loading
close
SON DAKİKALAR

Tarım arazileri şirketler emrine amade

Çiğdem Toker
Tarih: 28.01.2018
Kaynak: Cumhuriyet

Çiğdem Toker: Adında tarım olan bir bakanlık, ziraat alanlarının yerine, enerji projesi yapılmasını neden bu kadar çok ister? Neden geçim kaynağı toprağı olan insanları ihmal eder, neden tarım ürünü ithalatını artıracak bu yönetmelik değişikliğini hazırlar?

Cuma günü Eskişehir Alpu’ya yapılacak termik santral vesilesiyle duyurduk.

Bugün de takdir edilesi bir refleksle açılan dava dolayısıyla tekrar işleyeceğiz.
Artık ülkemizdeki bütün tarım arazileri, -eğer- Koruma Kurulu arzu ederse AKP’li şirketlerin emrine amade kılınabilecek.
Ekilip biçilen verimli topraklara bundan böyle patates, buğday, pamuk yerine beton ve çimento gömülecek.
Yeni nesil ürünler ne mi olacak?
Azot yağmuru, çimento bulutu.
Ve ayrıca ekip biçtiği toprağına kurulan santralda boğaz tokluğuna çalışmak zorunda kalan, işçileştirilen tarım köylüsü...

***

Daha geçen ay çıkan yönetmelikle tarım arazilerinin tarım alanı dışına çıkarılacağının formülü belirlenmişti.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) da iptal davası açmıştı.
Fakat o başvuru daha Danıştay kaydına yeni girmişken, aynı madde, 24 Ocak’ta ışık hızıyla tekrar değiştirildi.
Bir ay önce “aralanan” kapı, ardına kadar açıldı...
ZMO da ertesi gün bir dava daha açtı ve açılan davada, “böyle yap-boz şeklinde ciddiyetsiz çalışma, devlet organlarına olması gereken saygıyı azaltan bir tutumdur” dedi.

Karmakarışık madde yazmak

Yürütmeyi durdurma ve iptal istemli davada, söz konusu maddenin “nedense çok karmaşık” yazıldığı vurgulanıyor. Gerçekten de maddeyi okuduğunuzda toplanma ve karar sayısının özellikle arapsaçına döndürüldüğünü düşünüyorsunuz.

Bakalım siz bir okuyuşta anlayabilecek misiniz:

“Kurulun üye tam sayısı ile toplanması esastır, ancak zorunluluk halinde en az altı üye ile toplanabilir. Kurul kararları, en az beşte üç çoğunlukla ve en az altı üyenin aynı yönde oy kullanması şartı ile alır. Ancak kamuya ait enerji ulaşım yatırım projelerinde Kurul, kararları toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile de alabilir.”

Alay eder gibi

ZMO adına avukat Zuhal Sirkecioğlu Dönmez ve avukat Özge Çınaroğlu’nun dava dilekçesinde, milyonlarca dönümün el değiştirmesini mümkün kılacak o maddeye dair vurguları:

- Bir yandan, kurulun üye tamsayısı ile toplanması esastır denilirken, hemen ardından, zorunluluk halinde 6 kişiyle toplanacağı ve 6 kişinin aynı yönde oy kullanması koşulu getirilmiş.

- Fakat izleyen cümlede, “kurul kararları en az beşte üç çoğunlukla karar alınır” deniliyor. Yani 6 kişi ile toplantı yapılırsa oybirliğiyle, 7-10 kişiyle toplantı yapılırsa, en az 6 kişinin aynı yönde oy kullanmasıyla karar alınacak. 11 ve üzeri kişiyle toplanırsa 3/5 çoğunluk aranacak.

‘Tarımı Koruma!’ Bakanlığı mı?

Dava dilekçesinde, “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, sürekli olarak ‘tarım topraklarını korumalıyız’ söylemine rağmen, aksi yönde çalıştığı çok açık” denilerek şöyle sürdürülüyor:

“Bu karar alma maddesi, tarım alanlarını tarım dışına çıkarma kararlarının alınmasını kolaylaştıracak. Ancak ‘kamuya ait enerji ve ulaşım yatırım projelerinde Kurul, kararları toplantıya katılan üyelerin çoğunluğuyla alabilir’ cümlesi, tam bir yıkımdır. En az altı üye ile toplanabilecek Kurul, böylece 4 üyenin oyuyla enerji ve ulaşım yatırım projeleri için tarım arazilerini tarım dışına çıkarabilecaktir.”

Adında tarım olan bir bakanlık, ziraat alanlarının yerine, enerji projesi yapılmasını neden bu kadar çok ister? Neden geçim kaynağı toprağı olan insanları ihmal eder, neden tarım ürünü ithalatını artıracak bu yönetmelik değişikliğini hazırlar?

Yoksa Tarım Bakanlığı’nın bir görevi “tarımı koruma!” mı?

Cezaevi çığlıkları

Gazeteciliğe 80’lerin ikinci yarısında adliye muhabiri olarak başladım.
Tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde maruz kaldığı hak ihlalleri değişmez haber konularındandı.
Ankara DGM’de işkence gördükleri apaçık belli sanıkların yargılandığı duruşmalar izledim.
Şimdi DGM yok. Fakat 30 yıl sonra sayısız hükümet, sayısız Adalet Bakanı değişmesine karşın cezaevlerinde hâlâ yaygın hak ihlalleri yaşanıyor.

Alanya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bir grup hasta mahpusun cezaevi ring aracıyla hastaneye götürülürken yaşananları, içlerinden bir hükümlünün fenalaşarak ölümünü dün Alican Uludağ imzalı haberde okudunuz.

Adalet Bakanlığı’nın konuya dair açıklamaları soğuk, yalanlayan bir resmi görev dilinin ötesine geçmiyor. İstanbul milletvekili Barış Yarkadaş’ın Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e sorduğu son sorulara buradan ses verelim:

- Şakran Cezaevi’nde tutuklu Cemal Şahin, kanser teşhisine rağmen tutulmaya devam mı ediliyor?
- Elazığ Cezaevi’ne getirilen tutuklular çıplak mı aranıyor?
- Silivri Cezaevi’nde kötü koşullar nedeniyle verem vakalarında artış mı var?
- Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Grup Yorum üyesi Dilan Poyraz, sonu felce varacak sağlık sorununa rağmen tedavi edilmiyor mu?
- Markası olmayan kazaklar cezaevine alınmıyor mu?
- Yoksul insanlara markalı kazak alması dayatılarak neyin güvenliği sağlanmış oluyor?

Kanal İstanbul Varlık Fonu’na mı bağlanacak?

Ağustos 2016’da kurulan ve bünyesinde 40 milyar dolarlık kamu sermayeli kuruluş bulunduran Türkiye Varlık Fonu, bir buçuk yıldır herhangi bir varlık gösteremedi. Fon’un yol haritası olacağı söylenen ve kısa, orta, uzun vadeli hedeflerden oluşacak üç yıllık stratejik plan hâlâ bekliyor. Beklediği yerde ara ara güncelleniyor. Fon, halihazırda geçenlerde TOGEMDER destekçisi olduğunu da duyurduğumuz Güreli Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim tarafından denetleniyor. Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, Varlık Fonu’nun Kanal İstanbul için katkıda bulunabileceğini söylemişti. Kanal İstanbul’un, ekolojisi bozulmuş İstanbul’a büyük darbe indireceği uyarılarına kulak asan yok. TVF denetim sürecini, Kanal İstanbul projesi de ihale prosedür ve takviminin açıklanmasını bekliyor. Belli ki başkanlık seçiminin propaganda aracı olarak da kullanılacak Kanal İstanbul’un, hangi aşamada TVF’nin radarına gireceğini merakla bekliyoruz.

Düzeltme ve özür

Cuma günü bu köşede yayımlanan “250 milyon TL’lik davet işi Kolin’e” başlıklı yazımda konu edilen ihalede, firmalarca verilen tekliflerin idarece değerlendirilmesi sonuçlanmamış, sözleşme henüz imzalanmamıştır.
Yanı sıra ihale, yasanın “pazarlık” usulünü ve çeşitlerini düzenleyen 21. maddesinin -e- fıkrasına göre yapılmasına karşın, yazımda -b- olarak yer almıştır. 21/b maddesini esas alan davetli kamu ihalelerini sıklıkla işlemekten kaynaklanan bu hatayı düzeltir, okurlar ile ilgililerden özür dilerim.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları