İmambakır Üküş; Bütün dünyada AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'otoriter' ve 'baskıcı' olduğu ve tüm iktidarı 'tek elde' toplamaya çalıştığı iddia edilirken...
Türkiye 16 Nisan'da sandık başına gidecek...
Türkiye 16 Nisan'da rejimi oylayacak...
16 Nisan'da Türkiye'nin geleceği konusunda bir karar vereceğiz...
Ya parlamenter demokratik rejime sahip çıkacağız ya da yeni başkanlık rejimine "evet" diyeceğiz...
***
Uzun zamandır Recep Tayyip Erdoğan başkanlık istediğini ortaya koyuyor...
Başbakanlığından itibaren dönem dönem "başkan"lık istemini dile getirdi...
Cumhurbaşkanı seçilmesiyle artık bu bir "istem" olmaktan çıktı "fiili durum" oldu...
Zaten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli' de anayasa değişimi talebini bu "fiili durum"a dayandırdı...
***
Başkanlık rejimi isteğinin en ateşli taraftarı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kendini "Erdoğancı" olarak tanımlayanlar...
AKP içinde de herkes "ateşli" Başkanlık tarafı değil...
Hatta Ahmet Davutoğlu'nun görevden alınmasının birçok nedeni var ama önemli nedenlerden birisi Başkanlık rejimi konusundaki isteksizliğidir...
***
AKP baştan itibaren küresel bir projeydi...
AKP baştan itibaren bir koalisyondu...
Ancak AKP, iktidar oluşuyla birlikte bu birliktelikte evrilmeye başladı...
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisi de bu evrilme sürecini yaşadı...
***
AKP ve Tayyip Erdoğan iktidar oluşuyla birlikte, kendi içinde "yol ayrımı" yaşamaya başladı...
AKP'de ilk önemli "yol ayrımı" 1 Mart tezkeresinde yaşandı...
Başta ABD emperyalizmi olmak üzere bütün "küresel ittifak"ın istemi olan 1 Mart'a karşı duranlar AKP içinde tasfiye oldu...
1 Mart tezkeresine "Hayır" diyen yöneticiler ve milletvekilleri yeniden seçilmediler...
***
AKP içinde ikinci büyük ayrışma "aynı menzile birlikte yürüdükleri" Gülen cemaatiyle yaşandı...
Önceleri "saygıdeğer hoca efendi" diye baş tacı ettikleri "Fethullah Gülen hoca efendi" birden bire "FETÖ terör örgütü" oluverdi...
"MİT krizi"yle başlayan süreç dershanelerle devam etti...
Ardından 17/25 Aralık süreci yaşandı...
***
17/25 Aralık sürecini Recep Tayyip Erdoğan ve AKP, "hükümete karşı darbe girişimi" olarak ilan etti...
Bu süreçten sonra AKP ile Gülen Cemaati arasında bir savaş ilan edildi...
Ancak bu mücadelede büyük oranda o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan yalnız bırakılmıştı...
Arada yaşanan savaşa rağmen birçok AKP'li yönetici ve belediye başkanı Gülen Cemaatiyle ilişkisini kesmedi...
***
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan AKP içinde bir büyük ayrışmayı da bu süreçte ikinci Cumhuriyetçilerle, liboşlarla, yetmez ama evetçilerle ve dönek solcularla yaşadı...
O güne kadar AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ı "demokrat" ve "özgürlükçü" ilan eden bu çevreler birden bire (!) AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ı "baskıcı" ve "otoriter" ilan etti...
Bu çevrelere karşı da AKP ve Recep Tayyip Erdoğan açık bir savaş ilan etti...
Sonunda bu çevrelerle ilişkili olanlar AKP'den gönderildiler...
***
AKP'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın "otoriter" ve "baskıcı" olduğunu ilan edenler çoğalmaya başladı...
Önceleri yalnızca AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'a karşı olan muhalif sol güçlerin söyledikleri daha düne kadar AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'la birlikte olanlar tarafından da söylenmeye de başlandı...
Bu süreç yaşanırken aslında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan büyük oranda yalnızdı...
Zaten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da "bu mücadelede yalnız bırakıldım" diyerek durumu izah ediyordu...
***
Türkiye'de ve dünyada AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'a karşı bu kampanyalar sürerken 15 Temmuz süreci yaşandı...
15 Temmuz'da dinci-şeriatçı bir darbe girişimi yaşandı...
Bu darbe girişimi hakkında, darbe girişiminin öncesi ve bastırılması süreciyle ilgili bir çok soru işareti ortada duruyor...
Bu darbe girişimini "Allah'ın bir lütfu" olarak gören AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan OHAL ilan ederek yeni bir süreç başlattı...
***
15 Temmuz darbe girişimi ve OHAL ile birlikte Türkiye'de demokrasi sorunu tüm dünyanın gündemine oturdu...
Düne kadar AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'a açık destek veren batılı güçler Türkiye'deki demokrasiyi sorgular hale geldi...
15 Temmuz darbe girişimi, karanlıkta kalan yönleri ve soru işaretleri nedeniyle de dünyada sorgulanır oldu...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu durumu "batılı dünya darbeye inanmıyor" diye açıkladı...
***
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan için bütün dünyada "otoriter" ve "baskıcı" hale geldi iddiaları yükselirken...
15 Temmuz darbe girişimi bile bütün dünyada "Erdoğan muhaliflerini tasfiye için" yaptı diyenler varken...
15 Temmuz sonrası OHAL ve KHK'larla ilgili yaşanan mağduriyetler bütün dünyada konuşulurken...
Kim; neden anayasa değişimini Türkiye'nin gündemine getirdi...
***
AKP 2019'a kadar tek başına iktidar durumunda...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2019'a kadar iktidarda...
Belediyelerin çok büyük bölümü 2019'a kadar AKP'nin elinde...
AKP'nin de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da isteyip de yapamadığı hiçbir şey yok...
***
Peki; her şey AKP'nin elindeyken...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "fiili" olarak her şeyi yapabiliyorken...
Bütün dünyada AKP'nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "otoriter" ve "baskıcı" olduğu ve tüm iktidarı "tek elde" toplamaya çalıştığı iddia edilirken...
Tümüyle "otoriter, baskıcı ve her şeyi tek elde toplamaya çalışan bir anayasa değişikliğini'' kim, neden gündeme getirdi?
***
AKP ve Cumhurbaşkanı "Hayır" diyenleri FETÖ'cü olmakla veya FETÖ'ye hizmet etmekle suçluyor...
Halbuki durum tam tersine...
Bu anayasa değişikliğine "Evet" demek "FETÖ'ye destek olmak demek...
Bu anayasa değişikliğine "Evet" demek FETÖ'cülerin dünyada yürüttükleri propagandaya destek olmak demektir...
***
Gerçekten AKP'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a bu tuzağı kim kurdu?
Bu anayasa değişikliği girişiminin arkasında hangi "kripto FETÖ'cüler" var?
Devlet Bahçeli neden birden bire yüzde yüz karşı olduğu "Başkanlık rejimine" destek oldu, neden "Evet" diyor...
Devlet Bahçeli'nin ve diğer bu işte rol alanların misyonu ne?
***
Bu anayasa değişikliği paketi AKP'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a kurulmuş en büyük tuzaktır...
Hatırlayın; 12 Eylül referandumu da AKP'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a kurulmuş bir tuzaktı...
Hatırlayın; Fethullah Gülen o günlerde "ölülerinizi bile mezardan çıkarıp oy kullandırın" talimatı vermişti...
Hatırlayın; O referandumla birlikte başta yargı olmak üzere devletin bir çok kurumu FETÖ'cü çeteye teslim edilmişti...
***
Bu anayasa değişimi AKP'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a kurulmuş en büyük tuzaktır...
Bu anayasa değişikliğine "Evet" derseniz bütün dünyada Fethullahçı çetenin propagandasına hizmet etmiş olursunuz...
Bu anayasa değişikliğine "Evet" derseniz bütün dünyada AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın aleyhine yürütülen kampanyaya destek olursunuz...
"Evet"i onun için FETÖ'cü çetenin önde gelen ismi Emre Uslu da istiyor ve
bu anayasaya "Evet" diyor...
***
Türkiye'de demokratik parlamenter demokrasi için Hayır de...
Türkiye'de güçlü parlamento güçlü iktidar için Hayır de...
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan için kurulan tuzağı bozmak için Hayır de...
Hayır demek Türkiye'nin hayrına bunu unutma...
İmambakır Üküş
www.istanbulgercegi.com Genel Yayın Yönetmeni