İmambakır Üküş; CHP MYK’sına çöreklenmiş ''rant''çılar ve ''Örgüt düşmanları'' seçilmeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Bu nedenle “blok liste” istiyorlar…
CHP Kurultaya gidiyor…
Genel Başkanını ve Parti Meclisini seçecek…
CHP, bu kurultayından hiçbir temel meselesini tartışmadan yalnızca kimlerin yönetici olacağıyla ilgilenecek…
Kişiler üzerinden yürütülecek tartışma, CHP’nin “Siyaset anlayışı” ve “Siyaset Tarzı”nı sorgulamaya imkan vermeyecek…
***
CHP’nin “Kurultay”dan sonra en yetkili parti organı “Parti Meclisi”dir…
Yasal olarak ve CHP tüzüğüne göre tüm önemli kararların alındığı yer “Parti Meclisi”dir…
Partinin politikalarının ve örgütsel şekillenişine en azından “kağıt üstü”nde parti meclisinde karar verilmesi zorunlu…
Tüm temel kararlar “Parti meclisi”nde onaylanarak yürürlüğe girer…
***
CHP’nin temel politika ve kararlarının “organı” olması gereken “Parti meclisi” ne yazık ki bu konumundan epeyce uzak bir durumda…
Daha doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu için “CHP “Parti Meclisi” yasal bir “zorunluluktan” öte bir anlamı olmadı…
Kemal Kılçdaroğlu için CHP “Parti Meclisi” hep “yok” hükmündeydi…
Hiçbir önemli kararı “Parti Meclisi”yle birlikte almadı…
Hiçbir önemli kararı CHP “Parti Meclisi”yle paylaşmadı…
***
CHP “Parti Meclisi”ni “yok” hükmünde gören bir tek Kemal Kılıçdaroğlu değildi…
CHP “Parti Meclisi” de kendini “yok” hükmünde görüyordu…
CHP “Parti Meclisi” üyeleri kendilerini partinin en yetkili organının bir üyesi olarak görmediler…
Onlar için CHP “Parti Meclisi” üyeliği Genel Başkanının gözüne girmek için yarışılan bir arenaydı…
Oradaki yarışta birinci olmanın temel kuralı; en kör, sağır ve dilsiz olmaktı…
Bu nedenle CHP “Parti Meclisi” üyeleri körlük, Sağırlık ve dilsizlikte birbiriyle yarıştılar…
***
CHP “Parti Meclisi” üyelerinin bu “yarış”ta iki amaçları vardı…
Artık rutin dönemsel rotasyonlara tabi tutulan MYK üyesi olabilmek…
Ve bir “şekilde” milletvekili olmak…
Bu iki amaçla hiç kimse genel başkanla ters düşmek istemedi…
Bu amaçla herkes partide işlenen tüm “cinayet”ler karşısında kör, sağır ve dilsiz oldu…
***
30 Mart yerel seçimlerinde ne CHP “Parti Meclisi”nin ne de “MYK’nın yetkisi oldu…
Kemal Kılıçdaroğlu, “Beykoz Konakları” ve dar ekibiyle kararlaştırdığı her ismi “Parti Meclisi”nde bir şekilde geçirdi…
Hiç kimsenin doğru dürüst bir itirazı olmadı…
İzmir’i Aziz Kocaoğlu ve Alaattin Yüksel çetesine teslim etti…
Kimsenin sesi çıkmadı…
İstanbul, Mustafa Sarıgül ve Hüsamettin Özkan’a peşkeş çekildi…
Hiç kimsenin itirazı olamadı…
Adaylık başvurusu bile olmayan isimler aday yapıldı…
Hiç kimsenin sesi çıkmadı…
Anketlere bakacağız dendi, anketler çöpe atıldı…
Belediye başkanlarının “performans değerlendirmesi”ne bakacağız dendi…
“Performans değerlendirmeleri” çöpe atıldı…
Hiç kimsenin sesi çıkmadı…
Parti içi eğitimlerden geçmeyenler belediye meclis üyesi yapılmayacak dendi…
Bırakın eğitimi CHP’li olmayan eş-dost, akrabaların hepsi belediye meclis üyesi yazıldılar…
Kimsenin sesi çıkmadı…
***
CHP, Cumhurbaşkanı adayını belirledi…
CHP MYK’nın haberi yok…
CHP Parti Meclisinin haberi yok…
Niye bizim haberimiz yok diyen de yok…
***
Kılıçdaroğlu, İzmir’de belediye başkanlarıyla toplantı yapıyor…
İzmir’in “ağası” Azizi Kocaoğlu emrediyor toplantıya İzmir Milletvekilleri ve CHP Parti Meclisi üyeleri alınmıyor…
Hem yok sayıyorlar…
Hem de çok büyük saygısızlık yapıyorlar…
Hiç kimsenin sesi çıkmıyor…
***
CHP, Büyük bir seçim atlattı…
Yaptığı hatalara ve başarısız politikalarından dolayı Tayyip Erdoğan’a köşkün kapılarını açtı…
Peki, bu karar parti meclisinde mi alındı?
