CHP'yi CHP'liler yönetmelidir
İmambakır Üküş yazdı: Ya yönünüzü sermayeye ve ABD’ye döneceksiniz… Ya da yönünüzü halka ve sola çevireceksiniz…
CHP 34. Kurultayına sayılı günler kaldı…
Türkiye’nin zor bir süreçten geçtiği günlere denk gelen kurultay; hem CHP için hem de Türkiye için bir dönüm noktası olacak…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu içinse ‘SON’kurultay niteliği taşıyor.
***
Bir ‘kaset komplosu’yla CHP genel başkanlığından istifa etmek zorunda kalan Deniz Baykal’ın yerine neredeyse tüm delegelerin oyuyla Kemal Kılıçdaroğlu seçildi…
Bugüne kadar CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal dahil hiçbir genel başkana nasip olmayan bir destekle Kılıçdaroğlu genel başkan seçildi…
Mayıs kurultayı CHP içinde Türkiye içinde büyük bir umut ve heyecan yarattı…
CHP, yeniden halkın umudu olma ve iktidar olabilme duygusu yarattı.
CHP’yi iktidara taşıyabileceği umudu ve beklentisi herkesi Kemal Kılıçdaroğlu etrafında birleştirdi…
Hemen arkasından Türkiye bir referandum süreci yaşadı.
Her şeye rağmen CHP, referandum kampanyasından güçlenerek çıktı…
Kılıçdaroğlu ve Önder Sav bütün Türkiye’yi dolaştı. İktidar olma umudu daha da güçlendi; daha da yükseldi…
Kemal Kılıçdaroğlu ve Önder Sav birlikteliği başarılı olmakla birlikte kendi içinde ‘sorun’ları da olan bir birliktelikti…
Bu ‘sorun’lara Gürsel Tekin krizi de eklenince özellikle TÜSİAD’cı medya ve yandaş medyanın kampanyalarıyla Kılıçdaroğlu ve Önder Sav yol ayrımına geldi.
Bu süreçte başlayan TESEV’li danışmanların öncülüğünde yürütülen ‘arama konferans’ları da bu ayrışmanın da tuzu-biberi oldu…
Deniz Baykal’ın gidişinden mutlu ve mesut olan merkez ve yandaş medya, ‘gidecekler’ arasına Önder Sav’ı çoktan koymuştu bile…
Önder Sav’ın ‘Kemalist-sol’ anlayışı da, örgütteki ‘güç’ü de ‘sürece’ engel görülüyordu…
Sonunda ‘korku imparatorluğu’nu yıkıyor iddialarıyla 3 Kasım’da Önder Sav ve Kılıçdaroğlu ayrışması yaşandı…
Bugün ‘ulusalcı’ diye ‘linç’ edilmek istenen İsa Gök de Önder Sav’ın tasfiyesinden yana tavır aldı…
Kılıçdaroğlu’nun ‘yeni’ MYK’sında hukuktan sorumlu genel başkan yardımcısı oldu.
***
Her ne kadar Gürsel Tekin’in ön plana geçmesine yönelik tepkiler olsa da, CHP kamuoyu ve Türkiye yine Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında yer aldı.
Aralık’ta yapılan olağanüstü kurultayda Önder Sav ve ekibi tasfiye edilmesine rağmen Önder Sav dahil herkes Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine oy verdi…
Bunun bir tek istisnası vardı; Gürsel Tekin…
Aralık kurultayında en düşük oyu Gürsel Tekin aldı.
Neredeyse parti meclisine giremiyordu…
***
Mayıs’ta ve Aralık’ta herkesin Kemal Kılıçdaroğlu’na blok olarak oy vermesinin bir tek nedeni vardı…
CHP iktidar olmak istiyordu…
CHP iktidara ortak olmak istiyordu…
Yaratılan rüzgârla Kemal Kılıçdaroğlu CHP’lilere bunu vaat ediyordu…
Hiç kimse, buna engel olmak istemedi…
Rüzgarı kesen olmak istemedi…
Herşeye rağmen hemen herkes Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verdi…
***
İlk kırılma tüzük konusunda yaşandı…
Kılıçdaroğlu, ‘hemen demokratik tüzük’ yapacağım ve ‘korku imparatorluğuna son vereceğim’ dedi ama tüzüğü değiştirmedi…
Hatta kendisine ‘tek adam’ yetkisi veren tüzüğü sevdi, istediği gibi kullandı…
Yine de ufukta genel seçimler vardı. Seçime ‘odaklanmak’ gerekiyor diye herkes ‘hoşgörülü’ davrandı…
Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘demokratik tüzük’ kadar iddialı bir vaadi daha vardı: Önseçim
Herkes genel seçimlerde Büyük şehirlerde ‘ön seçim’ olacağını bekliyordu…
Ancak, bırakın önseçimi hiç kimsenin tanımadığı, bilmediği kişiler ‘ilginç’ bağlantılarla getirilip milletvekili yapıldı…
Aslında, bu süreç aralık kurultayında başlamıştı.
Aralık’ta seçilen 26 parti meclis üyesi son bir haftada 12. Maddeden üye yapılan kişilerden oluşturuldu…
Yine de hiç kimse öne çıkmadı, CHP’nin iktidarını engelleyen konumuna düşmek istemedi…
Örgütler arka arkaya görevden alındı, partiye hayatını vermiş kadrolar tüm il ve ilçeler de yok sayıldı…
Hatta öylesine bir anlayış hakim olmuştu ki, ‘bu örgütler olmasa daha çok oy alırız’ deniyordu…
Bu iddia sahiplerinin örnek modelleri DSP ve ANAP’lı Ecevit Özal nasıl başarmışsa onlar da başaracaktı.
Hedef yüzde kırklardı.
***
CHP ve sol’la hiçbir ilişkisi olmayan kadrolarla yürüyen kampanya istenen sonuçları vermedi.
AKP tarihinin en büyük başarısını sağladı…
CHP ise yüzde kırkların, otuzların çok gerisinde kaldı.
Kriz, yeniden başladı ve devam ediyor.
***
Krizi önlemenin yolu olarak sık sık MYK değiştiren Kemal Kılıçdaroğlu, artık her anlamda yolun sonuna gelmiş durumda.
Mayıs kurultayında seçilmesinden bu yana çok coşkulu ve umutlu geçen ilk dönem hariç CHP güneşi görmüş kar gibi eriyor.
İstanbul, Ankara ve İzmir kongrelerinin hali ortada…
Gençlik kongrelerine katılım toplam üye genç sayısının yüzde onunu bulmadı…
Kadın kongrelerine katılım, toplam üye kadınların yüzde onunu bulmadı…
İşçi-emekçi kenti, toplumsal mücadelenin merkezi Zonguldak mitinginde yaşanan erimenin son göstergesi oldu…
***
CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu bu gerçeği görmelidir.
CHP’li ve sol olmayan kadrolarla CHP umut olamaz…
Bütün hayatları CHP’ye karşı mücadele etmekle geçen kadrolarla CHP yönetilemez…
CHP’de CHP düşmanlığı yapılarak CHP’de umut ve heyecan yaratılamaz…
CHP’yi kimler yönetiyor…
CHP’ye aralık kurultayında parti meclisine seçilenler.
Erdoğan Toprak, DSP’yi batırmış gelmiş.
Nihat Matkap, SHP’yi bırakıp kaçmış…
Sezgin Tanrıkulu, hayatında hiç CHP’ye oy vermemiş…
Binnaz Toprak, 2006 ve 2007 seçimlerinde AKP’ye oy vermiş…
Bülent Kuşoğlu, referandumda bile ‘evet’ kampanyası yürütmüş, tescilli sağcı.
Muhammed Çakmak, Fethullahçı, sağcı; Mehmet Ağar’a danışmanlık yapmış…
Mehmet Zeki Gündüz, hayatında hiç CHP’li olmamış ve CHP’ye oy vermemiş.
Faik Tunay, dolanmadığı yer kalmamış hem de genç yaşına rağmen, tescilli Pentagon’dan.
Birgül Ayman Güler, aralık kurultayı öncesi Mümtaz hocanın partisinde…
Sencer ayata….
Aydın Ayaydın, Turhan Tayan, Sinan Aygün…
Say sayabildiğin kadar…
Kimi Parti meclisi üyesi, MYK üyesi, milletvekili.
Hepsinin CHP’liliği ‘seçildikleri gün’ başlamış…
***
Sorun kişilerle ilgili değil.
Sorun anlayışta…
CHP’de bir ‘CHP’sizleştirme’ süreci yaşanıyor.
Bu sürecin sonuna geldik…
Kılıçdaroğlu ve kurultay delegeleri bir karar vermek zorunda…
Ya Erdoğan Toprak, Nihat Matkap, Aydın Ayaydın ekiplerinin dedikleri gibi DSP-ANAP’vari bir CHP…
Ya da günümüz koşullarında güncellenen halkçı-devrimci ve anti-emperyalist bir CHP…
Ya yönünüzü sermayeye ve ABD’ye döneceksiniz…
Ya da yönünüzü halka ve sola çevireceksiniz…
***
CHP’yi CHP’liler yönetmelidir.
Bunun anlamı CHP’nin içinden geldiği geleneğe sahip çıkarak yönünü sola çevirmektir.
CHP’li olmak halkçılıktır.
CHP’li olmak devrimciliktir.
CHP’li olmak anti-emperyalist olmaktır.
İmambakır Üküş
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları