Sol'un diline ve kavramlarına egemen olan burjuva ideolojisine karşı güçlü ve etkin bir mücadele gerekiyor...
Böyle bir soruyu, 1970'lerde sormak mümkün değildi...
Herkes her yeriyle gülerdi insana...
Bütün dünyanın mazlum halkları emperyalizme karşı sarsıcı kurtuluş mücadeleleri yürütüyordu...
Böyle bir soruyu, 1980'lerde sorsaydınız, başınıza gelmedik şey kalmaz, size söylenmedik hakaret kalmazdı...
Şimdi ise, böyle bir soruyu sormak bile kimilerince fazla ''arkaik'', fazla ''demode'' bulunuyor...
* * *
Sosyal demokrasi ve sosyalizm mücadelelerinin kurucu önderleri olarak kabul edilen Marks-Engels, ilk kapitalizm eleştirilerini ortaya koyarken, ''sermayenin uluslarötesi'' bir olgu olduğunu tespit ediyorlar.
Aynı şekilde, sermayenin egemenliğine karşı mücadelenin de ''uluslar ötesi'' olması gerektiğini, ''işçilerin vatanı yoktur'' diyerek ortaya koyuyorlar...
Marks-Engels işçi sınıfının örgütlenmesi ve kurtuluşunun ancak dünya devrimiyle olacağını söyleyerek ''bütün ülkelerin işçileri birleşsin'' çağrısı yapıyor...
* * *
Marks-Engels'in işçi sınıfına yönelik öngürüleri hayat içinde başarı kazanamasa da, kapitalizm çözümlemeleri tamamen doğrulandı...
Sermaye, uluslarötesi bir hal aldı...
Sermayenin de vatanı olmadı...
Kapitalizmin girmediği hiç bir toprak kalmadı...
* * *
Yine sol düşüncenin teorisyenleri, kapitalizmin gelişimini çözümleyerek daha ilk günden bugün adına ''küreselleşme'' ve ''Global''izme dönen olguları tespit ettiler...
Sermayenin ''küresel'' bir güç olduğunu tespit eden sol, aynı zamanda kurtuluş mücadelesinin de ''küresel'' olması gerektiğinin altını çizdiler...
I. Enternasyonal, ikinci enternasyonal, üçüncü enternasyonal, daha sonra troçkist akımların dördüncü enternasyonel örgütlenmesi hep bu çabaların ürünüdür...
* * *
Bugün dünya, artık daha küçülmüştür...
Artık egemenlik de daha büyümüştür...
Emperyalist/Kapitalizm bütün dünyaya tartışmasız egemendir...
Daha da önemlisi, artık dünya 150-200 civarında şirketin tekelindedir...
Dünyayı, bu 150-200 civarındaki şirket yönetmektedir...
* * *
Emperyalizmin dünyadaki ekonomik, politik, ideolojik, kültürel ve askeri alanlardaki mutlak egemenliğine karşı mücadele etmek günümüzün en temel görevidir...
Emperyalizmin, dünyadaki mutlak egemenliğini görmeyen bir ''sol'' olabilir mi?
Emperyalizmin dünyadaki egemenliğine karşı çıkmayan bir ''sol'' olabilir mi?
* * *
Emperyalizmin 1980'lerde en önemli ''başarısı'' bence, ''ideolojik'' alanda yarattığı ''hakimiyet'' ve ''kargaşa''dır...
Bütün dünyada sol düşünce ve politikalara amansız bir saldırı başlatan emperyalizm, en önce ''sol'' kavramlarını ''içini boşaltarak'' veya ''ters yüz'' ederek işe başlamıştır...
Düne kadar dünyanın her yerinde ''insan hakları'' ve demokrasi düşmanı ve ''özgürlükler''in karşısında yer alan başta ABD olmak üzere emperyalistler ''insan hakları'', ''demokrasi'' ve ''özgürlük''lerin savunmasında kimseye yer bırakmadılar...
Bir yanda bütün bu ve benzeri kavramları ''iğdiş'' eden emperyalistler, bir diğer yanda dünyadaki askeri saldırılarını da bu kisvelere bürünerek yaptılar; yapıyorlar...
Emperyalizm, yalnızca fiili saldırılarla egemenliğini pekiştirmedi...
Bütün dünyada ''insan hakları'' ve ''demokrasi'' ekseni örgütlenmeler yaparak veya varolan örgütlenmelere sahip çıkarak, solun yaşam alanını daralttı...
''Demokrasi'' ve ''özgürlük''ler konusunda yarattığı ''yanılsama'' bugün de devam ediyor.
* * *
Sol'un diline ve kavramlarına egemen olan burjuva ideolojisine karşı güçlü ve etkin bir mücadele gerekiyor...
Özellikle, emperyalizmi ''küreselleşme'' veya ''yeni dünya düzeni'' adıyla ''kutsama'' girişimini mutlaka açığa çıkarmalı ve teşhir etmeliyiz...
Emperyalizm, ''insan hakları'' ve ''özgürlük''lerin hamisiymiş gibi gören bir anlayışın ''sol''la ve demokrasi mücadelesiyle bir ilgisi olamaz...
Zaten böylesi bir yanılsamanın yarattığı güçle, emperyalizmin askeri güçleri ''demokrasi'' ve ''özgürlük'' götürüyorlar...
Dün Afganistan ve Irak'ta olduğu gibi...
Bugün, Suriye'de oldurululmak istendiği gibi...
İmambakır Üküş