Hayır…
Peki, bu kararın sonuçları parti meclisinde mi tartışıldı?
Hayır…
Bırakın konuşup-tartışmayı CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “tek başına” kurultay kararı aldı…
Bu kararını parti meclisinde konuşma ihtiyacı hissetti mi?
***
CHP Kurultay kararı aldı…
Kılıçdaroğlu, bir kuru “teşekkür” için bile parti meclisini toplama ihtiyacı duymadı…
Duyması içinde hiçbir sebep yok…
Siz kendinize saygı duymazsanız hiç kimse size saygı duymaz…
MYK üyeleri değiştirildi…
Kimin değiştirildiği, kimin atandığı genel merkezin attığı SMS’lerden öğrendi herkes…
Bu güne kadar itiraz eden, sesini çıkaran odlumu mu?
Tam tersine herkes sessiz ve sinik bir şekilde bekledi…
“Belki bir gün sıra bana da gelecek” diye her şeye katlanan Parti Meclisi üyeleri, her şeyi fazlasıyla hak ediyor…
***
Kurultay bütün olumsuz koşullara rağmen bir şans…
Yeni bir parti meclisi listesi oluşturulacak…
Kör, sağır ve dilsiz Parti Meclisi üyelerinden kurtulma fırsatı…
Ama yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak için kimleri seçeceğinize çok iyi bakın…
Sizin sesiniz olacak isimler seçin…
Geleceğini genel başkanın iki dudağı arasında çıkan “söz”e bağlayanları değil, örgütün sesi olacak isimler seçin…
Siyaseti “rant” ve “çıkar” için yapanları değil halk için yapanları seçin…
Siyasete yoksullukla başlayıp bugün “rant” ve “çıkar” ilişkileriyle zenginleşenleri sandığa gömün…
Halk için değil rant için siyaset yapanlara geçit vermeyin…
Lafa geldiğinde “sol” laf edip, an sağcı tavırlara ve “rant”a teslim olanlara geçit vermeyin…
***
Haksızlıklar karşısında Kör, sağır ve dilsiz olanları seçmeyin…
İsyan eden, itiraz eden insanları seçin…
Örgütü ve örgüt emekçilerinin seçilmesine destek olun…
Bunun bir yolu da seçimlere “çarşaf liste”yle gitmektir…
CHP MYK’sına çöreklenmiş “rant”çılar ve “Örgüt düşmanları” seçilmeyeceklerini çok iyi biliyorlar…
Bu nedenle “blok liste” istiyorlar…
Seçimlerde, Kılıçdaroğlu’nun sırtına binip seçilmek istiyorlar…
Buna izin vermeyin…
***
Bu kurultay’dan CHP güçlenerek ve bütünleşerek çıkmalıdır…
Kapalı kapılar ardından üç-beş siyaset bezirganın hazırladığı “blok liste”yle değil, örgüt kimi istiyorsa onu seçme şansı veren “çarşaf liste”yle seçimler yapılmalıdır…
Parti içi demokrasiyi kurumlaştırmak için seçimler “çarşaf liste”yle yapılmalıdır….
Yarın pişman olmak istemiyorsanız…
Bu ismi kim parti meclisine yazdı, lanet olsun demek istemiyorsanız…
Örgütün iradesine ipotek konulmasına izin vermeyin…
Blok liste isteyenleri çöpe atın…
Çarşaf listeyle örgütün iradesini CHP Parti meclisine egemen kılın…
İmambakır Üküş
İstanbul Gereği Genel Yayın Yönetmeni*Her yer yer, dönem dönem kişisel itirazlar olmadı mı?
Yapılan itirazlar; durumu değiştiren bir özellik olmadı…
Parti Meclisinde ve MYK’da itiraz, ”istisna”; Kör, sağır ve dilsiz olmak kural oldu…