İstanbul; yenilenme ve değişim sürecinin öncüsü olmak zorundadır.
İstanbul, her yönüyle önemli ve zor bir kent. Burada yaşamakta, siyaset yapmakta hem zor hem de keyifli bir kent…
İstanbul demek, Türkiye demektir. Türkiye’nin 81 ilinin tamamı İstanbul’dadır. Hatta, bir çok ilde yaşayanlardan çok o ilin insanları, İstanbul’u yaşamaktadır…
İstanbul; kültür, sanat, müzik,, eğlence ve sanayi üretiminde de neredeyse Türkiye toplamının fazlasını üretmekte ve tüketmektedir.
***
İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır. İstanbul’u kaybeder Türkiye’yi kaybeder…
İstanbul değişirse, Türkiye değişir. İstanbul’un rengi neyse Türkiye’nin de rengi odur…
***
Seçimlerde barajı aşma sorunu olan, bu yüzden MHP, İDP ve Millet Partisi’yle seçim koalisyonu kuran Refah Partisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmasıyla Türkiye, nasıl bir hal aldı, hepimiz yaşayarak görüyoruz…
İstanbul’u kazanan Refah Partisi, Türkiye’yi kazanmanın yolunu açtı…
***
İstanbul, her zaman sol’un merkezi olmuştur. İşçi sınıfının ve gençlik mücadelesinin merkezi olmuştur.
Kültürün, sanatın, müziğin kalbi hep İstanbul’da atmış, modanın ve yeniliğin kenti olmuştur…
***
CHP, İstanbul’da her zaman güçlü ve etkin olmuştur. Türkiye’de seçimi kazanamadığı, birinci parti olmadığı zamanlarda bile CHP İstanbul’da hep birinci parti olmuştur.
1994 yerel seçimlerinden bu yana, CHP İstanbul’da hep kaybetmeye başlamış ve bu güne kadar bu durum devam etmiştir.
***
CHP, İstanbul’u kazanmak zorundadır. CHP, İstanbul’u kazanacak, kazanacağına inanan bir ekiple yola çıkmak zorundadır.
***
CHP, İstanbul’u kazanmayı değil, İstanbul ilde yönetimi elde tutmayı hedeflemiş ve başarısızlığı başından kabullenmiştir.
Yapılan bütün atamalar bunun en somut kanıtıdır.
***
Hep, en zayıf ve arkasında bir güç olmayan kişi ve ekipler tercih edilmiştir. Kolay boyun eğsin ve yönetilsin diye…
Örgütün ve partilinin iradesi hep yok sayılmış, masa başlarında delegeler yazılmış, göstermelik seçimlerle iş, idare edilmeye çalışılmıştır.
***
Artık, her anlamda yolun sonuna gelmiş durumdayız. Bir yol ayrımındayız…
Ya İstanbul’u kazanma iradesi gösterecek yeni yol açacağız…
Ya da kaybetmeye devam edeceğiz… İstanbul’u kaybedip, il yönetimini elinde tutmanın mutluluğunu (!) yaşayacağız…
***
Mayıs kurultayından bu yana CHP, yeniden yapılanmanın sancılarını yaşıyor. Yaşamaya devam edecek…
Önemli olan bu sancılar değil, bu sancılı dönemin sonunda olacak olan doğumdur…
Yeninin sağlıklı ve iyi olması hepimizin ellerinde. Çünkü hepimiz bu sürecin ebeleriyiz…
***
İstanbul; yenilenme ve değişim sürecinin öncüsü olmak zorundadır.
Bu kaçınılmaz, tarihsel bir görev ve sorumluluktur.
Bu amaçla yakın zamanda gerçekleşen iki toplantı tarihsel önemdedir.
Birincisi; atamadan önce gerçekleşen ve İstanbul örgütlerinin taleplerini genel merkeze iletmeyi önüne görev olarak koyan Pendik ilçede gerçekleşen ilçe başkanları toplantısı…
İkincisi; atamadan sonra gerçekleşen seçilmiş ama ister istifa etmiş veya görevden alınmış ilçe başkanları ile il yöneticilerinin gerçekleştirdikleri Taxsim Hill toplantısı…
***
İstanbul’un sahipleri; İstanbul örgütleri ve örgüt emekçileridir.
Seçilmiş, ilçe başkanları, ilçe yöneticileri ve il delegeleridir.
***
Bugüne kadar CHP’nin İstanbul örgütlenmesinin önünü kapatan ve kendilerini örgütün efendileri olarak görenlerin saltanatına son verilmelidir.
CHP İstanbul, Yeni Yol açmalıdır. Ve bu yolu açmıştır da…
Şimdi bu yoldan ilerlemeliyiz. Bu yolu birlikte, ortak bir iradeyle yürümeliyiz…
İstanbul’u yönetecek ve İstanbul’u kazanacak bir kollektif liderliği yaratmak zorundayız…
***
Bu görev ve sorumluluk; seçilmiş ilçe başkanları, yönetimleri ve il delegelerinindir.
***
Başladığımız işi bitirmeli, İstanbul’u kazanacak bir iradeyi İstanbul’a hakim kılmalıyız…
Hiç kimse bu görev ve sorumluluktan kaçamaz…
Hiç kimse bu görev ve sorumluluğu gölgeleyecek tavırlar içine giremez…
Hiç kimse kişisel beklentilerine veya rol çalmaya, rol kapmaya çalışmasın…
***
Hiza ve çizgi bellidir… Herkes orada yerini almalıdır.
Bu iki girişim birleşecek, İstanbul’un dertlerine son verecektir...