Gürsel Tekin, Bülent Tezcan, Sezgin Tanrıkulu, Veli Ağababa ve Tekin Bingöl’ün başını çektiği 'ekip' olağanüstü kurultayda tüzüğü değiştirmek istediler…
Partilerin “tüzük”leri Anayasalarıdır…
Kendilerini “yasa”lara “bağlı” sayanlar için “Tüzük”ler “ihlal” edilemez yasaklardır…
Biri kendi tüzüğünü kendi çiğnerse o partide ne “disiplin” ne de “güven” olmaz…
Hele partinin “üst yöneticileri” yasaları ve tüzükleri hiçe sayanlarsa o “parti” parti olmaktan çıkar…
***
CHP’nin bir “tüzüğü” var…
Bu “tüzük” üyesinden genel başkanına kadar herkesi bağlar…
Tüzüğün “iyi” ve “kötü” olması önemli değildir…
Önemli olan “herkesi” bağlayan bir tüzüğün ortada olmasıdır…
Tüzüğü veya tüzükte bazıları maddeleri/kuralları “beğenmeyenler” için “yol” bellidir…
Tüzük kurultayını toplar, o madde veya kuralları değiştirirsin…
Tüzük değişmedikçe, herkes uygulamak zorundadır…
***
CHP tüzüğü genel seçimlerde %10 barajının üzerinde partinin oy aldığı seçim bölgelerinin %85’inde ön seçimi “zorunlu” kılıyor…
Yine CHP tüzüğü, CHP genel başkanına siyasi partiler yasasının tanıdığı %5’lik kontenjan hakkını tanımlamış…
Yasa ve tüzük çok açık…
CHP genel merkezi, ancak %5 kontenjan hakkı kullanılabilir…
CHP Genel Merkezi, milletvekillerinin %85 ‘ini ön seçimle belirleyecek…
Yine yasa ve tüzük çok açık…
Her “seçim çevresinde” hangi yöntemi kullanacağını CHP genel merkezi daha önceden ilan edecek…
Yine yasa ve tüzük çok açık…
Hangi “seçim çevresinde” hangi yöntemi kullanacağınızı YSK’ya bildirdikten sonra ona uymak zorundasınız…
Yani “ön seçim yapacağım bölgede” dediğinizde artık orada “merkez yoklaması” yapamazsınız…
Yani, ‘’merkez yoklaması’’dediğinizde vazgeçip orada ‘’önseçim’’ yapamazsınız…
Yasa ve Tüzük çok açık…
Ön seçim yaptığınız bölge “seçim çevresi”nde eğer “kontenjan hakkı”nı kullanacağım dediyseniz YSK’ya, “vazgeçtim kontenjan kullanmayacağım” diyemiyorsunuz…
Kontenjana ayırdığınız sıralarda kontenjan kullanmak zorundasınız…
İşte 2011 Denizli örneği…
İşte 2011 Gaziantep örneği…
***
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, olağanüstü kurultay konuşmasında “ön seçim” yapacağım dedi…
Gerek TV ve gazetelerdeki açıklamalarında gerekse “bölge toplantı”larında CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “ön seçim”le ilgili bazı “uyarı”larda bulundu…
“Bazı yerlerde üye yapısının sağlıksız” olduğunu ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu üyelerden “ön seçimde bilinçli oy kullanmalarını” istedi…
Kılıçdaroğlu “ön seçimde eş-dosta, kimliğe ve inanca değil, niteliğe oy verin” dedi…
***
Bu açıklamalar CHP MYK üyelerinde ve milletvekillerinde bir “korku” ve “telaş” yarattı…
Çünkü ön seçim olursa MYK üyelerinden bir tek kişi bile sandıktan çıkamayacağı çok açık…
Ayrıca, milletvekili “sıralama”larını “kişisel” ve “siyasal” güç olarak kullanmak isteyenler “boşa çıkmış” olacaktı…
Bu nedenle “ön seçim istemeyen” MYK üyeleri, genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına rağmen, ön seçimi “boşa çıkaracak” yollar aramaya başladılar…
***
Gürsel Tekin, Bülent Tezcan, Sezgin Tanrıkulu, Veli Ağababa ve Tekin Bingöl’ün başını çektiği “ekip” olağanüstü kurultayda tüzüğü değiştirmek istediler…
Ön seçimi zorunlu kılan maddeyi kaldırıp “ön seçimi yapıp yapmama yetkisini MYK/Parti Meclisi ve genel başkan yetkisine bırakmak istediler…
İl başkanlarının itirazı ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu itirazları kabulü sonucu ve müdahalesiyle bu “girişim” önlendi…
Ancak “ekip” vazgeçmedi…
Kurultaydan bu yana her gün Kemal Kılıçdaroğlu’na “neden ön seçimin zararlı” olduğunu anlattılar…
Bu “ekip”in en temel dayanağı ise “ön seçim olursa CHP Alevi partisi olur” iddiasıdır…
Özünde mezhepçi/ırkçı ve alevi düşmanı bu yaklaşıma göre “ön seçim olursa her yerde alevi adaylar ön sıraların tamamını kapatır” ve CHP “zor” duruma düşer…
***
Bülent Tezcan “ekip”in sözcüsü durumunda…
Kim bu Bülent Tezcan peki…
Kendisi il başkanı iken Aydın’da ön seçimle milletvekili olmuş bir kişi…
Aydın il başkanı iken Önde Sav’ın “prens”i ve “evlad”ı olan, Önder Sav ekibinden bir kişi…
Önder Sav- Kemal Kılıçdaroğlu (Gürsel Tekin) krizi patladığında önder Sav’ı ilk terk eden kişilerden birisi…
“Bilyeli” olduğu için “dönüşü” kolay olan kişilerden birisi…
Yerel seçimler öncesi meşhur “5’li komisyon” üyesi bir kişi…
“5’li komisyon”un 4 üyesi MYK üyesi olamazken “hangi nedenle” yeniden MYK üyesi atandığı bilinmeyen bir kişi….
“5’li komisyon”da “eğilim yoklamasına” tavır alan bir kişi…
Bir çok bölgede “adaylar” ve “meclis üyeleri” tercihleri tartışmalı bir kişi…
Mersin’de seçim kaybedilmesinde birinci derecede sorumlu bir kişi…
Mersin’de Macit Özcan’la “ilişkileri” konusunda “şehir efsaneleri” olan bir kişi…
Macit Özcan’ın “talimatıyla” onaylanmış Mersin Akdeniz ilçesi meclis listesini değiştirerek Akdeniz’de seçimlerin kaybedilmesinden doğrudan sorumlu bir kişi…
Macit Özcan o kadar “etkili ki “üstünde (her nedense?) onaylanmış, imzalanmış meclis listesiyle Mersine doğru yola çıkan Akdeniz ilçe başkanı ve Belediye başkanını “Niğde”de durdurup, CHP genel merkezden Macit Özcan’ın istediği yeni isimlerin olduğu listeyi “özel kurye”yle Niğde’ye yollatıp “yolda” değiştiren kişi…
“Eğer beklemezseniz faksla ikinizi de görevden aldığımızı seçim kuruluna bildiririm” diyerek tehdit eden bir kişi…
***
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hep “siyasette etik yasası”ndan bahsediyor…
“Siyasi nüfuzla” atamaların yanlışlığından bahsediyor…
CHP, çok haklı olarak “sınavsız memur atama”larının yanlışlığından bahsediyor…
İşte Bülent Tezcan “5’li komisyon” üyesiyken, yani belediye başkanlarını “belirleyen” komisyondayken kendi “eşini” bir belediyeye “istisnai kadro”yla “memur” olarak aldıran kişi…
CHP’nin “tavrını” ve “duruşunu” bozan kişi…
***
Bülent Tezcan ve “ekip” CHP genel başkanına, CHP MYK ve Parti Meclisine açıkca yalan söylüyor…
Amaçları 1-Kendilerini kurtarmak…
2-Kemal Kılıçdaroğlu’nu “başarısız” kılmak…
Bülent Tezcan 2 ayı aşkın süredir YSK’ya “görüş” soruyor…
Defalarca görüşüyor…
CHP’nin YSK’da temsilcisi vasıtasıyla görüşmeler yapılıyor…
Yapılan tüm görüşmelerde YSK yetkilileri böyle bir “genelge” veya “yönerge”yle düzenleme yapamayacağını söylüyor…
Eğer böyle bir “tavırda ısrar ederseniz ya seçime giremezsiniz ya da bu yolla atadığınız adaylarınız geçersiz olur, adaysız kalırsınız” diyorlar…
Bülent Tezcan “ben 20 yıllık hukukçuyum yasa ve tüzüğü böyle yorumluyorum” diyor…
YSK yetkilileri ise “sizin yorumunuz önemli değil, yasa ve tüzük çok açık böyle bir şey yapamazsınız” diyor…
YSK yetkilileri “siz bu yolla kontenjan hakkını %5’ten %20’ye çıkarıyorsunuz. Bu mümkün değil” diyor…
Ancak Bülent Tezcan çok “ısrarlı”…
Bunun üzerine “bir de Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığıyla” görüşmeyi deniyor…
Başsavcılıkta Bülent Tezcan’a aynı cevabı veriyor…
“Böyle bir şey yapamazsınız” diyor…
Bununla yetinmeyen Bülent Tezcan YSK’ya “resmi” bir yazıyla başvurup “görüş” soruyor…
YSK ile görüşmeler yapılıyor…
YSK yetkilileri “biz partilerin iç işleriyle ilgili görüş bildirmeyiz. Ama ısrarla bildirmemizi istiyorsanız bunu yaparız, istediğiniz hukuk dışıdır, isterseniz böyle bir cevap yazarız, zor duruma düşersiniz” diyor…
Bunun üzerine alel-acele “dilekçe” geri alınıyor…
Peki bir tek Bülent Tezcan ve saz arkadaşları mı YSK ve Yargıtay yetkilileriyle görüşüyor…
Hayır…
Başka Parti Meclisi üyeleri de görüşüyor…
Yanılmıyorsam CHP’nin “emaktarı”bir parti meclisi de görüşmeler yapıyor ve CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na olan biteni anlatıyor…
***
YSK kabul etmiyor…
Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı “olmaz” diyor…
Tüzük ve Yasa geçit vermiyor…
CHP’yi mahkeme kapılarında süründüreceği çok açık…
İptal edileceği ve geçersiz olacağı da çok açık…
Hukuki bir “değeri”nin de olmadığı da çok açık…
Peki, “ısrar” niye?
Peki, örgütün “heyecanı”nı ve “umut”unu yok etme istediği neden?
Peki, Kılıçdaroğlu’nu sanki ön seçim yapmaktan vazgeçmiş görüntüsüne düşürme isteği neden?
***
Siyasi olarak “bitmiş” Bülent Tezcan’ın bu “ısrar”ı neden?
Artık, Aydın’da siyaset yapması mümkün değil…
Son Aydın olağanüstü il kongresiyle Aydın’a “veda” etti Bülent Tezcan…
Birlikte siyaset yaptığı arkadaşlarının tamamı Önder Sav – Muharrem İnce listesinin adayını destekledi…
Bülent Tezcan’ın Aydın İl’inde artık bir “siyasi varlığı” söz konusu değil…
Eşi de artık Ankara’da “devlet memuru”…
Aydın’a dönemeyeceği çok açık…
Anlaşılan Ankara milletvekili olmak istiyor…
Bir Ankara vekilliği için CHP’yi ateşe atmaya değer mi?
***
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sandıktan” yani parti içi demokrasiden korkan MYK üyelerine ihtiyacı yok…
Kemal Kılıçdaroğlu, bu MYK görevdeyken güvendiği bir Anket firmasına anket yaptırsın…
Bu MYK’yı görevden alsın…
“Bana ve CHP’ye oy verin” desin…
“Her yerde koşulsuz ön seçim” yapacağım desin…
Aradaki farkı görecektir…
CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar olmak istiyorsa önce bu “yüklerinden” kurtulsun…
CHP’nin en büyük düşmanı yine kendisi…
Kılıçdaroğlu, CHP’nin ve kendisinin de önünü açmak zorunda…
Yoksa, Türkiye’de, CHP’de Kılıçdaroğlu’da kaybeder…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni