loading
close
SON DAKİKALAR

CHP, neden kaybetti?

İmambakır Üküş
Tarih: 13.02.2012
Köşe: @imambakirukus

CHP, son bir yıldır her şeyi ile Türkiye gündeminde en fazla yer alan parti durumunda…

CHP, son bir yıldır her şeyi ile Türkiye gündeminde en fazla yer alan parti durumunda…

Deniz Baykal’a yapılan kaset komplosuyla, başlayan süreç; Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıyla sonuçlandı.

CHP, tam mayıs kongresi arifesinde, hiç de hazırlıklı olmadığı, beklemediği bir anda, genel başkanlık tartışmalarının içinde buldu kendisini…

Zorlu ve gerilimli bir sürecin sonunda, Önder Sav’la uzlaşan Kemal Kılıçdaroğlu, CHP genel başkanı oldu…

***

Kılıçdaroğlu; yolsuzlukla mücadelede gösterdiği performansla, sakinliği ve mütevaziliğiye CHP içinde hızla görünür ve beğenilir duruma geliyordu…

Şaban Dişli olayı, Dengir Mir Fırat ve en son Melih Gökçek TV tartışma programları, Kemal Kılıçdaroğlu’nu daha etkili ve görünür kıldı.

Ardından gelen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı ve bu süreçte gösterdiği başarı Kemal Kılıçdaroğlu’nun daha o zaman CHP içinde yükselişi önlenemez bir güç haline getirdi…

***

Daha kaset komplosu yaşanmamışken bile, Kurultay öncesi ağırlıklı olarak başta Doğan Medya olmak üzere, medyada bir Kılıçdaroğlu rüzgarı esti, estirildi.

Daha da ilginci hayatında CHP’ye-sola oy vermemiş ve asla da vermeyecek olan gazeteci-yazarların Baykal’a karşı Kılıçdaroğlu’nu savunmaları, hatta eğer bu olursa kesin CHP’nin iktidar, kendilerinin de CHP’ye oy vereceklerini söylemesidir.

Ama, daha önemlisi halkta olan yönelimdir. Mayıs kurultayı öncesi, halkta oluşan güçlü bir Kılıçdaroğlu sevgisi ve yönelimidir.

***

Kaset komplosu ve Deniz Baykal’ın istifası, CHP’de Kılıçdaroğlu rüzgarını bir fırtınaya dönüştürdü.

CHP’yi bu zor ve sıkıntılı süreçten ancak Kılıçdaroğlu liderliğinde bir çıkış kurtarabilirdi…

Sokakta, halkta oluşan rüzgarın önüne kimse geçemezdi. Ve geçemedi de.

***

Kılıçdaroğlu, genel başkanlığa olağanüstü bir halk ve medya desteğiyle geldi, getirildi…

CHP, mayıs kurultayından sonra, toplumun ilgi odağı oldu. Yükselen bir çizgi yakaladı. Umudu yeniden yeşertti.

***

Ancak, Mayıs kurultayı gecesi başlayan Gürsel Tekin krizi, kurultayda çözülmedi…

Kurultay sonrası da, Gürsel Tekin krizinin aylarca partiyi kilitlemesine izin verildi.

***

CHP, içinde taşıdığı krizlere ve gerilimlere rağmen referandumda bütün eksikliklerine rağmen başarılı bir kampanya yürüttü.

Referandum her şeye rağmen bir başarıdır. Alınan % 42 oy oranı da birçok il ve ilçede gelinen başa baş durumu da bir başarıdır…

Referandumda, hayırcı cephede yer alan MHP’nin en etkin olduğu yerlerde bile büyük oranlarda evet çıktığını düşünürsek, alınan sonuç CHP, daha da önem kazanmaktadır.

***

Referandumda, işbirliği sonucu olamasa da, AKP’ye başa baş bir durum ve konum elde eden CHP, bu durumu geliştirip, güçlendireceğine; yine kendi iç çatışmalarına döndü…

Referandumda başarılı ve gelecek için umut veren Kılıçdaroğlu-Önder Sav birlikteliği oldukça gerilimli ve sorunlu bir şekilde sona erdi…

***

Aralık kurultayı, Kılıçdaroğlu’na hem bir güvenoyu hem de kendi  ekibini istediği gibi kurması fırsatı verdi…

Yeni parti meclisi ve yeni MYK tamamen Kılıçdaroğlu tarafından yazıldı.

Dolayısıyla yeni yapı, esas olarak Kılıçdaroğlu’nun eseridir.

***
CHP, seçimlere yönelik yürüttüğü çalışmalarda bazı temel noktalarda eksik ve yanlış işler yaptı. Ve bu geri döndü, CHP’nin inandırıcılığını ve samimiyetini zedeledi. Oy kaybına yol açtı.

***
CHP, halkın önüne birçok “parlak” projeyle çıktı. Gerçekten de, bir birinden önemli bir proje açıklandı, ama zamanlama ve ikna edicilik sorgulanmadığı için geri tepki çekti.

***

CHP, eklektik, pragmatik ve günü kurtarmaya dönük işler yapan bir parti görüntüsü verdi…

Yapılan projelerin açıklanma zamanlaması yanlıştı. Sanki seçimlerde hayali vaad veren politikacı görüntüsü verildi. Halbuki, bu projeler aylar önce açıklansa, tartışılsa-tartıştırılsa daha çok sonuç alıcı olurdu…

Daha da önemlisi bir bütünlük içinde, programatik bir hedefler bildirgesi şeklinde sunulamadı. Dolayısıyla, hiçbir projenin altı doldurulamadı…

***

Geçmiş CHP, yeni CHP tartışması yanlış bir şekilde kurgulandı. Geleneksel CHP’li seçmenin kafasında soru işaretleri ve endişeler/kuşkular yaratıldı.

Ne yazık ki, bütün seçim kampanyası boyunca eski-yeni CHP kurgulanması doğru bir şekilde sunulamadı. Her olay ve söz bu kuşku ve endişeleri artırdı…

***

Hem programatik düzeyde eklektik bir yapı oluşturuldu. Hem de aday seçiminde bu yapıldı.

CHP, aday seçiminde çok önemli tarihi program yaptı. Birincisi; merkezin ve tarikatçı çevrelerin hiçbir temsil gücü olmayan, çürümüş hangi isimleri varsa, hepsini getirdi, seçilebilir yerlerden aday yaptı.

Bugün, CHP oy getirmeyen hatta ciddi bir şekilde oy kaybettiren bu sağcı adaylar, ne yazık ki bir grup kurabilecek sayıdalar…

Eğer daha milletvekilleri bile resmileşmemiş, daha mazbatalarını bile almamış CHP adayları için ayrı parti tartışmaları yapılabiliniyorsa durum ortadadır.

***

CHP, söylem olarak daha halkçı, yöntem olarak daha halka dokunan bir yol seçmeye çalışırken hayatı boyunca halkçı söylem ve uygulamalara karşı, solla hiçbir bağı olmayanları getirip aday yaptı.

Sonuç ortada; oy getirsin diye gelenler hiçbir bölgede partiye oy kazandırmadılar, kaybettirdiler. (Önümüzdeki günlerde bunu isim isim, sandık sandık yazacağım.)

***

“Yeni” CHP, daha halkçı bir söylem yöneliminde olsa da, Ankara, Bursa ve İstanbul’daki bazı adaylar/yöneticiler de sanki CHP yöneticileri ve adayları değil de, Fethullah Gülen ve tarikat temsilcileri gibi açıklama ve konuşmaları da özellikle Batıda ve Ege’de CHP’nin oy kaybetmesine yol açmıştır.

***
İkincisi, büyük illerde önseçim yapılmaması, adayların keyfi ve hangi kritere göre seçildiğinin belli olmaması da CHP’de çalışma motivasyonunu düşürmüştür.

Özellikle, ithal adaylar CHP’nin oy kaybetmesinin önemli nedenlerinden birisidir.

Ayrıca, İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere neredeyse bütün büyük illerde, hayatı boyunca o ilde ve partide hiç olmamış kişiler, getirilip aday gösterilmiştir.

Bu durum, hem parti örgütlerinde hem de partililerde moral bozukluğu yaratmıştır.

Üçüncüsü; “Yeni” CHP yönetimi neredeyse büyük illerin tamamında seçim kampanyasında örgütü dışlamış, devre dışı bırakmıştır.

Seçim öncesi, örgütü fiilen tasfiye etmenin ince yolu olarak, “aday olanlar istifa etsin” denmiş, örgüt boşaltılmıştır.

Aday olmak için istifa eden il ve ilçe başkanları aday gösterilmemiş, tam tersine seçim kampanyasında etkin görev almaları da istenmemiştir. Bu iş, öylesine çığırından çıkmıştır ki, Baykal’cı veya Sav’cı oldukları iddiasıyla İzmir’de ilçe belediye başkanlarına “siz geri planda kalın, adaylar öne çıksın” denmiştir.

İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa –ki seçime çok az bir zaman kala görevden alınmıştır- Antalya, Adana, Samsun gibi bütün bu büyük illerin yeni yönetimini “yeni” CHP yapmıştır. Yani örgütten sorumlu genel başkan yardımcısı Gürsel Tekin’in dediği gibiyse durum- “Örgüt çelme atmış olabilir diyor” o çelmeyi atanları sizler atadınız.

Bir kez daha ortaya çıkmıştır ki, örgütü ve örgütün emekçilerini yok sayarak bir seçim kazanılamaz. Bir mücadele başarıya ulaştırılamaz…

***

Dördüncüsü, yeni özgürlükçü söylemiyle ortaya çıkmaya çalışan CHP, pratikte “Ergenekon davası” sanıklarının bazılarını aday yaparak hem söylemine ters düşmüş hem de bu davadaki insanlar arasında ayrım yaparak tepki çekmiştir.

Ergenekon davası, AKP’nin ve ABD’nin gerçek kontrgerillayı gerçek derin devleti gizlemek ve kendine muhalif herkesi aynı çuvala doldurarak boğma girişimidir. Türkiye’nin bir hukuk skandalı, bir adaletsizlik örneğidir.

Ancak, Ergenekon davası tutuklularının aday gösterilmesi yanlış olmuştur. Hele bu tercihin, Haberal ve Sinan Aygün olması ise bu yanlışa tuz-biber katmıştır.

İlkesel olarak hiçbiri aday gösterilmemeliydi. Eğer bu ikna edici bir şekilde açıklansaydı ne Tuncay Özkan aday olurdu ne de diğerleri…

Başta Tuncay Özkan olmak üzere Cumhuriyet Güçbirliğinden adaylar hem CHP’ye oy kaybettirmişlerdir, hem de oy kazanmak için çalışacak yüzlerce insanın emeği boşa gitmiştir.

Bu durumun birinci sorumlusu “Yeni” CHP yönetimi, ikincisi, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu görmeyen tepkicilikte ısrar edenlerdir.

*** 

Beşincisi, CHP Kürt sorununda geç kalmış ve güç duruma düşmüştür.

“Yeni” CHP yönetimi seçime gittiğinin ve seçim sonucunun sayısal olarak ölçüldüğünün farkında değildir. Doğu ve Güneydoğu’da hem söylem hem de adaylar bazında yanlış yapılmıştır.

Her mücadele, hem stratejik hem de taktiksel yönelimler içerir. Stratejinin doğru olması yetmez. O stratejiyi hayata geçirecek taktiklerin doğru olması lazım.

Ayrıca, zamanlama siyasette en önemli şeylerden birisidir. Geç veya erken yapılan her iş geri teper, sahibine zarar verir.

***

Hiçbir ön çalışması yapılmadan, partide ve kamuoyunda tartışılmadan söylenen her söz gelip CHP’ye zarar vermiştir.

En son örnek Hakkari mitingi ve “özerklik tartışmaları”dır. Ne CHP bundan neyi kastettiğini anlatabilmiştir, ne de kamuoyu başta CHP’liler olarak durumu kavramıştır.

***

CHP, Doğu ve Güneydoğu’da, Elazığ’da Ali Özcan hariç, hep bölgenin aşiretlerine, feodallerine bel bağlamıştır. Hemen tüm adaylar bu çevrelerden seçilmiştir. Sonuç hüsrandır, bu adayların temsil ettikleri aşiret mensupları bile CHP’ye ve adaylarına oy vermemiştir.

***

CHP’nin seçim kampanyası her şeyiyle Kılıçdaroğlu üzerine kurulmuştur. Gerçekten de, Kemal Kılıçdaroğlu insanüstü bir çabayla çalışmış, gece gündüz inanılmaz bir emek harcamıştır.

Her şeye rağmen Kılıçdaroğlu, seçmenin ve partililerin üzerinde bir etki bırakmıştır. Güçlü bir kampanya yürütmüş bazı temel konularda AKP’nin cilasının dökülmesine sebep olmuştur.

Ancak görünen o ki, daha gidecek çok yol, yapılacak çok iş var…

CHP, hem program hem tüzük hem de yönetim kadrosu olarak kendini yenilemelidir.

***

Bizde Kurultay, daha çok kavga ve bölünmeyle özdeşleştiği için olumsuz çağrışımlar yapıyor. Ama, unutulmasın ki bir partinin en üst kurulu Kurultay’dır.

Hele sol, sosyal demokrat partiler, ideolojik, siyasal ve örgütsel yenilenmelerini hep demokratik kurultay süreçlerinde gerçekleştirir.

CHP, yenilenmek ve süreçten güçlü çıkmak istiyorsa kurultaydan başka çıkar yol yoktur.

***

Hele, başarısızlığın en önemli nedeni olan MYK, suçu kendinde değil de, “örgüt”lerde ararsa ve bunu kendisine muhalif olanları tasfiyeye dönüştürürse, işte o zaman daha büyük, önlenemez sorunların oluşmasına yol açar.

Eğer bir hata ve başarısızlık varsa, “yeni” CHP yönetimi önce kendisinden başlamalıdır…

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları