Soymak ve Soyulmak, bütün mesele bu!
Erol Kızılelma; Ülkelerini soyma ümitleri sona erdiğinde yapacakları bellidir. Günah keçisi gibi birkaç kişiyi ortaya atıp, kendileri, servetlerini aktardıkları güvenilir limanlara kaçacaklardır. Dünya bu örnekleri çok yaşadı, yaşamaya da devam ediyor.
Tarih artık çok hızlı akıyor. Yaşam sürecimiz içinde her konuda çok sayıda örnekle, sosyal kanunları sınama olanağına sahip oluyoruz. Elbette bunda, iletişim ve ulaşım olanaklarının artık bize bu olanağı sağlaması da etken. Maalesef bütün dünya düzeni soymak ve soyulmak üzerine kurulmuş. Ama bu anlayışın dünyayı bir felakete sürüklediğinin farkında değiliz. Sanırım farkına vardığımızda da iş işten geçmiş olacak.
Bu soygun düzeninin azgınlaşması doğal olarak dünya genelinde demokrasilerin gerilemesine ve demokrasi dışı arayışların artmasına yol açtı. Popülist, otoriter yönetimler bu arayışın ürünleri. Kapitalizm ve oluşturduğu son marifeti neoliberal düzen, zaten soygunun hikayesini yazmıştı. Ama bir de yönetimlerin hırsızlardan oluştuğu ülkeler var ki, buralarda soygun düzeninin bile sürdürülebilir olması mümkün değil.
Bu ülkelerde yönetimler sadece soymak amacıyla oluşturulur. Bu yönetimler için her faaliyet sadece oradan nemalanmak amacıyla yürütülür. O ülkeler halklarının çıkarları, sağlık, eğitim gibi asgari ihtiyaçları, ülkenin imarı, güvenliği, gelişmesi onların derdi değildir. Bu amaçlar adı altında yapılan her uygulama da kendi çıkarlarını formüle etmek amaçlıdır.
Örneğin, bu ülke yönetimleri neler yaparlar; size büyük eserler diye sundukları yatırımlar, kolayca paraya tahvil edilen ve halkın kaynaklarının iktidardakilerin ceplerine aktarıldığı, kısa sürede gerçekleşebilen yatırımlardır. Bu yatırımlarda üretimin ve istihdamın arttırılması gibi bir hesapları yoktur. Bir kuruşluk işi yüz kuruşa gerçekleştirip, halkların vergilerinden oluşan kaynakları kısa sürede iç etmenin hesabını yaparlar. Dertleri ülkelerinin çıkarları olmadığı için, ülke sanayisini, ülke tarımı ve hayvancılığını bitirmekte tereddüt bile etmezler. Elde avuçtakini satarak, halklardan topladıkları vergileri çarçur ederek, ülkelerini ağır borçlar altına sokarak, iktidara geliş amaçlarını gerçekleştirmeye uğraşırlar. Bunun için de giderek otoriterleşen yönetimlerle ayakta kalmaya çalışırlar. Bu ayakta kalma çabaları da, soyguna devam etme konusundaki ümitlerinin hala devam etmesindendir.
Dünyanın yaşadığı ve gelecekte yaşayacağı felaketleri hazırlayan da bu soygun düzenleridir. Doğal afetlerden tutun da, savaşlara, salgınlara ve iklim krizine kadar… Çürük binaları size pazarlayarak, sizin ve sevdiklerinizin canı pahasına zenginleşirler. Birilerinin maden şirketlerinin dünyayı mahvetmesi pahasına ormanları yok etmesine izin verip iklim krizlerinin tetiklenmesine neden olurlar. Savaşlar çıkarıp, yine halkın birikimlerinin bir bilinmeze akmasına sebep olurlar. İşin kötüsü bu felaketlerden bile nemalanmanın bir yolunu bulurlar.
Ülkelerini soyma ümitleri sona erdiğinde yapacakları bellidir. Günah keçisi gibi birkaç kişiyi ortaya atıp, kendileri, servetlerini aktardıkları güvenilir limanlara kaçacaklardır. Dünya bu örnekleri çok yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Aslında bu arsız, yüzü kızarmaz soyguncular kapitalist soygun düzeninin kurallarını da tanımayıp sadece kısa sürede zenginleşmeyi ana hesapları yaptıklarından, kapitalistlerin de hesaplarını bozmakta, düzeni sürdürülebilir olmaktan çıkarmaktadırlar. Bu nedenle ömürleri sınırlıdır. Ama yarattıkları tahribat kısa sürede giderilebilir gibi değildir. Bu hırsız yöneticilerin yarattığı tahribat için, yine halklardan fedakarlık yapması istenecektir. Asıl suçlunun sadece bu hırsız yöneticiler olduğu anlatılmaya çalışılacaktır.
Ama hırsız yöneticiler bir şekilde baştan atılsa bile gelecek yönetimlerin bir soygun düzeni yürütmelerine, açıktan hırsızların ülke yönetimlerine geçmesine engel olmak için demokrasilerin ve halkların örgütlülüğünün geliştirilmesi zorunludur. Soymak ve soyulmak üzere hazırlanan bu senaryoyu bozmanın başka yolu yoktur.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları