Bülent Kuşoğlu’nu MYK’ya Almak CHP’ye İhanettir
İmambakır Üküş yazdı, ''Bülent Kuşoğlu, yalnızca “sol” hakkında “cahil” ve “bilgisiz” değil. CHP ve Cumhuriyet devrimleri konusunda da “cahil” ve “bilgisiz”…
Uzun zamandır CHP ne yaptığını bilmiyor…
Ne yapmak istediği konusunda net değil…
Sürekli bir yalpalama…
Sürekli bir bocalama…
Sürekli bir uçtan diğer uca savrulma…
***
Bir bakıyorsunuz sabahtan akşama kadar ”yeni CHP” diye bas bas bağırılıyor…
Bir bakıyorsunuz bunun esas dillendirmesi ve karara
bağlanması gereken yer olan Kurultay da “yeni
CHP” söyleminden eser yok…
Bir bakıyorsunuz en
liberal ve ikinci cumhuriyetçi söylemler…
Bir bakıyorsunuz Deniz Baykal’dan on kat beter “ulusal”cı söylemler…
***
Ama, açık ve net olan bir şey var CHP’de…
Hem de uzun süredir…
“Cemaat” aşkı…
Özellikle Aralık’ta
yapılan olağanüstü kurultay
süreciyle birlikte bu çok açık net olarak ortaya çıktı…
“Birileri”, CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nu “ikna”
etti…
Özellikle, DSP
sürecinde “Fethullah Cemaati”nin Ecevit’i iktidar yaptığı şehir efsanesi üzerinden yürüyen bu ikna süreci, halen devam ediyor…
Kemal Kılıçdaroğlu,
“cemaat” sevdalısı “hizmet er”lerini vitrine dolurdu…
Erdoğan Toprak’tan
Gürsel Tekin’e kadar “zaman” sevdalıları MYK’da yer aldı…
Bülent Kuşoğlu ve
Muhammed Çakmak CHP parti meclisinde
yer aldı…
***
Muhammed Çakmak,
olayını hem seçmen hem de Kurultay delegeleri çözdü…
İstanbul’da 3. Bölgeden
milletvekili adayı olan Muhammed Çakmak
seçilemedi…
CHP’li seçmen
sanki bilinçli bir şekilde Çakmak’ın
sırasına kadar CHP’ye oy verdi…
Yine 34. Olağan kurultay
delegeleri onu parti meclisine
seçmeyerek cezalandırdı…
***
Ancak, Bülent Kuşoğlu
hem milletvekili seçildi ve ne yazık ki 34.
Olağan kurultayında parti meclisine
da seçildi…
Kılıçdaroğlu’nun
onu CHP’ye davet ettiği güne kadar
hep CHP karşıtı oldu…
Tescilli sağcı ve
cemaatçi oldu…
Sol’la, Sosyal demokrasiyle – Kemalizm’le ne dün ne de bugün her hangi
bir ilişkisi oldu…
Görüşlerinde hiçbir değişiklik olmadı…
Yine sağcı…
Yine muhafazakâr…
Yine cemaatçi…
Sol siyaset hakkındaki “bilgi”si,
bir orta-okul çocuğunun bilgisinden fazla değil…
“Sağ” ve “sol” ayrışmasının “soğuk savaş”ın ayrışması olduğunu söyleyecek kadar cahil ve bilgisiz…
Günümüzde “artık
sağ-sol ayrışmasının” kalmadığını söyleyecek kadar dünyadan bihaber…
Sol ve siyaset hakkında ki bu kadar “cahil”liğin mükâfatı ise CHP’de milletvekilliği ve parti
meclisi üyeliği…
***
Bülent Kuşoğlu,
yalnızca “sol” hakkında “cahil” ve “bilgisiz” değil…
CHP ve Cumhuriyet devrimleri konusunda da “cahil” ve “bilgisiz”…
“Tekke ve zaviyelerin
kapatılması yanlıştır” diyen Bülent Kuşoğlu, Tekke ve Zaviyelerin Mustafa Kemal’in önderliğinde ki CHP tarafından kapatıldığını de “bilmiyor” olabilir mi?
***
“Üstad’ın teklifine
hayır diyemedim” diyerek Abdul Latif
Şener’in “Türkiye Partisi’den
genel başkan yardımcılığı görevinden istifa ederek CHP’ye üye olmuş…
Referandumda ‘’evet’’
kampanyası yürüttüğü partisinden CHP’ye
üye…
Olmadan öncede, Abdul
Latif Şener’in hem “olurunu”
almış hem de “helal”leşmiş…
Ama, ne yazık ki 34. Olağan
CHP kurultayında bizler Bülent
Kuşoğlu’yla helalleşemedik…
***
CHP’de Deniz Baykal
döneminden itibaren başlayan “vitrin
süsleme” geleneği, Kemal
Kılıçdaroğlu döneminde de devam etti…
Özellikle kamuoyuna mal olmuş “parlak” isimlerle ve “sağ”dan
“ithal” edilenlerle “vitrin” oluşturma mantığı devam ediyor…
Ne yazık ki hem Deniz
Baykal döneminde hem de Kılıçdaroğlu
döneminde bu politikaların CHP’ye hiçbir
katkısı olmadı…
***
Deniz Baykal
döneminde yalnızca “vitrin”e çıkarılan
ve en fazla milletvekili yapılan bu isimler, Kemal Kılıçdaroğlu döneminde CHP
yönetimine de taşındılar…
Geçmişte merkez sağdan alınan İlhan Kesici, bırakın CHP
yönetiminde yer almayı kendisine yapılan bu yöndeki tüm teklifleri reddetti…
İlginçtir sağın çürümüşlerini toplayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığına ilk tepki de İlhan Kesici’den gelmişti…
CHP
milletvekilliğinden istifa etmişti…
***
CHP’nin Türkiye’nin bugünkü koşullarında “Cumhuriyet”ci ve “laik” bir geleneği temsil eden “merkez sağ”cılarla birleşmesi ilkesel olarak doğrudur…
Zaten, büyük kentlerde ve kıyılarda CHP seçmenin önemli bir bölümü eski ANAP ve DYP’nin “Laik”ci ve “Cumhuriyet”ci seçmenidir…
Sorun; bir yanıyla “Cumhuriyet”ci
ve “Laik” olmayan muhafazakâr unsurların
CHP’ye taşınmasıdır…
Ve önemlisi bunların CHP
yönetim kademelerinde “söz sahibi”
olmalarıdır…
CHP’nin kurultay
delegeleri esas olarak “cemaate”
sempatiyle bakanları cezalandırmıştır…
Erdoğan Toprak ve
Gürsel Tekin zar-zor parti meclisine
seçilmiştir…
Muhammed Çakmak’sa
seçilememiştir…
Şimdi, kulislerde Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Bülent Kuşoğlu’nu
MYK’ya “atayacağı” söyleniyor…
Hatta mali işlerden
sorumlu genel başkan yardımcısı
olacak deniyor…
Bu amaçla Bülent
Kuşoğlu’nun “plan ve bütçe komisyon”undan
çekildiği iddia ediliyor…
MYK’yı
açıklayamama gerekçelerinden birisinin de bu olduğu söyleniyor…
***
“Üstad”…
Bunu yaparsan bir “cemaatci”yi
ve “sağ”cıyı CHP’nin genel başkan yardımcılığına getirmiş olacaksın…
Bu CHP’ye de kuruluş ilkelerine de, amaçlarına da “ihanet”ten başka bir şey değildir…
Hiçbir CHP’li
bunu kabul edemez…
Hem de CHP’nin “mali işleri”nden sorumlu olarak
çalışmasına hiç kimse “evet” diyemez…
“Üstad”…
Kurultay delegelerinin “yarım”
bıraktığı işi sen tamamla…
Tüm bu isimleri “liste”
dışı tut…
Yoksa, bu işi tamamlamak yine kurultay delegelerine düşer…
CHP, yeni bir kurultay daha yapmak zorunda kalmasın…
***
İlhan Cihaner’e, Fikri Sağlar’a Ercan Karakaş’a çok gördüğün MYK
üyeliğine Bülent Kuşoğlu’nu atamak
kurultay iradesine saygısızlıktır…
Emin ol “üstad”, atadığın
MYK’nın ömrü 3 ayı geçmez…
Hem CHP’nin…
Ne de Türkiye’nin
vakit kaybedecek hali yok…
***
Benden söylemesi…
İmambakır Üküş
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları