İmambakır Üküş; Ne oldu da; Ahmet Davutoğlu hakkında Devlet Bahçeli, Selahattin Demirtaş ve Kemal Kılıçdaroğlu hakkında yürütülen ''kirli kampanyalar'' yürütüldü?
Sonunda beklenen oldu; AKP’de “
darbe” gerçekleşti…
“
Milli İrade”nin en “
sağlam” temsilcisi Recep Tayyip Erdoğan seçimde birinci gelmiş “
milli irade” Ahmet Davutoğlu’na karşı “darbe” gerçekleştirdi…
“
Darbelere” ve “
vesayete” karşı mücadelenin temsilcisi olduğunu söyleyen AKP’lilerin neredeyse tamamı bu “
sivil darbe”yi ayakta alkışladı…
Her barışçıl ve demokratik gösteriyi “
hükümeti yıkmak” için “
darbe girişimi” olarak ilan eden “
havuz medyası” ise hükümetin yıkılışını ve sivil darbeyi ayakta alkışladı; alladı-pulladı…
***
Ne oldu da; seçimlerde %49'un üzerinde oy alan; milyonlarca insanın desteğini alan bir hükümete “
darbe” yapıldı?
Ne oldu da; AKP kongresinde “
tek aday” olarak AKP genel başkanı ve sonrasında Başbakan olan Ahmet Davutoğlu’na karşı “
darbe” yapıldı?
Ne oldu da; düne kadar “
başarılı” ve “
güvenilir” olan Ahmet Davutoğlu “
hain” ilan edildi?
Ne oldu da; Ahmet Davutoğlu hakkında Devlet Bahçeli, Selahattin Demirtaş ve Kemal Kılıçdaroğlu hakkında yürütülen “
kirli kampanyalar” yürütüldü?
***
Ahmet Davutoğlu, Erdoğan sonrası için en uygun “
emanetçi” başbakan iken nasıl oldu da “emanete ihanet eden” kişi haline düştü…
Gerçekten de Davutoğlu hakkında “
saray” yanlısı medya tarafından uzun bir zamandır “
yıpratma” kampanyaları yürütüldü…
Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı “
danışmanları” üzerinden de benzer çatışma süreci uzunca bir süredir yaşanıyordu…
Daha önemlisi; ne başbakan ne de cumhurbaşkanı bunu önlemek için yeterince “
çaba” göstermiyordu…
***
Küresel güçlerin çok önceden başlayan bir “
Recep Tayyip Erdoğan’sız bir AKP” arayışı vardı…
Recep Tayyip Erdoğan’ın “
otoriter” ve “
baskıcı” bir rejime yöneldiğini düşünen ABD ve AB çevrelerinde bu “
arayış” uzunca bir süredir dillendiriliyor…
Son 17/25 Aralık süreci ve Cemaatle çatışma süreci de bunun bir parçasıdır…
Cemaat; Erdoğan’a karşı “
hamle” yaparken de bu kendince uygun uluslararası “
koşullara” güvendi…
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, küresel güçlerin AKP’de Ahmet Davutoğlu’ndan yana “
tavır” aldığını çok net gördü ve kavradı…
Bunun kendisi için ne anlama geldiğini de çok iyi biliyordu…
Zaten uluslararası alanda tecrit edilen ve yalnızlaşan Recep Tayyip Erdoğan için bu hamle başarılı olursa, yolun sonunun geldiğinin farkındaydı…
Dolayısıyla küresel güçlerle tam bir uzlaşma ve birleşme yaşanmasına izin vermeden Ahmet Davutoğlu’na karşı “
darbe” yapmak zorunda kaldı…
***
Recep Tayyip Erdoğan’ın hedefinde “
başkan’’lıktan öte “
tek adamlık” bir rejim var…
Erdoğan’ın istediği; hem AKP genel başkanı olsun hem de hem de başbakan olması…
Erdoğan’ın istediği; hem Anayasa Mahkemesi başkanı olmak, hem de Danıştay başkanı olmak hem de Yargıtay başkanı olmak…
Erdoğan’ın istediği; hem TV’lerin genel yayın yönetmeni hem de gazetelerin yayın yönetmeni olmak…
***
R.T. Erdoğan'ın “hayal ettiği” dünyada ne anayasa ne de yasalar…
Her şey iki dudağın arasında olmalı; her şeye kendi “
karar” vermeli…
Her şeye “
o” ayar vermeli…
Dolayısıyla aslında “
düşük” veya “
yüksek” profil fark etmez; R.T. Erdoğan’ın dünyasında hiçbir şekilde bir “
ikinci kişi”ye yer yok…
***
Aslında uzun bir süredir AKP ve Recep Tayyip Erdoğan için yolun sonu görünüyor…
Aslında uzun bir süredir AKP ve Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’yi yönetemiyor…
Aslında uzun bir süredir Türkiye’de bir “
yönetim krizi” ve “
yönetim boşluğu” var…
Türkiye bataklıkta yol almaya çalışan birisi gibi; ne geri gelebiliyor ne de ileri gidebiliyor…
***
Şimdi AKP’de kongre olacak…
Recep Tayyip Erdoğan’ın “
atadığı” kişiye kurultay delegeleri “
onay” verecek…
Hiçbir yasal ve Anayasal yetkisi olmayan bir kişi Cumhurbaşkanı yasaları ve Anayasayı da çiğneyerek “
suç” işleyecek…
Bunun adı da ileri demokrasi olacak…
***
Şimdi AKP’de “
düşük profil” değil “
en düşük profil”de bir genel başkan ve başbakan adayı aranıyor…
Aranan kişi aslında “
yok hükmünde” bir kişi olacak…
Kağıt üzerinde ve “
resmi” olarak “
var” olacak ama gerçekte ve uygulamada “
yok hükmünde’’ bir kişi olacak…
İşin garibi ise AKP’de neredeyse herkesin bu durumda olması; herkesin “
yok hükmünde” bir göreve talip olması…
***
Son yaşananlar bir kez daha AKP’nin bir siyasi parti olmadığını ortaya koymuştur…
AKP; Siyasi parti olmaktan çok ulusal ve uluslararası “
çıkar ortaklığı” projesidir…
Çıkarlar bittiğinde AKP de biter…
Yaşananlar da AKP’de yolun sonuna gelindiğini bir kez daha ortaya koydu…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni