loading
close
SON DAKİKALAR

Saray akıl tutulması mı yaşıyor?

Erol Kızılelma
Tarih: 04.03.2020
Kaynak: www.istanbulgercegi.com

Erol Kızılelma; Kükremek, efelenmek iç politikada prim yapabilir ama reel durumda sadece şehitler tepesinin daha da yükselmesine yol açar. İktidarların görevi yurttaşlarını kurban etmek değil, korumaktır.

Dış politikası bütünüyle yanlış olan AKP iktidarı (siz Erdoğan olarak anlayın) Suriye‘de de yanlışlarına devam ediyor. Ama bu sefer yanlışlarına şehitler tepesini de ekleyerek. Görünen o ki, bütün zafer çığlıklarına karşın Suriye’de şapa oturmuş durumdayız. Bu yanlışın başımıza ne belalar açacağı çok açık iken, iktidar adeta bir akıl tutulması yaşıyor. Aslında bütün baskıcı iktidarlar ülkeyi yönetemez duruma geldiklerinde çareyi dış düşmanlar yaratmak ve dikkati oraya çekmek yoluna saparlar. Burada da aynı durum geçerli. AKP-Cemaat ortaklığıyla ve liberallerin desteğiyle oluşturulan soygun düzeni, daha sonra aralarında çıkan çıkar kavgasıyla tükendiğini belli etmişti. Daha sonra milliyetçilerin desteğiyle oluşturulan Cumhur ittifakıyla sonunu geciktirmeye çalışmakta olan bu baskıcı yönetim, fetihçi ve militarist politikalarla bu kısır döngüden kurtulabileceğini sanıyor. Ham hayal…

AKP, iktidarının ilk günlerinde, AB’ye şirin gözükmek, gerçek niyetini gizlemek amacıyla demokratik açılımlar yapar görünmüş, biz hiç inanmasak da bazılarına ümit vermişti. Aslında o süreçte Suriye ile geliştirilen iyi komşuluk ilişkileri de bu görünümü pekiştirmişti. AKP, gerçekten demokrasiyi hedeflese ve Suriye ile o iyi ilişkileri geliştirebilseydi, bugün bölgemizde çok farklı bir ortam oluşmuş ve çölde demokrasi filiz vermiş olurdu. Ama o zaman verilen BOP Eşbaşkanlığı payesi, Erdoğan’ın başını döndürmeye yetti. Hedefine, Türkiye ile birlikte bölge ülkelerini de aldı. Adeta bir halife edasıyla, tüm Ortadoğu ülkelerinin içişlerine karışmaya başladı. Bu arada Arap ülkelerinin, baskı altındaki halklarının özgürlük taleplerini saptırmak amacıyla Emperyal ülkeler tarafından geliştirilen Arap Baharı, Erdoğan’ın hevesini kursağında bıraktığı gibi, diğer yandan Arap ülkelerindeki özgürlükçü gelişmeleri de engelledi. Maalesef Emperyal güçlerin bölgemizdeki müdahalelerinde, AKP iktidarı da kullanıldı. Türkiye’ye hep sempati göstermiş olan Kaddafi’nin linç edilmesine kadar gelişen Libya’ya müdahalede ülkemiz, bu emperyal güçlerin yanında Arap halklarına karşı kullanıldı. Sonra sıra Suriye’ye geldi. Erdoğan, hazır Mısır’da da İhvancı bir yönetim kurulmuşken, bölge hakimiyeti konusunda, ABD’nin de desteğiyle ilerleyeceği hevesine kapıldı.

Suriye’de, iç savaşın tahrik edilmesi ve ülkenin dağılma, parçalanma sürecine girmesi süreci çok hazindir. Dinci terör gruplarının ne gibi desteklerle oluştuğu ve bu gruplara nasıl yardım edildiği, bilinmesine rağmen, önümüzdeki süreçte gözler önüne alenen serilecektir. IŞİD’in devlet kurmasında ve uyguladığı vahşette kimlerin suç ortağı olduğu mutlaka açıklanmalı ve hesabı sorulmalıdır. Burada ABD’nin emperyal niyetleri bilinmekle beraber, Erdoğan’ın şartlara göre hergün farklı telaffuz edilen niyetleri, Suriye’de iç savaş çıkartmakla kalmamış, devasa bir göç olayının milyonlarca insanı perişan etmesine yol açmıştır. İstediği kadar inkar etsin, Erdoğan’ın dünyayı bugüne getiren olumsuzluklarda payı çoktur.

AKP iktidarı, Suriye’de neyi amaçlamaktadır? AKP sözcüleri ve bizzat Erdoğan tarafından hergün farklı telaffuz edilen bu niyetler şöyle sıralanabilir. Önceleri Suriye’de Esad’ın devrilip yerine İhvancı bir yönetim kurulması arzulanmıştı. Bu konuda işler istenildiği gibi gelişmedi. İhvancılar, Mısır’da iktidarı kaybettikleri gibi, Arap dünyası içinde de bir muhalefetle karşılaştılar. Bu arada IŞİD sonrası, ABD’nin Türkiye sınırında kendi kontrolünde, zaten bilinen bir devletçik kurma niyeti iyice açığa çıktı. Tabi

Erdoğan da bu devletçiği engelleme bahanesiyle Suriye topraklarına birkaç kez asker soktu. Bazı bölgeleri kontrol altına aldı. Suriye toprakları üzerinde, kendi muhtariyetinde, yandaşı olduğu ve kendi ülkesine düşmanlaştırdığı, bayrağı farklı rejim muhalefeti yönetimleri oluşturdu. Yani sık sık telaffuz ettiği Suriye’nin toprak bütünlüğünü, bizim ülkemizin de başına gelip gelmeyeceğine bakmadan, Erdoğan’ın bizzat kendisi ihlal etti. Fiilen Suriye’nin parçalanması çabalarına girişti. Erdoğan’ın tahrik ettiği Suriye’yi parçalama çabaları sonucu, belki Erdoğan’ın ve İhvancıların yakın olduğu bir devletçik oluşur ama bu şekilde ABD’ye bağlı bir devletçiğin oluşmasının da yolu açılır.

Erdoğan önceleri, terörle mücadele ve sınırlarımızı koruma amacıyla Suriye topraklarında bulunduğumuzu söylemesine rağmen, şimdilerde kendisini Suriye halkının çağırdığını, Suriyelileri bu rejimden kurtarmadan Suriye’den çıkmayacağını söylüyor. Terör ve teröristlerle mücadele şimdi Suriye rejimini devirmeye dönüştü. Yani Suriye halkının çağrısıyla, onları zalim bir iktidardan kurtarmak için asker göndermişiz. Bunun meşru bir yanı olsa, bizi Saray rejiminin zulmünden kurtarmak için çok kez yabancı orduların çizmesi altında kalırdık. Maalesef bunu bile düşünebilme yetisini yitirmiş bir yönetimin savrulduğu gayrımeşru bir zeminde debeleniyoruz. Gelinen noktada, şehitler tepesinin oluşturulmasının hızlandığı bir noktada şimdi ne olacak? Soçi mutabakatında ortaklarımız Rusya ve İran ile karşı karşıya kaldık. Soçi mutabakatında temizlenmesi kararlaştırılan silahlı dinci gruplar, İdlib’de varlığı sürdürmeye devam ediyor. Rusya’nın Lazkiye’deki üssünün güvenliği için önem taşıyan M4 ve M5 yollarının dinci teröristlerden temizlenmesi sağlanamadı. Rusya ve rejim güçleri bunları bahane göstererek askeri hareketler düzenliyorlar. Bu da Türkiye’yi Rusya ile karşı karşıya getiriyor.

Daha önce bir öneri olarak dile getirmiştim. Suriye'de, hakimiyetimizde bir bölge oluşturmak, nafile bir çaba. Bunun yerine, Rusya ile işbirliği yaparak alanı teröristlerden temizleyip sivil halkın güvenliği sağlanabilir. Daha çok askerimizi kaybetmeden, Fırat'ın doğusunda olduğu gibi, Rusya ile ortak devriye güçleri oluşturup, teröristler sivil halktan ayıklanmalı, silahlı bütün gruplar silahtan arındırılmalı, alan sivil halk için temizlenip güvenilir hale getirilmelidir. Türkiye, daha önce söz verdiği bu temizliği tek başına yapamadı, yapamaz da. Silâhlı gruplar ayıklandıktan sonra, rejim sorununu çözme görevi Suriye halkına bırakılmalıdır. Suriye’ye yönelik diğer endişelerimiz de Suriye’nin silahlı gruplardan arındırılmasıyla giderilebilir. Bunun da ancak Rusya ile işbirliğiyle gerçekleştirileceğine inanıyorum.

Rusya’da Putin ile Erdoğan görüşmesinde bu yönde bir karar çıkmasını umuyorum. Yoksa aksi durumda bizi zor günler bekliyor demektir. Kükremek, efelenmek iç politikada prim yapabilir ama reel durumda sadece şehitler tepesinin daha da yükselmesine yol açar. İktidarların görevi yurttaşlarını kurban etmek değil, korumaktır. Eğer aklımızı tam yitirmediysek.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları