Muhafazakarlaşmak ve Nefret Suçları
Erol Kızılelma yazdı, Türkiye’nin şanssızlığı AKP gibi bir yönetim tarafından yönetiliyor olması...
Türkiye bir açmazın içinde. 2000’li yılların başında, AB’nin de dürtüsüyle, demokrasi türküleri söylemeye, bu yolda yarım yamalak adımlar da atmaya başlayan Türkiye’nin şanssızlığı AKP gibi bir yönetim tarafından yönetiliyor olması.
AKP iktidarı sürecinde, demokratikleşeceğiz derken, laiklikten uzaklaşma, daha sonra da muhafazakarlaşma ve doğal olarak demokrasiden uzaklaşma birbirini izledi.
Sözde de olsa demokratikleşme adımları, yıllarca baskı altında kalmış kesimleri heyecanlandırdı. Daha rahat hareket etme hevesine kapıldılar. Talepleriyle ortaya çıkmaya başladılar. Ama bunun sonucu örneğin eşcinsellere baskı arttı, kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri günlük olaylar halini aldı. Daha önce sessizce karşılanan Alevilerin haklı talepleri, artık dirençle karşılanmaya başlandı. Bu direnç giderek tehditlere dönüşmeye başladı.
Muhafazakarlaşma, kendi değerlerini koruma çabası bir yana, kendisi gibi olmayanlara baskı ve tehdit unsuruna dönüştü. Bu konudaki örneklere hergün çokça rastlıyoruz. Kadın cinayetleri günlük sıradan olaylar halini aldı. Alevilerin evlerinin işaretlenmesi, Cemevlerine saldırı, tehlikeli gelişmeler olabileceğinin işaretleri. Son örneklerden birisi de, 17 yaşındaki eşcinsel gencin trajik sonu.
Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde, babası tarafından eşcinsel olduğu gerekçesiyle üzerine sıkılan 14 kurşunla katledilen 17 yaşındaki R.A. son kurban oldu. Nefret suçları toplumumuzu derinden etkileyen boyutlara ulaştı.
Aile içinde zorluklar çeken ve sıkıntılarla karşı karşıya kalan R.A. evden kaçarak yakın arkadaşının evine sığındı. Annesi tarafından babasına, R.A.’nın eşcinsel olduğunun söylenmesi üzerine, kaldığı evi basan amcası R.A.yı zorla bir araca bindirdi. R.A. bir süre amcasıyla tartıştı. Ardından olay yerine gelen baba, silahını çekerek R.A’ya 14 kurşun sıktı. R.A’nın cesedini arabaya koyan baba ve amca, cesedi yol kenarına atarak kaçtı. Olayın ardından annenin polise giderek yaşananları anlatması üzerine baba ve amca gözaltına alınıp mahkemece tutuklandı. Toplumumuzun bu gencecik bireyinin hazin sonunun içinizi acıtmaması düşünülebilir mi?
Toplumumuzda nefret suçları neden bu boyutlara ulaştı? Demokratikleşmemizin gelişmesi, çağdaşlaşmamız, nefret suçlarının giderek azalması gerekirken, neden bunların tam tersi yönde gelişmeler oluyor? Muhafazakar demokrat olduğunu söyleyen bir başbakan, tüm söylemlerinde sürekli kin ve nefret tohumları saçarken, bir yandan da iktidarını sürdürmek amacıyla baskı ve şiddeti rutin bir uygulama olarak kullanmaktan kaçınmazsa, üstelik eğitimi kindar ve dindar bir gençlik yetiştirme üstüne kurgularsa, o ülkede nefret suçlarının artmasından doğal bir şey olamaz. İktidar baskısının yarattığı korkunun sindirdiği toplumda demokrasiden söz edilemez. Kadın cinayetlerinin artmasında, eşcinsellere gösterilen hoşgörüsüzlüğün yükselmesinde, toplumdaki farklılıkların bir ayrışma ve düşmanlık nedeni olarak görülmesinde AKP iktidarının sorumluluğu yadsınamaz.
Genel değerlendirmenin ötesinde, günlük yaşamımızda sevgisizliğin, hoşgörüsüzlüğün, kabullenememenin, hazımsızlığın, hatta düşmanlığın ne boyutlara ulaştığını görüyoruz. Toplumda derin bir yarılma yaşanıyor. Bir tarafta ak diyenler, bir tarafta kara diyenler. İktidar sahipleri bu yarılmanın işlerini kolaylaştıracağını sandıklarından, sürekli kin ve nefret tohumları saçmaya devam ediyorlar. Kin ve nefret saçarak mutlu bir ülke yaratıldığı nerde görülmüştür. Toplumda yarattığınız bu yarılma, sürdürmek istediğiniz düzeni belki bir süre gözlerden gizlemeye yarayabilir. Ama bu yarılmanın göz göre göre bizi bir felakete sürüklemesine artık daha fazla göz yumulamaz.
AKP ve Tayyip fenomeninin, arayışta olan toplum kesimlerinde bir coşku yarattığı elbette göz ardı edilemez. Ama artık gerçeğin acı yüzü, tüm toplum kesimleri tarafından, özellikle iktidarını sağlamlaştırma sürecinde AKP’ye destek olan liberallerin önemli bir kesimi tarafından nihayet görülmeye başlanmıştır. AKP’nin toplumda yarattığı yarılmanın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın saçtığı kin ve nefretin daha boyutlanmasına izin verilemez. Tüm duyarlı kesimlerin demokrasinin, çağdaşlığın ve barışın korunması yönünde, tepkilerini birleştirmeleri gerekmektedir. Ülkemizin, bir korku ve soygun ülkesi olmasına izin vermemeleri hayati önem taşımaktadır. Bu doğrultuda acilen bir nefret suçları yasası çıkartılması için çaba gösterilmeli ve elbette bu yasa çıkarsa ilk önce Tayyip Erdoğan bu suçtan yargılanmalıdır. Nefret olgusunun hayatına kastettiği gencecik R.A.nın kanının yerde kalmaması için.
Erol Kızılelma
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları