün kılıyor. 11 kuruluşun, kanunlar dışı, denetime kapalı, özel yetkili TVF’ye devrinin, referandumda “evet”i garantileyecek çalışmalarla ilgisiz olacağını düşünen var mıdır? Yasanın verdiği imtiyazların yanı sıra, OHAL düzeninin, yapılacakların saklanması konusunda eşsiz bir imkân (!) sunduğu gözden kaçmamalı.
Sermayeden de alacağı destekle uzun vadede sahip olduğu sonsuz-sorumsuz kaynak toplama dağıtma yetkisiyle TVF, rejimi tahkime, ömrü uzatmaya hizmet amaçlı olarak da kurgulanmış görünüyor.
Türkiye’nin kurumsal birikimini, doğasını, hiçbir yasal ve etik kurala tabi olmaksızın toplayıp dağıtan TVF’yi anlatmak isterken insanın aklına önce “çiftlik gibi” ifadesi geliyor.
Fakat bir an, yalnızca bir an durup düşündüğünüzde, çiftliklerin, bugün birer üretim merkezi olduğunu hatırlıyor ve gerçek çiftlik sahiplerine haksızlık etmiş olabileceğinizi fark ediyorsunuz.
Çiğdem Toker - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları