Yerel yönetim ve yolsuzluk
Çiğdem Toker: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başbakan olmadan önce ve olduktan sonra sayısız kez bu vaadini tekrarladı. O yüzden yolsuzluğu israf diye küçültmenin bir anlamı yok.
Şu listeye bakın: İktidara yakın vakıfların öğrenci yurdu açması için belediye kasasından binalar kiralamak, o binaların içine tefriş için milyonlar harcamak (vakıflara da sanki kendi ceplerinden harcıyorlarmış gibi “5 yıldızlı otel standardında yurt” yapıp övünme payı çıkarmalarını sağlamak) açılmadığı halde açılmış gibi üzerine beton dökülen kuyular, ucu bucağı görünmeyen yemek, hediyelik eşya faturaları, hafriyat dökümü için tahsil edilen gelirlerin eski başkanın oğlunun bir dönem yönettiği futbol kulübüne aktarılması.
★★★
Fark etmişsinizdir. Yerel seçimde el değiştiren (AKP yönetiminden çıkan) belediyelerde ardı ardına ortaya çıkarılan usulsüzlük ve yolsuzluk dosyaları muazzam bir çeşitliliğe sahip. İktidar kadrolarının (Adana'da MHP) bazen geçit verip bazen göz yumduğu yolsuzlukların mali boyutunu şu anda tahmin etmek güç olsa da Hazine parasına göz dikenlerin “yaratıcılıkları”nı ibretle izliyoruz.
Açılan dosyalarla birlikte yıllardır hareket geçirilmeyen denetim mekanizmaları eğer görevlerini tam yapıp çalışırlarsa biraz fikir sahibi olabileceğiz.
3Y'Yİ KİM HATIRLIYOR
Bu vesileyle kamusal görevin özel çıkarlar için kötüye kullanılması anlamına gelen yolsuzlukları adıyla anmakta yarar var. Yolsuzluk ile israf aynı şey değil. İsrafta sanki vazgeçilirse sorunlar da bitecekmiş gibi küçük bir kabahate indirgeme, muhatabı da büsbütün küstürmeme kaygısı hissediliyor.
Öte yandan AKP'nin 17 yıl önce 3Y'yi, yani yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları bitirme vaadiyle iktidara geldiğini, bitirilecek “kötü”ler arasında yolsuzluğun daima başta anıldığını herkese sıklıkla anımsatmakta yarar var.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başbakan olmadan önce ve olduktan sonra sayısız kez bu vaadini tekrarladı. O yüzden yolsuzluğu israf diye küçültmenin bir anlamı yok.
HAFRİYAT GELİRLERİ
Yıllar içinde belki unutulmuştur. Ölçüler evrensel: Kamu kaynaklarının zarara uğratılmaması gereği. Kamu kaynaklarından bir partiye yakın olanların değil bütün yurttaşların eşit yararlanması. Kamu görevlilerinin, kamu kaynaklarının düzgün kullanılmasını gözetme, kötüye kullanıma göz yummaması.
Ankara Büyükşehir Belediyesi'ni (ABB) 25 yıl yöneten Melih Gökçek'in oğlunun yöneticilik yaptığı Osmanlıspor'a, gerçekte bir kamu kaynağı olan hafriyat gelirlerinden açılan para musluğu yeniden gündemde.
İlk kez, Gökçek'in istifa ettirilmesiyle göreve gelen Mustafa Tuna'nın açıkladığı hafriyat gelirleri tartışması ABB Başkanı Mansur Yavaş'ın da kadrajında. Yavaş, daha önce bir TV programında da konuyu gündeme getirmiş, bu gelirlerin Osmanlıspor'a aktarılması yerine belediye kasasına girseydi Ankaralılar için yatırıma dönüşeceğini açıklamıştı.
MATRUŞKA GİBİ
ABB kaynakları hafriyat döküm bedellerinin Temmuz 2014'de Büyükşehir Belediye Meclis kararıyla ANFA'ya aylık 30 bin TL'ye verildiği, ANFA'nın da Osmanlıspor'a aylık 100 bin TL sözleşme yaparak verdiğini belirtiyor. Matruşka bebekleri gibi iç içe geçmiş yaratıcı (!) aktarım mekanizmalarıyla kamu gelirlerinin özel bir şirket olan futbol kulübüne aktarılması bütün Ankaralılar için haksızlıktır. Bu tutarların “abartılmaması” istenerek küçümsenmesi kabul edilemez.
Hafriyat gelirlerinin ANFA üzerinden Osmanlıspor'a verilmesine ilişkin sözleşme feshedilmiş. Şimdi sıra ortaya çıkan kamu zararının tespitinde. Soruşturma kapsamında Ankara'daki inşaat firması sahiplerinden hafriyat döküm makbuzları talep edilecek. Bu konuda ilginç görünen bir başka boyut ise hafriyat geliri meselesinin son Sayıştay raporlarında gündeme gelmeyişi. Gerçekten ele mi alınmadı, yoksa ele alındığı halde yayınlanan raporlarda yer verilmemesi mi istendi düşünmeye değer.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları