İmambakır Üküş; Sezgin Tanrıkulu, kendince ''kurnaz'' bir açıklama yapmış oldu. Söylediklerine Kılıçdaroğl’nu da ortak etti…
Gerçekten de CHP “
kötü” yönetiliyor…
Hatta CHP giderek yönetilemiyor…
CHP’deki “otorite” boşluğu, CHP’de her kafadan bir “ses”in çıkmasına yol açıyor…
Bu durum en çok AKP’nin “iş”ine geliyor…
***
AKP, çok hızla ortaya “
bir şey”ler atarak CHP’nin “
dengesini” veya “
ahenk”ini bozabiliyor…
CHP, “
Siyaset yapma”yı AKP’nin yaptıklarını ve söyledikleri takip etme olarak gördükçe de bu tip oyunlara kolay geliyor…
AKP’nin belirlediği “
gündem”e ne yazık CHP hep takılıyor…
***
Son olağanüstü kurultayda Kılıçdaroğlu AKP’ye bir “
yol” açtı…
“
Dersimli Kemal” söylemiyle, sonrasını getiremeyeceği bir adım attı…
AKP’nin bunu değerlendirmesi gecikmedi…
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP’nin 12 yılda Türkiye’deki baskı ve zulmünü unutarak “
Muharrem ay”ında “
Dersim Kerbeladır” çıkışını yaptı…
Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’ye dolayısıyla “
yezid” suçlamasında bulundu…
İslam dünyasında yaşanmış en büyük vahşet olan Kerbela olayıyla Dersim kalkışmasını eşitlemiş oldu Ahmet Davutoğlu…
***
CHP’nin “
yumuşak” karnının “K
ürt sorunu” ve "
Alevilik” olduğunu çok iyi tespit etmiş AKP…
CHP içindeki “
kırılma” ve “
ayrışma” noktalarını da çok iyi tespit eden AKP, CHP içindeki “
kırılma” ve “
ayrışma”yı körükleyecek “
halka”yı da iyi yakalamış görünüyor…
CHP’lilerin “
acele”ciliğini çok iyi biliyor ve gerçekten de CHP “
olta”ya geliyor/takılıyor…
***
Cumhuriyet’in Kuruluş süreci aynı zamanda “
eski”nin yıkılış süreci oluyor…
Benzerleri gibi tüm “
burjuva demokratik devrimleri” kendi içinde çok ciddi travmalar ve sorunları da yaşıyor/yaşatıyor…
Fransız devrimi de benzer “
kırılmalar” ve “
sorunlar” yaşamıştır…
Amerikan “
bağımsızlık savaşı” ve “
iç savaşı” da benzer travmalar ve sorunlar yaşamıştır…
Yaşananlar ne kadar “
acı” olursa olsun bu gerçekleşen “
burjuva demokratik devrim”lerin niteliklerini ve önemlerini ortadan kaldırmaz…
Cumhuriyet Devrimi de, “
eski”ye son verirken “
feodal” yapıyı “
yıkmak” yerine "
kapitalist” burjuva yapıyı kurma yolunu açmıştır…
Tüm “
demokratik burjuva devrim”leri gibi, Cumhuriyet Devrimi de “
ulus devlet”e yönelmiştir…
Bütün “
ileri” ve “
devrimci” özelliklerine rağmen bütün dünyada bu süreçler sorunsuz yaşanmamıştır…
***
“Dersim ayaklanması” bir “
olgu”dur yaşanmış bir “
olay”dır…
Herkesin kendi “bakış açısı”na göre farklı değerlendirmelerin olması çok doğaldır…
“Dersim ayaklanmasını” feodal bir ayaklanma olarak görenlerde vardır…
“Dersim ayaklanmasını” gerici bir ayaklanma olarak görenlerde var…
“Dersim ayaklanmasını” İngiliz Emperyalizminin kışkırtması olarak görenlerde vardır…
“Dersim ayaklanmasını” bir “Alevi isyanı” olarak görenlerde vardır…
“Dersim Ayaklanmasını” bir “Kürt özgürlük” mücadelesi olarak görenlerde vardır…
Kim nasıl görür ve değerlendirirse değerlendirsin “Dersim olayları” büyük acılara ve trajedilere neden olmuştur…
***
Tarihçilerin ve Toplum bilimcilerin araştırması ve karar vermesi gereken bir “Olay”a ve “Olgu”ya siyasetçilerin yalnızca “propaganda” amaçlı karar vermesi kabul edilemez…
Bu “Olay” ve “Olgu”ların kendi tarihsel ve toplumsal koşulları içinde “neden”-“sonuç” ilişkisiyle bir bütün olarak araştırılması / tartışılması gerekir…
Ne yazık ki bu konuda “konuşan” siyasetçilerin ve siyasi partilerin “tarihle yüzleşme” kaygısı yok…
Daha çok Cumhuriyet’le ve Cumhuriyet’in kurucularıyla “hesaplaşma” amacı taşıyan açıklamalar dönemi aydınlatmaya hiçbir katkı sunmuyor…
***
AKP’nin bilinçli “provokasyon”una nedense CHP “gönüllü” oluyor…
En azından bazı CHP yöneticileri bu durumdadır…
CHP genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu katıldığı bir televizyon programında “Dersim olaylarından dolayı CHP adına özür diliyorum” açıklamasında bulundu…
Sezgin Tanrıkulu’nun açıklamasının “CHP’yi bağlayıp bağlamadığı” sorulduğunda “buraya katılacağımdan Genel Başkan Kemal Kılçdaroğlu’nun haberi var” dedi…
Sezgin Tanrıkulu, kendince “kurnaz” bir açıklama yapmış oldu…
Söylediklerine Kılıçdaroğl’nu da ortak etti…
Halbuki o programa katılmasından Kılıçdaroğlu’nun “haber”inin olması ayrı bir şeydir…
“Git o programda CHP adına Özür dile” demek başka bir şeydir…
Kılıçdaroğlu’nun ne dediğini ve tavrını hep birlikte göreceğiz…
***
İster Kılıçdaroğlu’nun “bilgisi” ve “talimat”ıyla olsun, ister olmasın…
İsterse bu görüşler Sezgin Tanrıkulu’nun kendi “kişisel görüş”leri olmuş olsun…
Bu arada bu vesile ilgili Sezgin Tanrıkulu’nun herhangi bir konuda “kendi görüş”ünün de olduğunu böylece öğrenmiş olduk…
Bu açıklamaların “Parti Disiplin”iyle hiçbir ilgisi ve alakası yoktur…
Bu kadar önemli ve siyasal-ideolojik bir ayrıma kimse “kendi başına” karar veremez…
“Temel politika”lardaki “değim” ve “yenilenme” ancak “yetkili kurullar” tarafından yapılabilir…
***
CHP’nin “yetkili kurulları” belilidir…
Örneğin Sezgin Tanrıkulu, bu “özür açıklaması”nı CHP’nin yetkili MYK’sına getirdi mi?
CHP MYK bu konuyu konuşup karara bağladı mı?
Örneğin Sezgin Tanrıkulu, bu “özür açıklaması”nı CHP’nin yetkili kurumu “Parti Meclisine” getirdi mi?
CHP “Parti Meclisi” bu konuyu konuşup karara bağladı mı?
Bu konular “temel” ve “programatik” konulardır…
Ancak bu konularda “değişim” ve “yenilenme” kararını “kurultay” alabilir…
Acaba Sezgin Tanrıkulu veya bir başkası her hangi bir “kurultay”da bu konuyu tartıştırıp bir “bağlayıcı karar” mı aldı…
***
CHP gibi ciddi ve tarihsel parti böyle yönetilmez…
Böylesi insanların eline bırakılamaz…
Sorun “özür dileme” sorunu değildir…
Sorun “ilkesel”dir, partinin işleyişiyle ilgilidir…
Bu tutum ve söylemler ortada bir “parti” bırakmaz…
Çünkü parti; kurallarla, kurumlarla var olur…
***
CHP’nin programıyla bir sorunu mu var?
CHP’nin ilkeleriyle bir sorunu mu var?
CHP’nin tarihiyle bir sorunu mu var?
CHP’nin kurucu önderiyle bir sorunu mu var?
Çıkarsın ortaya…
Takiye yapmadan…
Açıkça ne istiyorsan onu söylersin…
Kuralları ve kurumları içinde tartışılır ve karara bağlanır…
Ötesi CHP’yi içten içe çökertmekten başka bir şey değildir…
Buna izin verilemez…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni