#herşeyçokgüzelolacak

Erol Kızılelma; AKP’nin yine Binali Yıldırım ile gireceği bu yarışta daha gerilere düşmesi ihtimali yaygın bir inanış. Muhtemelen Erdoğan da, yaptırdığı anketlerle bunu görüyordur.

YSK’nın tam hukuksuzluk durumunu yansıtan kararına tepki gösteriyoruz ama beklenmedik bir şey değildi. YSK kararı belirlenirken demokrasi ve hukuk kurallarına uyulsaydı, asıl o zaman şaşırmamız gerekirdi.

YSK’nın İstanbul seçimine yönelik, sadece İBB seçiminin yenilenmesi kararı tarihe geçecek hukuksuz bir karar. Hukuk camiası bu hukuksuzluğu, bu düzeysizliği nasıl hazmedecek, bu hukuksuzluğun altına imza atanlar çocuklarının yüzüne nasıl bakacaklar, ülkemizde yargı kurumu yeniden inşa edilebilecek mi? Cumhur ittifakını geriletilemeden, iktidarın yargı üzerindeki tasarrufları da önlenemeyecektir.

YSK marifetiyle ülkemize yaşatılan hukuk skandalının, iktidara hizmet dışında hiçbir tutar tarafı yoktur. Hem YSK’nın hem de onu kukuksuzluğa zorlayan iktidarın ağır bir utanç içinde olması lazım. Neden aynı zarfta yer alan ilçe belediyeleri seçiminin iptal edilmediğine dikkat çekilince, AKP sözcüsü Çelik, yüzü kızarmadan, bu duruma biz de itiraz ettik, ama B.Çekmece ve Maltepe itirazlarımız reddedildi diyebiliyor. Karambolde oralardaki ilçe belediyelerini de belki ele geçiririz anlayışıyla itiraz yapıldığını gizlemeye çalışıyor. Uzun lafın kısası, seçim yenilecekse bile aynı zarfta oylanan ilçe belediye başkanları ve meclisleri seçimlerinin de yenilenmemiş olması tam bir garabet ve skandaldır. Tam bir milli irade hırsızlığıdır.

Seçim 23 Haziran’da yinelenecek. Ama bu seçim artık belediye başkanı seçimi olmaktan çıktı. Bu seçimde verilmesi gereken, bir demokrasi ve hukuk mücadelesidir. Her siyasi görüşten demokratların bu konunun bilincinde olması gerekiyor. Bu konuda verilen izlenimler çok sevindirici. Örneğin sanatçıların, artık susmak yok, #herşeyçokgüzelolacak diye ses çıkarmaları, ilk günden 3 sosyalist adayın İmamoğlu lehine adaylıktan çekilmesi, bizi heyecanlandıran gelişmeler.

Görünen o ki, AKP adayı bu seçimi açık farkla kaybedecek. Öyleyse bu seçim yenilenmesi talebinde neden böyle ısrarlı oldular? Öncelikle, 31 Mart’taki beklemedikleri yenilgiye hazırlıksız yakalanmaları, dosyalarda ve hesaplarda temizlik yapamamış olmaları nedeniyle, nasıl olursa olsun İmamoğlu’nun elinden mazbatayı geri almalı anlayışı etkin oldu. Bu nedenle, seçimi yeniden kaybedecek olsalar da, daha çok zaman kazanmak istiyorlar. Seçime kadar geçecek olan 2 aylık sürede, belediyede neler olacağının yakinen takibi gerekiyor. Hem belge ve bilgilerde bir temizlik, hem de giderayak yandaşları nemalandırmaya yönelik yeni bir talan beklenmeli

Tabi ayrıca, 1 Kasım seçimlerinde tezgahlananlara benzer hazırlıklarla pekala seçimi de alabiliriz diye düşünüyor olabilirler. Hatırlarsınız 1 Kasım seçimleri öncesi terör olaylarının yoğunlaşmasıyla ülkede bir kaos ortamı oluşturuldu ve vatandaş oyları böyle manipule edildi. Şimdi de şehit haberleri yoğunlaştı. Bir iktidarın yanlış güvenlik politikaları nedeniyle askerlerini şehit vermesinin sorumlusunun ülkeyi yönetenler olduğu unutularak.

Peki AKP seçim alabilir mi?

Ekonomide, dış politikada, güvenlik sorunlarında, sağlıkta, eğitimde, vs. çok başarısız bu iktidarın, Türkiye’ye yarar sağlamayacağı artık daha geniş toplum kesimleri tarafından algılanıyor. Ayrıca AKP’nin ayağında MHP gibi bir pranga var. AKP, MHP’nin ideolojik ve politik tahakkümü altında.

AKP ve özellikle Erdoğan MHP’ye mahkumdur. Bu durum AKP dağılana kadar da sürecektir. Ülkeyi yönetmedeki başarısızlığı ve MHP faktörü, AKP’nin bu seçimdeki başarısını da engelleyecektir.

Erdoğan’ın, seçimde başarılı olmak amacıyla Kürt oyları için girişimde bulunması ise Bahçeli’ye rağmen olanaklı değil. Erdoğan’ın Türkiye ittifakı söylemini, AKP’nin farklı toplum kesimlerine açılımından rahatsız olması nedeniyle nasıl ağzına tıktığını hatırlarsınız.

Öyleyse yapabilecekleri tek şey; ülkeyi suni bir milli beka problemi ile karşı karşıya bırakabilirler. Milli beka sorunu, terörle mücadele alanında olabileceği gibi, Erdoğan-Bahçeli kolkola sınır ötesi maceralara da atılabilirler. Erdoğan’ın, tüm muhaliflerini FETÖ ile irtibatlandırdığı gibi terörist sıfatıyla da yaftalaması, inandırıcılığını büyük ölçüde zedeledi. Onun için daha çok, yurt dışı maceralara atılmanın, kamuoyunu daha kolay şekillendirmeye yardımcı olacağını düşünebilir. Dış politikada ve güvenlik politikalarında sürekli yanlış ve çatışmacı bir çizgi izleyen Erdoğan yönetimi, radikal çıkışlarla şehitler üzerinden seçim dengelerini değiştirmek için bir çatışma ortamları yaratabilir. Seçim almak adına girişilebilecek böyle bir maceranın ülkemize ne bedeller ödeteceğini varın siz düşünün.

Artık birçok vatandaş kendisine şu soruyu soruyor; AKP’ye veya Cumhur İttifakına oy verdiğimde, neye oy vermiş olacağım? AKP’nin yandaşlarını zenginleştirmesinin yanında, kendilerine yoksulluğu ve işsizliği reva gördüğünün farkındalar. Artık, özellikle büyük şehirlerdeki vatandaşlar için AKP, pahalılık demek, genç işsizliğin hızla artması demek, üretimin durması demek, her şeyin ithalatla karşılanıp tarım ve hayvancılığın öldürülmesi demek. Neredeyse bütün kurumları ağır tahribata uğratan AKP’nin, başarısız politikalarla Türkiye’yi yönetebilmesinin çok zorlaştığının farkındalar.

23 Haziran seçimi

AKP’nin yine Binali Yıldırım ile gireceği bu yarışta daha gerilere düşmesi ihtimali yaygın bir inanış. Muhtemelen Erdoğan da, yaptırdığı anketlerle bunu görüyordur. Bu nedenle tezgahlayabilecekleri tuzaklara karşı çok uyanık ve hazırlıklı olmak gerekiyor. Baharımızı karartma amaçlı girişimleri boşa çıkarılmalıdır. Bu seçimin belediye seçiminden öte, demokrasiye tecavüzün önlenmesi amacıyla yapıldığının bilincinde olarak, hak, hukuk, adalet arayanların, demokrasi mücadelesinde en geniş birlikteliği sağlaması ve bu birlikteliği sandığa taşıması gerekiyor. O zaman emeklerimizin karşılığını alacağız, demokrasinin yeniden inşası için adımlar atabileceğiz.

#herşeyçokgüzelolacak