CHP ve din ilişkisi üzerine yalanlar
İmambakır Üküş yazıyor, ''CHP 'din' savaşında değil, 'halk' savaşında kaybetti…''
Türkiye’nin temel açmazlarından birisi ‘devlet’ ve ‘toplum’un din ile ilişkisidir.
Osmanlı’dan bu yana bu ‘ilişki’ hep sorunlu olmuştur.
Cumhuriyetin kuruluşuyla yeni bir evreye giren bu ‘ilişki’deki
çatışma ve gerilim halen devam ediyor…
***
Cumhuriyet devriminin en büyük kazanımlarından birisi ‘din’ ve ‘devlet’ ilişkisini ‘laik’lik
temelinde yeniden tanımlamasıdır.
Bütün dünyada yüz yıllar süren dinin toplumsal yaşamdan ve siyasal alanından çıkarılması mücadelesi, ne yazık ki çok kısa ve hızlandırılmış bir süreçte gerçekleştirilmek zorunda kalınmıştır.
Esas olarak ‘hilafet’
güçleri ve ‘tarikat’ların önemli bir
bölümünün kurtuluş mücadelesinde emperyalizmin iş birlikçisi olması, ‘kurtuluş’
ve ‘kuruluş’ sürecinde bunların ‘siyaseten’ tasfiyesini mümkün
kılmıştır…
***
Ancak yüz yıllara dayalı bir geçmişi ve tefeci-bezirgan
(tüccar) sınıfının şahsında somutlanan varlığıyla ‘gerici’liği ortadan kaldırmak hiç de kolay bir ‘iş’ değildir…
Her döneme ‘uyma’
özellikleriyle Cumhuriyet dönemine de hızla ‘uyum’ sağlayan ‘gerici’lik
varlığını CHP içinde de etkin olarak sürdürmüştür…
Uygun ortam bulunduğunda da ortaya çıkmakta hiç tereddüt etmemiş, DP doğumuna öncülük
etmiştir.
***
CHP, bir yandan ‘aydınlanma’
sürecini başlatmış, ‘gerici’liğe
karşı ‘etkin’ mücadele vermeye
çalışmıştır.
Ama en büyük yanlışı gericiliğin
toplumsal dayanağı olan ‘feodal’
yapıyı ortadan kaldırmak yerine onunla ‘uzlaşma’da
yapmıştır.
Bu yapı aynı zamanda ‘Demokrat Parti’yi yaratan ve besleyen toplumsal yapıdır…
Önce CHP içinde varlık gösteren bu güçler ‘Demokratik Parti’nin kurulmasına öncülük etmiş ve tam destek vermiştir.
***
CHP, aydınlanma
sürecine en büyük darbeyi ‘diyanet işleri’ başkanlığını kurarak darbe vurmuştur…
Devletin ‘laik’lik
ilkesini zedelemiş, Sünni Hanefi mezhebinin
devletin egemen dini haline
gelmesine neden olmuştur…
Bu süreçte, Alevi-Bektaşi tüm ‘dergâh’ ve ‘tekke’ler kapatılarak, Alevi-Bektaşilerin inancını yaşama ve yaşatma imkânları ortadan kaldırılmıştır.
***
Türkiye’de ‘tarikat’
ve ‘cemaat’lerin emperyalizmle ‘ilişki’si yeni değildir.
Osmanlı döneminden başlayan bu ‘ilişki’ler biçim
değiştirerek günümüze kadar devam etmiştir…
Türkiye’deki tüm ‘gerici’
hareketlerin arkasında emperyalizm
vardır…
Önceleri daha çok İngiliz ‘istihbarat’ güçleriyle iç
içe olan bu hareketler
1950’lerden itibaren doğrudan Amerika
ve CIA egemenliğine girmiştir.
***
CHP dahil her iktidar ‘tarikat’ ve ‘cemaat’lerle
ilişkisini ‘hoş’ tutmaya çalışmış ve
sürekli olarak tavizler vermiştir.
Dolayısıyla, her dönem ‘tarikat’ ve ‘cemaat’ler
hem toplumsal hem de siyasal olarak güçlenme dönemi
olmuştur…
Diyanet CHP
döneminde kurulduğu gibi, imam hatiplerde CHP iktidarında ilk olarak
kurulmuştur.
İlk başta yalnızca ‘din’
görevlisi yetiştirmek üzere açılan imam hatiplere kız öğrencilerin
alınması ve imam hatiplere üniversite yolunun açılması da CHP iktidarı döneminde Bülent Ecevit
tarafından açılmıştır.
***
Geçmişte, ‘tarikat’
ve ‘cemaat’ler önce ‘Demokrat Parti’yi daha sonra ‘Adalet Partisi’ni desteklemiş, 12 Eylül
darbesinden sonra ise ‘Anavatan’ ve
‘Doğru Yol’ partilerini
desteklemişlerdir…
Bugünkü AKP’nin içinden çıktığı ‘gelenek’ MSP’yi ve Erbakan’ı
güçlü ve etkin tarikatlar desteklemiştir…
MSP, 12 Eylül öncesinin en ‘küçük’ partisidir.
12 Eylül sonrası bile bu durum değişmemiştir.
İlk kırılma 1994 yerel seçimleridir.
Ankara ve İstanbul’un kaybedilmesi, yeni süreci başlatan
kilometre taşlarıdır…
***
CHP, 12 Mart çıkışında en çok oyu alan bir partidir…
Yine CHP, Bülent Ecevit başkanlığında % 42’lere ulaşmış
bir partidir…
12 Eylül öncesi neredeyse büyük kentlerin tüm belediye
başkanlığı CHP’nin elindedir…
12 Eylül darbesiyle ve gelen siyasi yasaklarla ikiye bölünen CHP, Halkçı Parti ve SODEP
olarak yola devam etmiştir.
Sonra bu iki parti birleşmiş, SHP 1989 seçimlerinde
Türkiye’deki neredeyse tüm belediyeleri almıştır…
Bu başarı, aynı zamanda yenilginin de başlangıcıdır…
Hazırlıksız, yeterli kadrolara sahip olamamanın getirdiği
sorunlar, 1989 başarısını büyük bir bozguna dönüştürmüştür.
CHP’nin ve solun yenilgisi esas olarak buradalar.
1994’te halk, gereken cevabı vermiş bu kez neredeyse her
yerde seçim kaybedilmiştir…
Bu süreci ve sonuçlarıyla yüzleşemeyen CHP her geçen gün
daha çok kaybetmeye mahkûm olmuştur.
***
CHP’nin yenilgisi ve başarısızlığının nedeni ‘din’ veya ‘dindar’la ilişkisi değildir…
Yenilgisinin nedeni ve sonuçları 1989’da gizlidir…
Solun ve CHP’nin toplumun yoksullarıyla ilişkisinin kopma
tarihi 1989 belediyeciliğidir.
O gün kaybettiğimiz ‘alan’ları,
başkaları doldurmuştur…
Bugün eğer başarmak ve kazanmak istiyorsak kaybettiğimiz
yerden ve kaybettiklerimizden başlamalıyız…
***
CHP’nin sorunu ‘din’le
ve ‘dindar’larla ilişki olarak
koymak, zaten baştan kaybetmek demektir…
Bu ‘iddia’da
olan ‘arkadaş’lar baştan CHP’nin ‘din karşıtı algısı’nı peşin hüküm
olarak kabul etmiş oluyorlar…
Ve bu noktadan itibaren başlayan süreç ‘gericiliğe’ kim daha çok ‘taviz’ verecek sürecidir…
En ‘dindar’
kim olacak, en çok kim ‘taviz’
verecek yarışına sokulan CHP, ne yazık ki AKP’nin kötü bir karikatürü haline getiriliyor…
‘Türbana özgürlük’le
başlayan süreç ne yazık ki tüm okulları imam
hatipleştirmeyle sonuçlanmıştır.
Bu sürecin en büyük günahı CHP’nin boynundadır. CHP tavizkar politikaları ve ‘aman din karşıtı’ görünmeyelim korkaklığıyla bu sürecin önünü
açmıştır…
Hele Ramazan’da CHP’nin ve CHP’li belediyelerin görüntüsü
içler acısıdır.
AKP ile girilen iftar
sofraları yarışı, sonunda Erbakan’ın
başbakanlıktaki ‘tarikat’ şeyhlerine
verilen iftara benzer iftarlar vermesine yol açmıştır…
***
Gerçekten tutmadığınız oruçların iftarlarını açarak bu
halkın size oy vereceğini sanıyorsunuz…
Ya da göstermelik iftar
şovlarla insanların sizinle ilgili ‘algı’sının değişeceğine mi
inanıyosunuz…
Eğer öyleyse beyhude bir çabanın içindesiniz.
Enerjinizi ve zamanınızı boşa harcıyor, harcatılıyorsunuz…
***
CHP’yi ‘dindar’
parti görüntüsü vermeye ‘kararlı’
görünen Erdoğan Toprak ve Muhammed Çakmak’a kurultay delegelerinin ‘tokatı’ az gelmiş görünüyor…
İzledikleri ‘Fethullah
Gülen hareketini aklama’ operasyonu kurultay delegelerinden ‘vize’ alamamıştır…
Muhammed
Çakmak seçilememiş ve Erdoğan
Toprak’sa ‘seçim kurulu’
kontenjanından parti meclisine seçilmişti...
Muhammed
Çakmak şimdi Konya’da bir ‘Fethullah
Gülen aklama’ konferansı yapmak istiyor…
Çakmak’a
göre ‘Gülen hareketi Türkiye’nin gücü’dür…
‘Türkiye’nin bir büyük gelecek projesi’dir…
Kim diyor bunları, CHP genel başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun ‘danışmanı’…
‘Gülen hareketi’nin
Türkiye’nin ‘gücü’ değil
emperyalizmin ‘gücü’ olduğunu
bilmeyen var mı?
‘Gülen hareketi’nin
‘Türkiye’nin geleceği’ değil yıkım projesi olduğunu bilmeyen var mı?
CHP’nin görevi ‘Gülen
hareketi’nin halkla ilişkiler ve tanıtımını yapmak mı?
Birileri ‘cemaatler’i
ve ‘Gülen hareketi’nin aklanma
görevini CHP’ye mi verdi?
Danışmanı Muhammed
Çakmak olanın başı beladan eksilmez…
Bu yol çıkmaz bir yoldur…
Türkiye’nin AKP’nin karikatürüne
değil, AKP’yi yıkacak partiye
ihtiyacı var…
CHP ‘din’ savaşında değil, ‘halk’ savaşında kaybetti…
Halkı kazanırsanız her şeyi kazanırsınız…
1989’a bakın neden kaybettiğinizi ve nasıl
kazanabileceğinizi görürsünüz…
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları