İmambakır Üküş; Kılıçdaroğlu’nun ve CHP Genel Merkezi’nin ideolojik ve politik savrulmasına dair “imzacı mualifler”in bir tek eleştirisi bile yoktur. Muhalefetin 'Kılıçdaroğlu istifa etsin' dışında geliştirdiği hiçbir söylem söz konusu değildir...
Türkiye, 1 Kasım seçimlerinin yarattığı sonuçları tartışıyor…
Ülkeyi 7 Haziran seçim sonrası yangın yerine çeviren AKP, Türkiye’yi korku siyasetine boyun eğdirdi…
7 Haziran seçim sonuçlarını doğru değerlendirmeyen özellikle MHP ve HDP seçmen tarafından cezalandırıldı.
CHP ise 7 Haziran’a göre oyunu ve milletvekili sayısını az da olsa arttırsa da CHP için “psikolojik eşik” olan %30’a ulaştıramadı.
***
AKP’nin ve sarayın bile beklemediği ve ummadığı bir seçim sonucu ortaya çıktı 1Kasım’da…
Zaten giderek daha baskıcı ve otoriter bir parti haline gelen AKP ve Recep Tayyip Erdoğan; bu seçim sonuçlarıyla daha da baskıcı ve otoriter olacak…
Türkiye’yi çok zor günler bekliyor; özellikle toplumsal muhalefeti çok zor günler bekliyor…
Ayrıca; Ortadoğu ve Suriye’deki olayların Türkiye’ye doğrudan etkisi de bu “zor günler”i daha da “zor”laştıracaktır.
***
CHP, seçim sonuçlarının sağlıklı bir hesaplaşma sürecine girmeden “kurultay tartışmaları”na kapıldı…
Neden başarılı olamıyoruz?
Neden iktidar seçeneği olamıyoruz?
Bu ve benzeri soruları sorup cevap aranacağına CHP, “sen-ben” kavgasına kapıldı.
***
CHP ne yazık ki bir “açmaz”la karşı karşıya…
CHP’de yönetim ne kadar” yanlış” ve yaşanan “yenilgiler”den doğrudan sorumluysa, “muhalif” olduğunu iddia edenle de bir o kadar sorumludurlar…
İşin kötüsü ve tuhafı; “imzacı” il başkanları ve ortaya çıkan genel başkan adayları da son 5 yılda olup bitenlerin hem bir parçası hem de doğrudan sorumluları olmalarıdır.
CHP şimdi bu durumda iki yanlıştan bir doğru çıkarmaya çalışıyor…
***
Kılıçdaroğlu, şunu net ve açık bir şekilde görmek zorunda…
Bu yönetim ve bu yönetim anlayışıyla CHP’nin gelebileceği en iyi yer, şu anada bulunduğu yerdir…
CHP’nin bu anlayışıyla ve bu yönetim kadrolarıyla daha ileri bir noktaya gelmesi mümkün değildir…
CHP’de köklü bir anlayış ve kadro değişimi-yenilenmesi zorunludur…
***
CHP, tarihi bir kararla bir adım attı; ön seçim kararı aldı…
Bütün eksiklilerine ve pratikte üye yapısının sağlıklı olmamasından kaynaklanan nedenlere rağmen ön seçim kararı ve uygulaması CHP için bir devrim niteliğindedir.
Ama, CHP bu ön seçim kararını yine kendisi “kontenjan adaylarla” sakat hale getirmiştir…
Kontenjan adaylarında MYK ve parti meclis üyeleri atanarak, parti örgütlerinin ve üyelerin vicdanı kanatılmıştır…
***
CHP, ideolojik ve politik tutarsızlıklarla esen rüzgarlara kapılmıştır…
Bu nedenle küreselleşmeye ve neo liberalizme karşı açık ve net bir tavır alamamıştır…
Bu nedenle ideolojik ve politik savrulmalar yaşamak durumunda kalmıştır.
Ayrıca CHP; köhnemiş ve büyük oranda çürümüş örgüt ve kadro yapısını yenileyememiştir.
***
Kılıçdaroğlu’nun ve CHP Genel Merkezi’nin ideolojik ve politik savrulmasına dair “imzacı mualifler”in bir tek eleştirisi bile yoktur…
Muhalefetin “Kılıçdaroğlu istifa etsin” dışında geliştirdiği hiçbir söylem söz konusu değildir.
Kılıçdaroğlu’na ve CHP yönetimine karşı ilkesel bir duruş sergileyememiş, yalnızca “onlar gitsin biz gelelim” anlayışıyla kısır bir çizgide takılı kalınmıştır…
Bugün Kılıçdaroğlu’na karşı çıkanlar, Kılıçdaroğlu’nu “aşan” bir anlayışa ve kadro yapılanmasına sahip olmadığı çok açıktır…
***
Kılıçdaroğlu ve MYK’nın olağan kongre-kurultay sürecini çok aşan bir süredir kongre yapmaması nedeniyle nasıl meşru bir dayanaktan yoksunsa; aynı şekilde bugünkü kurultay delegeleri de meşru zeminden yoksundur.
Aslında varlığı 1 yıl önce bitmiş olması gereken kurultay delegeleri üzerinden “olağanüstü kurultay” ne kadar yanlışsa, yine aynı nedenlerle görev süreleri çoktan bitmiş MYK ve parti meclisi üzerinden partiyi yönetmek de o kadar yanlıştır…
Olması gereken adil, demokratik ve şeffaf bir kongre ve kurultay sürecinin yaşanmasıydı…
Ama muhalefetin mevcut kurultay delegelerini “son şans” görmesi ; genel merkezin “hızlandırılmış” ve anti-demokratik yöntemlerle alel acele kongre-kurultay girişimi CHP’nin sağlıklı bir değişim ve yenilenme süreci yaşamasına engel olmuştur.
***
Kılıçdaroğlu, ortaya çıkan tabloyu doğru değerlendirmelidir…
Daha dün kendisinin yanında olan kurultay delegelerinin bugün neden karşısında olduğunu iyi okumalıdır…
Sorun yalnızca birikmiş tepkiler veya bir yerlere gelip gelmekte ilgili değildir…
Bu kadar partilinin hem de dün kendisinin yanındayken,bugün neden karşısında olduğunun nedenlerini iyi düşünmesi gerekir…
***
Bugün Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması yapanların büyük bir kısmı, Kılıçdaroğlu’nu mevcut muhalefetin “ileri” bir yapıda olmamasından dolayı olan bir destektir.
Kılıçdaroğlu bu desteği politikalarına özellikle mevcut yönetimine bir destek olmadığını çok iyi bilmelidir.
Kılıçdaroğlu’na bugün için yapılan destek ancak Kılıçdaroğlu bugünkü MYK’dan ve siyaset yapma tarzı ve anlayışından koparsa bir anlamı var…
***
“Değişim” ve “yenilenme” talebi bugün bütün CHP’lilerin en temel gündemi durumunda…
Olağanüstü kurultay için imza verenlerin önemli bir bölümü de “değişim” ve “yenilenme” istiyor.
Kılıçdaroğlu’na destek verenlerin çok büyük bir bölümü de “değişim” ve “yenilenme” istiyor.
Kılıçdaroğlu’nun; örgütün ve toplumun bu “değişim” ve “yenilenme” talebini doğru kavraması bir zorunluluktur.
***
Bir kongre ve kurultay başarısının eğer köklü bir ideolojik – politik ve örgütsel bir “değişim” ve “yenilenme” zemininde olmaması halinde CHP’ye de hiç kimseye de bir yararı olmaz…
Kimin CHP genel başkanı olduğu veya kimin parti meclisi üyesi olduğunun bir önemi yok…
Önemli olan halkçı-devrimci bir zeminde CHP’de bir “değişim” ve “yenilenme” sağlamak…
***
Halkçı-devrimci bir zeminde yenilenmiş bir CHP’ye Türkiye’nin büyük bir ihtiyacı var…
Türkiye’yi zor günler bekliyor; işte bu zor süreçte bütün ilerici-demokratik güçleri birleştirebilecek bir CHP’ye ihtiyaç var.
Bu zor günlerde AKP diktatörlüğüne karşı hayatın her alanında mücadele edecek ve mücadele edenleri birleştirecek bir CHP’ye ihtiyaç var.
Dolayısıyla CHP’de halkçı-devrimci bir “değişim” ve “yenilenme”ye yalnızca CHP içi mücadele açısından değişik; Türkiye’nin aydınlık geleceği açısından da büyük bir ihtiyaç var…
***
Umutsuzluğa ve yılgınlığa yer yok…
Ne Türkiye’nin içinde bulunduğu politik koşullardan dolayı ne de CHP’de yaşananlardan dolayı…
Hele CHP’de mücadele ve örgütlenmemiz açısından ise bu mücadele ve örgütlenme için “son şans” değil; tam tersine “bu daha başlangıç”…
Türkiye’nin aydınlık geleceğine ve CHP’nin aydınlık geleceğine sahip çıkacağız.
***
Birilerinin koltuk sevdası için çıktıkları yolda yaptıkları “son şans” olabilir…
Halbuki CHP’de halkçı-devrimci ve anti-emperyalist bir çizgide kamuculuğa, cumhuriyetçiliğe ve laikliğe sımsıkı sarılan bir hareket için daha yolun başındayız.
CHP’de kısır “sen-ben” çekişmelerinin dışında yeni bir yol mümkün…
Bu yol halkçı-devrimci, anti-emperyalist ve parti içi demokrasiyi olmasa olmaz görenlerin yoludur.
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni