Fransa'da yaşananlar ve Enternasyonalist dayanışma
Erol Kızılelma; Fransa’da ki gelişmeler kimseyi şaşırtmasın. Dünya halklarını daha da yoksullaştıran, işsiz bırakan, köleleştiren neoliberalizmin, dünyayı yaşanılamaz bir cehenneme çevirmesi kaçınılmazdı. Bu cehennemi bizler Avrupa halklarından önce yaşamaya başladık.
Ama Avrupa halklarının, yoksullarının, işsizlerinin, bizden önce tepki göstereceği anlaşılıyor. Neoliberalizm, ülkemize de gelirken daha özgürlük ve daha çok demokrasi vaadleriyle geldi. 12 Eylül darbesinin hazırladığı ortamla Özal’ı başa getirdiler. Daha sonra yaşanılan kifayetsiz koalisyonlar dönemiyle uygun ortamı yaratıp, Tayyip Erdoğan iktidarlarına yolu açtılar. Bu süreçte, maalesef insan malzememizde de büyük bir erozyona tanık olduk. Soldan çark eden sahte demokrasi havarilerinin de katkılarıyla, demokrasiden uzaklaştık, özgürlüklerimizi yitirdik. Bize aydınlanmanın yolunu açan Cumhuriyet’in kazanımları da, bilinçli şekilde tahrip edildi. Ülkemiz karanlık bir dönemi yaşamaya başladı.
Neoliberalizm, halklara ancak yoksulluk, işsizlik ve açlık getirebilirdi. Sonunda da yoksulların birbirini katledeceği savaşlar dönemi. Dünya hızla bu kaosa doğru sürükleniyor. Ama ne yazık ki Fransa’da yaşananlar, çaresizliğimizi sergiliyor. Yanlış anlaşılmasın, çaresizliğimizin göstergesi halkların tepki göstermesi değil, köleleştirilen, yoksul ve işsiz bırakılan halklara önderlik edecek bir ideolojik netliğe ve programa sahip sol siyasal önderliğin olmaması.
Dünya bu karmaşayı 80’li yıllardan bu yana yaşamaya başladı. Hele sosyalist sistemin çöküşü, bütün solu bir kimlik arayışına soktu. Sosyalist ve sosyal demokrat sol, bazı konularda birbirlerine yakınlaşmakla birlikte, halkların sorunlarına çözüm üretme, onlara önderlik etme konusunda çözümsüz kaldılar. Zaman zaman neoliberalizmin planlı tuzağına düştüler, bu da onları hepten kimliksiz ve kişiliksiz kıldı. Halkların güvenini yitirdiler.
Neoliberalizm, elbette soyulan dünya halklarının tepkisini bekliyordu. Hazırlıkları da bu yönde oldu. Afganistan ile Irak olayları ve işgallerinden başlayarak, Arap Baharı rüzgarları ve Suriye’nin işgali ile uygun ortam yaratıldı. Avrupa’da popülist sağ söyleme sahip ırkçı partiler, geri kalmış ülkelerde ise, çoğunda siyasal İslam’ın iktidarında, baskıcı rejimler oluşturuldu. Dincilik ve milliyetçilik, baskıcı rejimlerin popülist söyleminin ana temasını oluşturdu.
İşte, solun, neredeyse dünya sahnesinden çekildiği bu süreçte, bu popülist baskıcı rejimler alternatif olarak sunuldu. Neoliberal soygun düzeninin sürdürülebilmesi için planlanan belli ki, yaratılan bu kaos ortamında, dünya genelinde demokrasiden uzaklaşmış, baskıcı iktidarların oluşturulması.
Bu soygun düzeninin sürdürülebilir olması, bundan nemalananlar için arzu edilir olabilir, ama sadece ülkemizde değil bütün dünya halkları için asla sürdürülebilir değildir. Halklar kendilerine reva görülen yoksulluğu kabul etmeyecektir. Talepleri sadece yaşamak için değil, daha iyi yaşamak için olacaktır. Ama meydanın popülist siyasete bırakılmaması için sosyalist
ve sosyal demokrat solun, kimlik bulma çabalarını hızlandırması, kitlelere siyasal önderlik edecek politikalar üretmesi, kendi içinde de en geniş birlikteliklerin kurulması gerekmektedir. Sol yine umutsuzların umudu olmalıdır. Özellikle Avrupa solu, bu kimlik arayışı sürecinde, neoliberalizmin yedek lastiği işlevini görmenin halklara ihanet olduğunun bilinciyle ve sorumluluğuyla hareket etmelidir.
Gelişmiş ülkelerde, halkın taleplerinin farklı olması nedeniyle sosyal demokrasinin üreteceği politikaların da yoksul ülkelerinkinden farklı olabileceği masalının da sonuna geldik. Neoliberalizmin küreselleşen dünyanın nimetlerini yerken, bana dokunmayan yılan bin yaşasın denilemeyeceği gerçeğini acı şekilde yaşıyoruz. Neoliberalizmin soygun politikaları, küreselleşmenin tam bir gerçeği. Bu gerçekten tüm dünya halklarının çok olumsuz etkilendiği de bir başka gerçek. Avrupa solu, solun enternasyonal bir ideoloji olduğunu, geri bırakılmış ülke halkları aç ve yoksul yaşarken, kendi ülke halklarının mutlu olamayacağını, yılanın er veya geç kendilerini de sokacağını yaşayarak görmüştür umalım. Bu nedenle enternasyonal dayanışmanın yükseltilmesi gereği hepimizin ortak talebi olarak haykırılmalıdır.
ÜYE YORUMLARI
Facebook Yorumları
sorunlarımız ortak . aynen katılıyorum