İmambakır Üküş; Erdoğan’ın alacağı oy oranı AKP’nin 30 Mart’ta aldığı oyun altında kalırsa, esas siz o zaman görün AKP’de gümbürtüyü…
Cumhurbaşkanlığı seçim günü yaklaştıkça siyasette “senaryo”lar bollaşıyor…
Özellikle, Tayyip Erdoğan’ın seçilmesini “banko” görenler için bu durum daha da geçerli…
AKP’nin geleceği; kimin genel başkan kimin başbakan olacağına ilişkin herkes “papatya falı” açıyor…
***
Herkes CHP’deki “sorun”lar ve “çatlak ses”lerle ilgilenirken kimse AKP’de neler olup bittiğiyle ilgilenmiyor…
Ya da Tayyip Erdoğan’ın yarattığı “baskıcı iklim”den dolayı kimse AKP’de ne olup bittiğini yazmaya cesaret etmiyor…
Sanki AKP’de her şey “olağan”mış gibi bir görüntü yaratıyor…
***
AKP’deki birikmiş “iktidar” mücadelesini ilk olarak “MİT krizi” ortaya çıkardı…
O güne kadar daha çok içten içe yaşanan “iktidar” mücadelesi o gün gün yüzüne çıktı…
Ardından “Dershaneler krizi” patlak verdi…
Önce “iktidar koalisyonu”ndan Cemaat koptu…
Sonra “gezi Direnişi” patlak verdi…
Daha önceden özellikle Ahmet Şık – Nedim Şener tutuklanmasıyla başlayan “liberaller”in kopuşu daha da hızlandı…
Gezi Direnişi AKP’nin tüm “karizma”sını yerle bir etti…
Yüzündeki sahte “demokrat” ve “özgürlükçü” maskesini indirdi…
***
17 ve 25 Aralık “Operasyon”uyla birlikte “iktidar” mücadelesi bir “Ölüm-kalım” mücadelesine dönüştü…
Bu mücadeleler içinde Tayyip Erdoğan AKP’yi de yeniden “dizayn” etmeye başladı…
Numan Kurtulmuş’tan Süleyman Soylu’ya kadar “yeni” güçlerle AKP’deki yeni yapılanma için adım attı…
“İlk gün” yola çıktıklarıyla, yolunu ayırmaya başladı…
AKP’de ve Türkiye’de “Tek Adam”lık için adım attı…
***
AKP’nin kuruluşunda yer alanların bazılarıyla “1 Mart teskeresi” dolayısıyla yollarını ayırdı…
Hala “milli” olan veya öyle olduklarını zannedenlerle yollarını ayırmakta hiç tereddüt etmedi…
Sonra bunu başka “kopuş” ve “ayrılış”lar izledi…
Abdüllatif Şener ayrılıp ayrı parti bile kurmayı denedi…
En son Cemaatçiler ve Ertuğrul Günay ekibi koptu…
***
Cumhurbaşkanlığı konusunda Gül mü Erdoğan mı arayışı epey sürdü…
Tayyip rdoğan baştan çok kararlı ve istekli olmasına rağmen adaylığını son ana kadar bilerek – isteyerek “belirsiz”miş gibi bıraktı…
Abdullah Gül’le doğrudan bir “kopuş”ma ve “ayrışma”yı göze alamadı…
Cumhurbaşkanlığı için çok istekli olan Abdullah Gül ise süreci doğru yönetemedi…
Ve sonuçta yarış dışı kaldı…
***
Gezi Direnişiyle birlikte gözler Cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül’e yöneldi…
Başta CHP ve Cemaat olmak üzere herkes Gül’den Başbakanın “otoriter” tavrına müdahale bekledi…
Hatta CHP, Gezi Direnişinin en yoğun günlerinde gece yarısı topladığı MYK’dan çıka çıka “cumhurbaşkanını göreve davet ediyoruz” çağrısı çıkardı…
Cemaatte, gerek Gezi Direnişinde daha da önemlisi 17 ve 25 Aralık sürecinde cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den sürece “müdahil” olmasını bekledi…
Abdullah Gül, herkesi yanılttı…
“Müdahil” olmadığı gibi, AKP ve Tayyip Erdoğan’ın “hiza”sında durdu…
En son “kalk gidelim” faslından sonraysa, herkes için bir “hüsran” oldu Abdullah Gül…
***
Abdullah Gül, AKP ve Tayyip Erdoğan’a tavır alabilme cesareti gösteremedi…
“Pazarlık”la sorunları çözebileceğini sandı…
“Pazarlık” sürecindeyse “eli boş” kaldı…
Başbakan Tayyip Erdoğan, son güne kadar işi “ortada” bıraktı…
Son günse artık hiç kimsenin yapabileceği bir şey yoktu…
***
Şimdi başta Abdullah Gül olmak üzere AKP içinde tüm “muhalif”lerin beklentisi Cumhurbaşkanlığı seçimleri…
Daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın birinci turda alacağı oy oranı…
Eğer Tayyip Erdoğan birinci turda %50’nin üstünde bir oy alırsa her şey farklı olacak…
Ama Tayyip Erdoğan birinci turda, seçilemezse her şey daha başka olacak…
Hele, Tayyip Erdoğan’ın alacağı oy oranı AKP’nin 30 Mart’ta aldığı oyun altında kalırsa, esas siz o zaman görün AKP’de gümbürtüyü…
Devam edecek…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni