Tarih:
05.05.2014
Demokrasi ve Özgürlük Mücadelesi Açısından; 1 Mayıs
Erol Kızılelma; Demokrasisi hızla gerileyen, özgürlüklerini bir bir yitiren ülkemizde 1 Mayıs’ın bayram olarak adlandırılmasını içime sindiremiyorum doğrusu.
Demokrasisi hızla gerileyen, özgürlüklerini bir bir yitiren ülkemizde 1 Mayıs’ın bayram olarak adlandırılmasını içime sindiremiyorum doğrusu. Bizim gibi demokratikleşememiş, sorunları giderek artan bir ülkede 1 Mayıs’ın, daha uzun süre bir “birlik, mücadele, dayanışma günü” olarak kutlanılması daha doğru, hatta kaçınılmaz gibi.Çalışanların sorunlarını dile getirdiğimiz, hak mücadelesini yükselttiğimiz “1 Mayıs, Emekçilerin Birlik, Mücadele, Dayanışma Günü” uzunca yıllar yasaklıydı. Daha çok sosyalist partiler ve gruplar tarafından illegal olarak kutlanan bir gündü. DİSK’in 70’li yıllarda devasa 1 Mayıs kutlamalarından sonra, doğru adresle, işçilerin devrimci örgütü önderliğinde kutlanmaya başlandı. Kimi dönemlerde serbestçe alanlarda olduk, kimi zaman da iktidarların baskı ve şiddetiyle karşılaştık. 1 Mayıs etkinlikleri kimi zaman provoke edildi, çok sayıda şehit verildi, kimi zaman halaylarla, türkülerle kutlandı, sorunlar yüksek sesle haykırıldı. 2009’dan bu yana resmi bayram günü kabul edilmesine rağmen ise, AKP iktidarınca ya kendi kontrolunda kutlanması çabası gösterildi, ya da çeşitli bahanelerle provoke edildi.
Evet, yine yasaklarla, baskı ve şiddetle dolu, gaz ve tazyikli suyun bolca kullanıldığı bir 1 Mayıs yaşadık. Şunu hep dile getiriyorum, özellikle 1 Mayıs’ların, devlet izni ve lütfuyla, devlet koruması altında yaşanması, 1 Mayıs’ın özüne aykırı. Biz yıllarca devlete rağmen 1 Mayıs’ları kutlamadık mı? Elbette bu 1 Mayıs’ta dile getirilemeyen eleştirilerimizi, çalışanların sorunlarını dillendirmek, gündeme getirmek, tartıştırmak isterdik. İşsizlik; sendikasızlaştırma; sendikaları, meslek kuruluşlarını etkisizleştirme, iktidar güdümüne sokma çabaları; çalışanları köleleştirme amacıyla sürdürülen taşeronluk sistemi; iş cinayetlerindeki artış; yoksulluk ve pahalılık; emeklilerimizin perişan durumu; asgari ücretin açlık sınırlarında dolaşması… Aslında 1 Mayıs’ların gündemi dolu. Ama demokrasi ve özgürlük taleplerimiz de önemli. Ekonomik ve sosyal taleplerimiz, demokrasi ve özgürlük taleplerimizden ayrı düşünülemez. Demokrasinin sınırlandırılması demek, haklı taleplerimizi de, sorunlarımızı da dile getiremememiz demektir. Bu 1 Mayıs’ta bunu en sıcak biçimde yaşadık. Sorunlarımızı iliğimizde, kemiğimizde duyarak yaşadık. Birlik, mücadele, dayanışma gereksiniminin hayati önemde olduğunu hissederek yaşadık. Çalışanların örgütlü mücadelesinin zayıflatıldığının, işçi sınıfının kendisi için bir sınıf olma özelliğinin yok edilmeye çalışıldığının acısını duyarak yaşadık. Güçsüzleştirilen sendikaların, çalışanların eylemliliğine önderlik edemediğini görerek yaşadık.
Gönlümüz, en büyük muhalefet partisi, aynı zamanda sosyal demokrat bir parti olan CHP’nin, AKP’nin baskı ve şiddet yanlısı yasakçı anlayışı karşısında, çalışanların yanında güçlü bir şekilde ve kolaylaştırıcı olarak durmasından yanaydı. Elbette çok sayıda CHP örgütü ve CHP milletvekili 1 Mayıs etkinliği sırasında çok çaba sarfettiler, ellerinden geldiği kadarıyla baskıya ve zorbalığa karşı kendilerini siper ettiler ama kimse CHP’nin bu katkısının organize, iyi planlanmış bir katkı olduğunu iddia etmesin. Görüldü ki, partililerin iyi niyetli, kendiliğinden çabaları yetmiyor. Üstelik bu çabaların yetersiz kaldığının görülmesi genel bir karamsarlık yaratıyor.
Artık iş işten geçmeden, AKP iktidarı ile mücadelenin adını koyma zamanıdır. Görülüyor ki, parlamento sınırlarına hapsedilmiş bir politik mücadele AKP’nin geriletilmesine yetmiyor. O nedenle, demokrasi mücadelesinde yer alan güçlerinin en verimli şekilde kullanılması kaçınılmazdır. Bu güçler, gelinebilecek en geniş ve çeşitli mücadele alanlarında yan yana, omuz omuza olmalıdır. CHP Genel Başkanı’nın da Kurultay’da dile getirdiği “Faşizme karşı omuz omuza” sloganı lafta kalmamalıdır. Bu çerçevede, kendilerine muhalif görüntüsü verecek yaftalar alıp da, son tahlilde AKP’nin ekmeğine yağ süren, muhalefeti ayrıştıran, bölen kesimlerin gerçek yüzleri açığa çıkarılmalıdır.
Daha önceleri de, her vesileyle dile getirdiğimiz gibi, ülkemiz tarihinin en büyük soygun dönemini yaşamaktadır. Bunun geniş halk kesimleri tarafından fark edilmesinin geciktirilmesi için doğal olarak özgürlükler kısılmakta, demokrasiden uzaklaşılmaktadır. Bu süreçte, medyanın başına gelenler tüm örgütlülüklerin de başına gelecektir. Ya kapatılacak, ya da baskı altına alınacaklar, tabela örgütü olmaktan öteye geçemeyeceklerdir. İyice totaliterleşen bir iktidarın, kısıtladığı ve kısıtlayacağı alanlara uygun örgütlülükler ve mücadele biçimleri geliştirilmelidir.
Bu arada bir not; dünyada basın özgürlüğü konusunda her yıl değerlendirmeler yapan Freedom House'un raporuna göre Türkiye, basın özgürlüğü konusunda, “kısmen özgür ülkeler” statüsünden, ilk kez “özgür olmayan ülkeler statüsüne geçirildi. Yaşadığımız ortamın vahametini sergilemesi açısından önemli.
Bir 1 Mayıs’ı daha geride bırakmış olduk. 1 Mayıs’larda Taksim özlemimiz, 1977 1 Mayıs’ında ve Gezi Direnişi’nde verdiğimiz şehitler yanında AKP’nin yasaklaması ve uyguladığı şiddet nedeniyle daha da artmış oldu. Gelecek 1 Mayıs’larda da Taksim 1 Mayıs Alanı’nda olacağımız konusundaki kararlılığımızı şimdiden duyurmuş olalım.
Gelecek güzel günler konusundaki inancımızla 1 Mayıs İşçi Marşını bir kez daha haykıralım;
Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır.
Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez,
Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde.
1 mayıs, 1 mayıs işçinin, emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda,ilerleyen halkların bayramı.
Yepyeni bir güneş doğar, dağların doruklarından,
Mutlu bir hayat filizlenir, kavganın ufuklarından.
Yurdumun mutlu günleri, mutlak gelen gündedir.
1 mayıs, 1 mayıs işçinin,emekçinin bayramı,
Devrimin şanlı yolunda,ilerleyen halkların bayramı.
Ulusların gürleyen sesi, yeri göğü sarsıyor,
Halkların nasırlı yumruğu, balyoz gibi patlıyor.
Devrimin şanlı dalgası, dünyamızı kaplıyor.
Gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider,
Devrimin şanlı yolunda,kül gibi savrulur gider.
Erol Kızılelma
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları