loading
close
SON DAKİKALAR

Çöken yalnızca Ergenekon ve Balyoz davaları mı?

İmambakır Üküş
Tarih: 25.04.2016
Köşe: @imambakirukus

İmambakır Üküş; Nasıl oldu da AKP ve Cemaatin basit bir 'militarizm karşıtlığı' ve içi boş 'sivil' söylemleriyle koca Türkiye solunu kendi kuyruğuna takabildi...

Ergenekon davası da Yargıtay'dan döndü...

Yargıtay "Ergenekon diye bir örgüt yok" kararı verdi...

Ayrıca, Balyoz, Poyrazköy ve Casusluk davalarında olduğu gibi Yargıtay; Ergenekon davasında da toplanan delillerin "sahte" ve "imal" edilmiş deliller olduğunu karara bağladı...

Böylece "asrın davası" da çökmüş oldu...

***

AKP; bu davalar üzerinden toplumda bir "ideolojik" ve "politik" hegomanya kurdu...

Sırf bu davalarda "tetikçilik" ve "algı yönetimi" için TARAF gazetesi çıkarıldı...

Ne kadar devşirme "solcu''; dönek ve ikinci cumhuriyetçi varsa AKP ve Cemaat tarafından bir araya getirildi...

"Askeri vesayete" ve "darbelere" karşı sözüm ona "sivil" insiyatifler oluşturuldu...

***

Silivri Cezaevi korku imparatorluğunun simgesi oldu...

Zekeriya Öz, AKP'nin oluşturduğu korku imparatorluğunun celladı görevini üstlendi...

AKP ve Cemaat medyası gece-gündüz bu davalarla "algı operasyonu" yayınlar yaptılar...

Yandaş yazarlar - gazeteciler Ergenekon ve Balyoz "gerçeği"ni aydınlatan (!) tuğla gibi kitaplar yazdılar...

***

Ergenekon ve Balyoz davalarında tuğla gibi "gerçek"leri(!) açıklayan kitap yazanların kitapları artık "raf"larda ve kütüphanelerde yer alamayacak...

Ergenekon, Balyoz ve diğer benzer davalardaki "sahte delil üretme" işini aynı şekilde bu "iliştirilmiş" yazar ve gazeteler de yapmıştı...

Toplumda "yalan" gerçekmiş gibi sunmak için bu yazı ve kitaplar yazıldığı ortaya çıkmış durumda...

Şimdi bu yalaka ve yavşak gazeteci ve yazarlar bu tuğla gibi kitaplıklardan indirip kendilerine uygun başka yerlere koymaları gerekir...

***

Hatırlarsanız...

Bu davalar açıldığında bir de bu davanın meydan meydan dolaşıp konuşan bir "savcı"sı vardı...

O dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan "ben bu davaların savcısıyım" diyordu ve "mücadeleyle askeri darbelere ve askeri vesayete son verdiklerini" ilan ediyordu...

Yine o dönemlerde CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal'da "ben bu davaların avukatıyım" diyordu ve bu davaların tamamının "düzmece" ve "rejimle hesaplaşma amacını taşıdığını" ilan ediyordu...

***

Bu "davanın savcısı" Recep Tayyip Erdoğan kaybetti...

Bu "davaların avukatı" Deniz Baykal kazandı...

Çöken yalnızca "Cemaatin kumpası" ve "tezgahı" değildir...

Çöken; AKP'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın ta kendisidir...

***

"Kandırıldım" söylemi bir aldatmacadır...

Bu "kumpas" kurulurken kim başbakandı...

Bu "kumpas" kurulurken kim iktidardaydı...

Bu "kumpas"ı kuranları kim ödüllendirmiş ve kim korumuştu?

***

Bu davaların çökmesiyle kaybeden yalnızca AKP ve Recep Tayyip Erdoğan değildi...

TSK'ya "kumpas" kurulurken sesi-soluğu çıkmayan Genelkurmay da bu davanın kaybedenleri arasındadır...

Bırakın gencecik yurtsever subaylarına sahip çıkmayı Genelkurmay kendi "kozmik oda"sına bile sahip çıkamamıştır...

Sahi ne oldu Bülent Arınç'a "suikast davası"?

***

AKP'nin ve Cemaatin kurduğu "kumpas" her yönüyle ortaya çıktı...

Bu süreçte yer alan ve bu işin "sözcüsü" ve "tetikçisi" olan liberaller, dönek solcular ve ikinci cumhuriyetçiler de bu davanın kaybedenleri arasında yer alıyor...

Her televizyon ve gazetede boy gösterip "Eregenekon" ve "Balyoz"da "askeri darbe"leri ortaya çıkardıklarını iddia eden o cengaverler şimdi nerede acaba?

O dönem AKP'ye hizmet ettikleri için el üstünde tutulanlar işleri bitince AKP tarafından çöpe atıldılar...

***

Ama esas sorun bu davalar sürecinde solun ve sosyalistlerin tavrıdır...

Sol ve sosyalist çevrelerin çok büyük bir bölümü AKP'nin yürüttüğü ideolojik ve politik kampanyanın etkisi altına girdi...

Sol ve sosyalist çevreler de ya "bu davalarda militarizme karşı" bir "yön" bulup destek oldu; ya da "sessiz" kaldı, edilgen bir tavır aldı...

Bırakın bu davalarda doğru bir tavır almayı bir çok sol-sosyalist çevre Ergenekon ve Balyoz davalarında "müdahil" olarak bile yer almak istedi...

***

Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Casusluk davalarını "tezgah"layanlar çok "akıllıca" hareket etmişlerdi...

Davaların başlangıcında "operasyon" iki "kirli ekibe karşı yapılmıştı...

MHP'de dökülen ve çeşitli "çete" ilişkileri olanlarla ve solda "karanlık" bir geçmişi olan-solun bütün renklerinin karşı olduğu Aydınlık-Doğu Perinçek çizgisindekilerin alınması, olaya sahiplenmekte "tereddüt" yaratmıştı...

Bir yanda MHP'nin çeteleşmiş" unsurları, İbrahim Şahin'den Sedat Peker'e kadar bir zincir...

Diğer yanda Aydınlık çizgisi ve Doğu Perinçek...

***

AKP'nin bugün toplumdaki baskıcı egemenliğinin yolu bu "davalarla" açılmıştı...

Sol ve sosyalist güçler bu "ortaya karışık" operasyonların gerçek yüzünü görebilmeliydi...

Bırakın görmeyi, bizler gibi ilk günden itibaren bu davaların bir "kumpas" olduğunu ilan edilenler de "Ergenekoncu, darbeci ve ulusalcı" olmakla suçlandı...

***

Bu davaların bir kaybedeni de sol-sosyalist güçlerdir...

Türkiye solu bu süreçteki tavrıyla yüzleşmeli ve sağlıklı bir özeleştiri yapabilmelidir...

Nasıl oldu da AKP ve Cemaatin basit bir "militarizm karşıtlığı" ve içi boş "sivil" söylemleriyle koca Türkiye solunu kendi kuyruğuna takabildi...

Nasıl oldu da Türkiye solu Emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin bu "tezgah"ını göremedi?

***

AKP ve Recep Tayyip Erdoğan en az Cemaat kadar hatta onlardan daha fazla bu davalarda suçludurlar...

Çünkü iktidar olan AKP'dir...

Çünkü başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'dır...

Birlikte bu "suç"ları işlediniz, birlikte hesap vereceksiniz...

İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları