Adnan Keskin’i Bekleyen ‘’Zor Görev’’
Bir dönem Deniz Baykal’ın “efsanevi” genel sekreterliğini yaptı. “Efasanevi”liği Deniz Baykal adına örgütlerde yaptığı “operasyon”lardı…
Adnan Keskin deneyimli bir siyasetçi…
70 yıllık yaşamının çok büyük bir bölümü “aktif” siyasetçi olarak yaşamış…
Bir dönem Deniz Baykal’ın “efsanevi” genel sekreterliğini yaptı…
“Efasanevi”liği Deniz Baykal adına örgütlerde yaptığı “operasyon”lardı…
En çok örgütsel “kıyım”ın olduğu, en çok “ihraç”ların olduğu dönem, o dönemdir…
***
Sonra, Deniz Baykal’la yolları ayrıldı…
Adnan Keskin “aktif” siyaseti bırakmak zorunda kaldı…
Siyaset “dışı” kaldığı dönemde yine Deniz Baykal tarafından “iş bankası” yönetimine “atandı”…
Bu dönem, Adnan Keskin’in farklı bir varoluş kavgası yaptığı dönem oldu…
Haziran genel seçimlerinde Denizli’de ön seçimde birinci gelerek Denizli milletvekili oldu…
Daha sonra, Kılıçdaroğlu onu mecliste “idare amiri” yaparak ödüllendirdi…
***
Olağanüstü tüzük kurultayında divan başkanlığı ve divan başkanlığındaki “tavrı” hemen herkese aynı şeyi düşündürmüştü…
Adnan Keskin, ilk kurultayda parti meclisine seçilir ve MYK üyesi olur fikri herkeste oluştu…
İşin ilginç yanı ise, tüzük kurultayında “Önder Sav”cılara en “sert” tavrı alan Adnan Keskin”in bu kurultayda “Önder Sav”cıların olduğu söylenen “örgütün listesi”nde de yer almasıdır…
***
Adnan Keskin’in CHP’liliği tartışılmaz…
Deniz Baykal’la yolları ayrıldıktan sonra bile hiçbir yerde CHP aleyhine çalışmamıştır…
Veya bazıları gibi parti parti dolaşmamıştır…
“Vefa”lı bir CHP’li olduğunu ortaya koymuştur…
Her ne kadar “Deniz Baykal’a vefa”sızlığı var mı yok mu tartışması yakasını hiç bırakmasa da…
Bu nedenle, Adnan Keskin 34. Kurultayda hemen hemen herkesin listesindeki ortak isimlerden birisiydi…
Deniz Baykal’cı veya Önder Sav’cı diye bilinen delegelerin neredeyse tamamı Adnan Keskin’e oy verdi…
***
Adnan Keskin’e ortak akıl ve vicdanla değil başka nedenlerle de oy verenler oldu…
Nihat Matkap’ın örgütten sorumlu mevkiinden alınmasını isteyen Gürsel Erol ve Gürsel Tekin’de Adnan Keskin’e en “aktif” destekleyenlerin başında geliyordu…
Kendi başlarına ve kendi güçleriyle Nihat Matkap’ı yerinden edemeyeceğini gören iki Gürsel, Adnan Keskin üzerinden bu hedeflerine kolayca ulaşabileceklerini gördüler…
Buna kendinden başkasını düşünmeyen Erdoğan Toprak’ı ilave etmek hiç de zor olmadı…
Özellikle “kaşınan mezhep” tartışmalarının kendisini “hedef” yapmasını istemeyen Erdoğan Toprak Nihat Matkap’tan çok kolay vazgeçti…
Sonuç ortada…
***
Örgütleri zorla “dizayn” edenler, kurultayda yenilgiye uğradılar…
Yenilgiye uğrayanlar yalnızca “dizayn”cılar değildi…
Parti ve örgütler benden sorulur diyen Gürsel Tekin’de yenilgiye uğrayanlardan biridir…
Deniz Baykal’cı delegelerin tamamına yakını, Önder Sav’cı delegelerin bir bölümünün oyuna rağmen Gürsel Tekin’in aldığı oy ortadadır…
Hiç kimse “sahte” kahramanlık hikâyeleri anlatmasın…
Kurultay delegeleri her şeye rağmen bir “irade” ortaya koymuştur…
***
Bugün bütün örgütler kelimenin gerçek anlamında “kaynıyor”…
Dün “genel başkan böyle istiyor” diyerek zorla seçtirilmiş insanların bugün o görevlerde kalması çok zor…
Daha Kurultay’dan çok önce bile birçok ilçede “olağanüstü ilçe kongreleri” imza toplamaya başlamıştı…
Şimdi, birçok il içinde imza toplanma tartışmaları sürüyor…
Birçok yerde “imza” için girişimler başlamış durumda…
Adnan Keskin’i bekleyen “zor görev”, örgütlerin tepkisini nasıl dindireceğidir…
Birçok yerde demokratik seçimler yapılmamıştır…
Birçok il ve ilçede “özgür irade” engellenmiştir…
Şimdi ne olacak?
Yine “bildik yol ve yöntem”lerle mi bu iş çözülecektir…
Ya da parti içi demokrasi işletilecektir…
***
Önümüzde zorlu bir üç seçim var…
Türkiye’nin kader seçimi bir anlamda…
Eğer AKP bu seçimlerde başarılı olursa, Türkiye için sonun başlangıcı olacaktır…
Her ne pahasına olursa olsun “demokrasi” ve “cumhuriyet” güçleri bu seçimleri kazanmak zorundadır…
Bunun ise güçlü ve etkin bir CHP’dir…
CHP, bu zorlu sürece uygun bir “yeniden yapılanma” süreci yaşamak zorundadır…
Eğer bunu başaramazsa, yenilgi kaçınılmaz olacaktır…
***
Bu zorlu süreçte örgütlerin beklentisi büyük…
Ama, aynı şekilde örgütleri “kendi çıkarlarına uygun” hale getirmek isteyenlerinde bu beklentisi büyük…
Örgütlerde hiçbir karşılığı olmayan kişilerin bu “çatışmalı” süreci kendi çıkarları için yönlendirmesine izin verilmemelidir…
Tek yol “parti içi demokrasi”dir…
Herkes için geçerli “hukuk” ve “adalet” anlayışıdır…
Ortaya çıkan ve çıkacak olan tepkiler parti içi demokrasi ekseninde çözüm bulmalıdır…
Aksi, herkes için zor sorunlar ortaya koyar…
Umarım geçmiş birikim ve deneyimiyle Adnan Keskin tüm örgütün ondan beklediği “Abi”liği yapar…
İmambakır Üküş
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları