Taksim Meydanı
Erol Kızılelma; Taksim Meydanı, tarihsel kimliğinden koparılmamalıdır. Taksim Meydanı, aynı anda hem bir Demokrasi Meydanıdır, hem bir Cumhuriyet Meydanıdır, 1 Mayıs Meydanıdır. Halkın en üst düzeyde sorgulama ve eleştiri yaptığı, aynı zamanca kutlama coşkusunu yaşadığı bir meydandır.
İstanbul’da otursun oturmasın her vatandaşımızın dünyasında Taksim’in bir yeri vardır. Özellikle gençler, Taksim’i bir özgürleşme, eleştirme, kutlama alanı olarak görürler. İstanbul dışı kentlerde yaşayanlar da sosyal medya üzerinden Taksim havasını paylaşırlar, hayalini kurarlar.
Gerçekten Taksim Meydan’ının tarihi, büyük kalabalıklarla siyasi toplantılarla, 1 Mayıs toplantılarıyla, kutlamalarla, resmi gösterilerle doludur. Bu alanda demokrasi güçlerine yönelik ağır saldırılar yapılmış, çok sayıda demokrasi şehidi verilmiştir. AKP iktidarının bu tarihi, iftar sofralarıyla ve Taksim’e cami inşasıyla saptırmak istemesine rağmen bu alan hep eleştiri, kutlama, buluşma alanı olarak kalacaktır.
AKP iktidarı ve yerel yönetimi, hep Taksim’e göz dikmiştir. İmar planlarına ve hukuksal düzenlemelere uymayan, kaçak uygulamalarla AKM’yi yıktırmış, yerine ticari anlayışla bir ucubenin inşasına başlamıştır. Yine aynı şekilde, nasılsa yıkamazlar anlayışıyla, imar konusundaki tüm otoritelerin bütün itirazına rağmen, daracık bir alana devasa bir camiyi kaçak yollarla Taksim Meydanı’na hakim olacak şekilde dikmiştir. Topçu Kışlası adıyla bir AVM’nin Taksim Parkı’na inşası da, Gezi direnişiyle direkten döndürülmüştür.
Taksim Meydanı’nda, sadece yapılan bu inşaatlarla değil, betona dönüştürülme düzenlemesiyle de, iyileştirme bir yana geçmişinden tamamen koparılarak bugünkü görünümüne gelinmiştir. Taksim’i trafikten arındıracağız diye Taksim iyice ağaçsızlandırılmış, kullanılamayan, işlevsiz alt geçitlerle bir beton yığınına dönüştürülmüştür. Tabi, baskıcı uygulamalarla, yapılacak eleştiri, kutlama, anma gösteri ve toplantılarının yasaklanmasıyla Taksim Meydanı’nın tarihsel kimliğinden koparılması, halkın anayasal ve demokratik haklarını talep etmesinin engellenmesi amaçlanmıştır.
İstanbul’a ihanet edenlerin son yerel seçimi kaybetmesi ve İmamoğlu yönetiminin görevi devralmasıyla İstanbul bir rahat nefes almıştır. Görev yapması her türlü yol denenerek engellenmeye çalışılan yeni yönetim, bütün olanaksızlıklara rağmen İstanbul üzerindeki tahribatı giderme çabalarına girişmiştir. Bir yandan pandeminin mağdur ettiği kesimlerle dayanışmasını yükseltirken, bir yandan da İstanbul’daki çarpık imar düzenlemelerini iyileştirecek adımlar atılmaya başlanmıştır. Elbette ana görev kentin beklenen depreme hazırlanmasıdır. Ama bir yandan da kentin imajını iyileştirecek çabalara girişilmiştir. Ama bu çabalardan rahatsız olan iktidarın hem engelleme niyet ve eylemleri yüzünden, hem de mali açıdan iflas etmiş borçlu bir kent bütçesi nedeniyle atılan bu adımlar bazı eksiklikleri de barındırmaktadır. İktidar, Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla, Galata Kulesi’nde olduğu gibi, bir yetki gaspında bulunup Taksim’e de müdahale edebilir endişesiyle zamana karşı yarışılınca, İmamoğlu yönetimi, yapılan çok önemli ve övgüyü hak eden uygulamaların yanında, bazı uygulamalar nedeniyle de doğal olarak eleştirilerin hedefine oturtulmaktadır.
Çok sayıda meydan düzenlemesi yarışmasının aynı anda yapılıyor olması, üstelik bunun kısa zamanda gerçekleştirilmek amacıyla aceleye getiriliyormuş görüntüsü, bazı eksikliklerin de sonradan fark edilmesine neden olmuştur. Diğer meydan düzenlemeleri hangileridir ve ne tür iyileştirilmeler yapılacağı hakkında kamuoyunda fazla bir bilgi olmamakla birlikte, çok yetersiz de olsa Taksim Meydanı ile ilgili bazı bilgiler sosyal medyada yer buldu. Öne çıkan 3 projenin çok kısa bir zaman
içinde kamuoyu oylamasına sunulacak olması, yeterli bilgilendirmenin olmamasından da etkilenerek haklı tedirginliklere yol açmıştır. Acaba Meydan tarihi kimliğinden koparılmakta mıdır? Acaba bu oylamayla, dayatılmış olan AKP düzenlemelerinin meşrulaştırılmasına mı neden olunacaktır? Acaba meydan düzenlemesinin bir millet bahçesi düzenlemesine dönüşmesi tehlikesi var mıdır? Projelerde ağaçlandırma öne çıkarılmakla birlikte, plastik sanatların ihmal edilmiş olması estetik açıdan sorun yaratır mı? Bir projede eksantrik bir uygulama gibi sunulan, temaşa amaçlı üst yol uygulaması yeni bir betonlaşma mı getirecek? gibi sorular haklı endişeleri dile getirmektedir. İmamoğlu yönetiminin zarar görmemesini ve ona yardımı amaçlayan bu eleştirilere kulak verilir inancındayım.
Elbette mimari açıdan bir önerilerim olamaz, ama 60’li yıllardan bu yana Taksim Meydanı’nın tarihsel kimliğini oluşturan birçok eylemliliklerde bulunmuş, bu tarihi yaşamış İstanbullu bir yurttaş olarak görüşlerimi belirtmek isterim.
Taksim Meydanı, tarihsel kimliğinden koparılmamalıdır. Taksim Meydanı, aynı anda hem bir Demokrasi Meydanıdır, hem bir Cumhuriyet Meydanıdır, 1 Mayıs Meydanıdır. Halkın en üst düzeyde sorgulama ve eleştiri yaptığı, aynı zamanca kutlama coşkusunu yaşadığı bir meydandır. Taksim Meydanı Taksim Parkına dönüştürülmemeli, Taksim Parkı Taksim Meydanını desteklemelidir. Taksim Meydanı aynı zamanda bir sosyalleşme, buluşma alanıdır. Sadece gösteriden gösteriye, toplantıdan toplantıya değil, 24 saat yaşayan bir alandır. Meydanın, polis araçlarının park ettiği, sadece dinsel gösterileri ve yemeklerin yapılacağı bir yere dönüşmesini engellemek amaçlı sosyal düzenlemeler yapılmalıdır. Taksim Meydanı’nın altı üstüyle birlikte değerlendirilerek, Avrupa meydanlarında gördüğümüz sosyal alanlar oluşturulmalıdır.
Taksim Meydanı, dünya ile buluştuğumuz, dünyayı yaşadığımız bir alandır. Dünyaya açılan bir penceredir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları