İmambakır Üküş; CHP milletvekili ve yöneticileri kendi adayları kazanmasın diye çalıştılar. İşte Adana, işte Antalya örneği…
30 Mart seçimlerinin daha dumanı üstünde tütüyor…
Seçim sonuçları birçok il ve ilçe için daha kesinleşmedi…
Ama genel tablo ortada…
Başarı da…
Başarısızlık da…
Her şey ortada…
Ama ne yazık ki, her zaman gibi CHP gerçeğe gözlerini kapatacak…
***
CHP bu kez kendi gerçeğiyle yüzleşebilmeli…
Nerede hata yaptığını…
Neden hata yaptığını görebilmeli…
Daha önemlisi bu hatalarla yüzleşerek gereğini yerine getirebilmelidir…
***
11 yıllık AKP iktidarında AKP ilk kez “Gezi direnişi”yle yenilgiyi tattı…
İlk kez “gezi direnişi” mağrur ve egemen AKP imajını yerle bir etti…
İlk kez “korku imparatorluğu” yerle bir oldu…
Bütün Türkiye ayağa kalktı…
Milyonlar sokakta yerini aldı…
Hem de bütün baskı ve zulme rağmen…
Hem de genç ölülerine rağmen…
***
“Gezi direnişi” AKP iktidarına karşı 11 yıllık birikmiş öfke ve tepkiyi açığa çıkardı…
Daha çok özgürlük…
Daha çok demokrasi talebiyle milyonları sokakta buluşturdu…
Ama daha önemlisi “Gezi direnişi” AKP’nin “demokrat”lık maskesini indirdi…
AKP’nin “demokrat”lık imajını yerle bir etti…
***
“Gezi direnişi” aynı zamanda AKP bloku/koalisyonunda da “çatlama” yaratmayı başardı…
Türkiye için yeni bir yol açtı…
CHP “gezi direnişi”ni çok önemsediğini söyledi…
“Gezi direnişi”nden dersler çıkardıklarını/çıkaracaklarını söyledi…
“Gezi direnişi’’ ruhunun yerel seçim kampanyasında olacağını ilan etti…
Hatta Kemal Kılıçdaroğlu daha ileri gitti ve “Beyoğlu adayını Taksim Dayanışması ve Gezi direnişçileriyle birlikte saptayacaklarını” söyledi…
***
“Gezi direnişi” AKP baskısına ve yasakçılığına bir isyan bir tepkiydi…
Ama özünde bir “kent hakkı” isyanıydı…
Parkına, ağacına, sokağına, meydanına sahip çıkanların hareketiydi…
Kentinin betonlaşmasına itiraz edenlerin…
Kentinin yağmalanmasına ve talan edilmesine isyan edenlerin sesiydi…
“Gezi direnişi” kentine ve geleceğine sahip çıkmak isteyenlerin hareketiydi…
“Gezi direnişi”nin talepleri kente dairdi…
Kent yaşamına dairdi…
Kentin yönetilme biçimine dairdi…
Tam da yerel seçimler programında yer alması gereken talepleri içeriyordu…
***
CHP, “Gezi direnişi”nin açtığı yolda ilerlemedi…
Kente ve kentin yönetilmesine ilişkin “Halkçı, Ekolojik ve katılımcı” bir programa yoğunlaşmadı…
CHP, yerel seçimlerde kente dair ve kentin yönetilmesine dair, Kentin yağmalanmasına dair hiçbir şey söylemedi…
Söylediklerini de öne çıkaramadı…
Tam tersine “Cemaatin tuzağına” düştü…
Bütün yerel seçim kampanyasını cemaatin yasadışı “ses kayıtları”na dayandırdı…
Öylesine dayandırdı ki Kılıçdaroğlu’nun bütün mitinglerde söylediği baştan sona aynı şeyler oldu…
Bir miting konuşmasını dinleyen hepsini dinlemiş gibi oldu…
***
CHP, “Gezi direnişi”nin açtığı “yol”dan ilerleyemedi…
AKP’nin kentleri betonlaştırmasına karşı bir söylem geliştiremedi…
AKP’nin kentleri yağma ve talan etmesine dair bir söylem geliştiremedi…
“Baş çalan” diye başladı…
“Baş çalan” diye konuşmasını bitirdi…
CHP, seçim kampanyasında AKP’nin tuzağına düştü…
AKP’deki erime ve kırılmayı fark eden Tayyip Erdoğan tüm kampanyasını “kutuplaştırma” siyaseti üzerine kurdu…
CHP’de bu tuzağa düşerek “kutuplaştırıcı” siyasetin bir parçası haline geldi…
AKP seçim kampanyasında partiyi de adayları da bilinçli bir şekilde gölgede bıraktı…
Mağdur, darbelere ve komplolara maruz kalan Tayyip Erdoğan ve diğerleri propagandasına yöneldi…
CHP’de tam Tayyip Erdoğan’ın istediği “saha” ve “zemin” de kampanya yaptı…
***
“Yolsuzluk” algısının tek başına bir partiyi yıkamayacağı gerçeğini CHP göremedi…
Geçmişten günümüze siyaseti iyi kavrayamadı…
Her dönem seçim kazanan Süleyman Demirel’in hep yolsuzluk ve rüşvetle anıldığı gerçeğini unuttu…
“Marrison Süleyman” diye meydanlar inlerken…
“Yeğen Yahya” yolsuzlukları ayyuka çıkarken Süleyman Demirel ve AP’nin kazandığını unuttu…
ANAP, DYP her yolsuzlukla anıldı…
Ama hep kazandı…
Ne zaman kaybettiler…
Bir; yolsuzluk, rüşvet iddiaları ile “ekonomik” çöküntü” üst üste düştüğünde…
İki; güçlü ve inandırıcı bir seçenek ortaya çıktığında…
***
CHP, “Büyükşehir” yasasının bir “tuzak” olduğunu yeterince kavrayamadı…
Bu yasanın getireceği sonuçlara karşı etkin önlem alamadı…
Kırsal bölgelerinde Büyükşehir belediye başkanlığına oy kullanması nedeniyle Ordu, Mersin, Antalya ve Adana seçimlerini kaybetti…
Halbuki bu durumu görerek önlemler alabilir, adaylarını buna göre saptayabilirdi…
Bütünşehir olan ve CHP’nin kazanma şansı olan illerle ilgili “özel çalışma” yapılabilirdi…
Bırakın “özel çalışma”yı…
Herkes kendi “kaderi”ne terk edildi…
Hatta bazı illerde birçok CHP milletvekili ve yöneticileri kendi adayları kazanmasın diye çalıştılar…
İşte Adana, işte Antalya örneği…
***
CHP yöneticileri, milletvekilleri, il ve ilçe yöneticileri belediye meclis üyeliği yazdırmak için gösterdikleri çaba ve gayreti seçimi kazanmak için göstermedi…
CHP seçimleri kazanmaya odaklı bir parti değil…
Herkes kendi “adam”ını bir yere yazma derdinde…
O olamayınca da anında partiye düşman kesiliyor…
Kendi istedikleri aday olmayınca yüzlerce il ve ilçe örgütü bırakın çalışmayı tam tersine “ayak bağı” oldu…
Hatta birçok yerde başka partilere çalıştılar…
***
CHP yerel seçimler hazırlığına doğru başladı…
Yanlış bitirdi…
CHP kendi koyduğu kurallara önce kendisi uymadı…
Adaylıklara süre koydu…
Bu süreler dışında adaylık başvurusu kabul etmeyeceğini ilan etti…
Birçok adayın başvurusunu bu nedenle reddetti…
Ama bırakın süresi içinde başvurmayı hiç başvurmamış kişileri aday ilan etti…
Hiç partiyle bir ilişkisi – bağı olmayanları aday ilan etti…
Meclis üyeliği için herkes eğitimden geçecek dendi…
Hiç eğitime başvurmayanları meclis üyesi yaptı…
“Eş-dost, akraba, ahbap çavuş” ilişkisiyle kimse yazılmayacak dendi…
Herkes oğlunu, kızını, karısını, abisini, baldızını, kayınbiraderini, avukatını eş-dost ve akrabalarını yazdı…
***
CHP kendi gerçeğiyle yüzleşmeli…
Neden ve nasıl kaybettiğini çözmeli…
Kapsamlı bir öz eleştiri yapmalı…
Ve daha önemlisi sorumluları “bedel” ödemeli…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni