Aydınlanma seferberliği ve mücadelesi şart
Erol Kızılelma; Aydınlanma mücadelesini kesintisiz sürdüremememiz durumunda karanlıktan kalıcı olarak kurtulmamız mümkün değildir.
Görünen o ki, bu soygun düzeni, Haramilerin saltanatı düşüşe geçti. Artık yama tutmuyor. Bir yeri örtmeye çalışıyorlar başka bir yerden patlak veriyor. Hal böyle olunca, bugüne kadar iktidarın baskıcı uygulamalarından ürken vatandaşlar da yavaş yavaş seslerini yükseltmeye başladı. Bürokrasinin de, bu saatten sonra, amiyane deyimle iktidarı takacaklarını sanmıyorum.
“Demokrasi güçleri”, en geniş birlikteliği sağlayarak bu karabasandan “kurtulmamızı” sağlayacak. Yani, sadece Erdoğan’dan kurtulmamızı sağlayacak. Yoksa, bu soygun düzenini ayakta tutabilmek için yaratılan tahribatın kolay kolay giderilemeyeceği ortada.
Cumhuriyet birikimi değerlerinin yağmalanıp tüketilmesi; yandaş küçük bir azınlık zenginleştirilirken orta tabakanın neredeyse yok edilerek, toplumun büyük kısmının yoksullaştırılması; yaygın işsizlik nedeniyle özellikle gençlerin, yarınlara umudu yitirmesi; tarım ve hayvancılığın, ithalattan komisyon alma aşkına bitirilmesi; yolsuzlukların yağmalama boyutuna varması; bu başlıkların gösterdiği gibi kısaca ekonominin gerçekten iflası, paranın pul, hazinenin tamtakır olması..
Ama asıl tahribat eğitim ve kültür alanında. Ekonomik iflası bir süre dişimizi sıkar aşarız. Ama eğitim ve kültür alanında yaratılan tahribatı giderebilmek için uzun erimli bir mücadeleyi göze almak ve şimdiden örgütlemek zorundayız.
Cumhuriyet ilke ve devrimleriyle ele geçirdiğimiz kazanımları birer birer geri aldılar. En önemlisi laiklik ilkesi artık lafta bile bir anlam taşımıyor. Ellerine ve kalemlerine sağlık, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu kardeşlerimin yazdığı Metastaz ve Cendere kitaplarını okuduktan sonra, geleceğimiz konusunda karamsarlığa kapılmamak mümkün değil. Soygun düzeninin işleyişi adına yapılmış olsa da, ülke yönetimi büyük oranda cemaat ve tarikatlarda örgütlenmişler eliyle gerçekleştiriliyor.
Ben Erdoğan iktidarının, başından itibaren soygun amaçlı bir koalisyon olduğunu iddia ettim. Kuruluşunda, başka niyetlerle desteklediklerini söyleseler de, özellikle liberaller, bu soygun koalisyonuna hizmet ettiler. Elbette bu iktidar, başta özgürlük ve demokrasi masalları anlatsa da, kendi amaçlarını gerçekleştirebilmek için siyasal İslamcı bir iktidara dönüştü. Siyasal İslamcı iktidar da güç kazandıkça koalisyon ortaklarından ayrıştı ve bir bir kurtuldu. da Siyasal İslamcılık, kendi çıkar amaçlarını gizleyebilmek için önemli bir paravan görevi görebilirdi. Nitekim öyle de oldu. Bir yandan toplumsal değerler altüst edilirken, eğitim ve kültür alanında yaratılan tahribatla hızla biat eden, sorgulamayan, itiraz etmeyen bir yeni nesilin inşasına giriştiler. Tabi, yandaşlar eliyle de gerçekten anamızı ağlatacak şekilde ekonomik anlamda bir yağma ve talan düzeni oluşturdular.
Bu yazıdan niyetim bu soygun düzeninin analizini yapmak değil. Kısaca bu konudaki görüşlerimi belittim. Ama asıl üzerinde duracağım konu, bundan sonrasındaki olası gelişmeler. Bu konuda hangi öngörülerde bulunulabilir?
Yazının başında tırnak içinde belirttiğim “demokrasi güçleri”, gerçekten demokrasi ve özgürlüklerin inşası konusunda birlikte hareket edebilecek mi? Daha önemlisi, toplumsal dokuda, eğitim ve kültür kurumunda yaratılan tahribatın giderilmesi konusunda mutabakat sağlayabilecekler mi? Yoksa mevcut tahribat giderilmeden yaşanacak ve mevcut toplumsal dokunun üstüne inşa edilecek bir yeni iktidarı ele geçirme savaşına mı tanık olacağız?
Bütün itibarını ve yönetme gücünü yitiren Erdoğan iktidarının gitmesi kaçınılmaz. Ama uzun yıllar boyu iktidarıyla oluşturduğu toplumsal doku ne olacak? Tesis edilecek demokratik, laik, adaletli ve sosyal yeni bir anayasal düzenle, tahribatı giderip yeni bir toplumsal doku mu oluşturulacak, yoksa mevcut toplumsal dokunun oy gücü düşünülüp, bu tabandan oy kapma yarışına mı girilecek? Erdoğan iktidarının mirasına talip, onun anlayışlarına çok da uzak olmayan siyasal çevrelerin bulunduğu malum. Ve mirastan pay kapma yarışı da kaçınılmaz. Bu yarış da doğal olarak yeni tavizler verilmesini, yeni kuşatılmışlıklar yaratmasını getirecektir.
O zaman, siyasal yapıdaki olası bu mücadeleyi de unutmadan, ülkenin aydınlanmacı güçlerinin yarına hazırlık amacıyla hızla örgütlenmesi ve bir aydınlanma programı çerçevesinde bir araya gelmesi zorunlu. Bu alanda hızlı bir seferberliğe girişilmelidir. Böyle bir çaba hem siyasal oluşumun şekillenmesine etki yapacak, hem de yeniden bir karabasan yaşamamamız için, bir direnç noktası oluşturacaktır.
Aydınlanma mücadelesini kesintisiz sürdüremememiz durumunda karanlıktan kalıcı olarak kurtulmamız mümkün değildir.
ÜYE YORUMLARI
Facebook Yorumları
Emeklerinize yüreğinize sağlık.. Kaleminizin gücüne sağlık.