İmambakır Üküş; AKP ve Erdoğan karşıtlığı değil, sakin ve akılcı bir şekilde ''itiraz''larımızı sıralayabilmeliyiz. Kutuplaştırma ve ayrıştırmanın AKP’nin işine geleceğinin bilincinde olmalıyız…
Nisan ayında referanduma gideceğimiz kesinleşti…
Cumhurbaşkanı “tarafsız”lığını bir yana bırakarak “Evet” için meydanlara çıkmaya başladı…
Devletin imkanlarını bir siyasi partinin kampanyasına kullanmak demek olan kampanyayı bizzat başbakan ve cumhurbaşkanı Mersin’de başlattı…
Bu durum bile neden Hayır demek gerektiğini bir kez daha ortaya çıkardı…
***
Hayır kampanyasının başarılı olması için gereken bütün nesnel ve öznel şartlar mevcut…
Yeter ki; bu kampanya sürecinde bariz ciddi hatalar yapılmasın…
Yeter ki insanlar sandığa gitsin…
Yeter ki, insanlar kullandıkları oylara sahip çıkabilsin…
***
Bu bir siyasi partiler arası kampanya değildir…
Partiler arası bir seçim veya yarış değildir…
Bu mesele parti meselesi değil, memleket meselesidir…
Dolayısıyla; siyasal partiler üzerinden değil ortak demokratik değerler üzerinden yürünmesi gerekir…
***
Bu mesele AKP ve CHP arasında bir mesele değildir…
Bu mesele sağcı veya solcu olmak meselesi değildir…
Bu mesele Laik olmak ve Laiklik karşıtı olmak meselesi değildir…
Bu mesele, sağcısıyla solcusuyla, dindarıyla, milliyetçisiyle, liberaliyle, muhafazakârıyla herkesin; hepimizin meselesidir…
***
Bu mesele AKP ve Tayyip Erdoğan meselesi değildir…
Sorun; ne AKP ne Recep Tayyip Erdoğan’dır…
Sorun; sistem ve rejim sorunudur…
Sorun; demokrasi sorunudur…
***
Dolayısıyla, Hayır kampanyasının başarılı olmasını istiyorsak bunu AKP ve Tayyip Erdoğan karşıtlığı meselesi olmaktan çıkarmalıyız…
Bizim “Hayır” dememizin nedeni AKP ve Tayyip Erdoğan değildir…
Bizim “Hayır” dememizin nedeni; hiçbir demokratik ülkede bu kadar yetki ve sorumluluk bir kişiye verilmeyeceği içindir…
Bizim “Hayır” dememizin nedeni; parlamenter demokrasinin gücüne ve yararına inanışımızdır…
***
Eğer “Hayır” kampanyasının başarısını istiyorsak AKP ve Erdoğan karşıtlığının ötesinde bir mücadeleye yönelip itirazımızı açık ve ikna edici bir şekilde ortaya koyabilmeliyiz…
Bunun için ilk şart “dil”imizi ve “üslubumuzu” tamamen değiştirmeliyiz…
Dışlayıcı ve ötekileştirici bir “dil” ve “üslup” ile toplumu ikna etmemiz mümkün değildir…
***
Hele; AKP’yi ve AKP’ye oy veren kitlelere yönelik aşağılayıcı ve hakaret içeren bir “üslup” ve “dil” ile başarı şansı hiç yoktur…
Bu nedenle AKP ve Erdoğan karşıtlığı değil, sakin ve akılcı bir şekilde “itiraz”larımızı sıralayabilmeliyiz…
Kutuplaştırma ve ayrıştırmanın AKP’nin işine geleceğinin bilincinde olmalıyız…
Zaten AKP ve siyasi liderleri de kampanya boyunca kutuplaştırmak ve ayrıştırmak için her yola başvuracaktır…
***
Klasik yol ve yöntemleri aşmak gerekiyor…
Klasik söylem ve sloganlardan vazgeçmek gerekiyor…
Klişeleşmiş söylemlerimizden uzak durmalıyız…
Solcunun solcuya propagandasından uzak durmalıyız…
***
Ne kadar çok Cumhuriyet dersek…
Ne kadar çok Laiklik dersek…
Ne kadar çok Atatürkçülük dersek…
Ne çok solculuktan bahsedersek o kadar başarılı olacağımızı sanmak bir hayalden öte aymazlıktır…
“Hayır” kampanyasını doğru zamanda doğru araçlarla ve doğru yöntemlerle yürütmek zorundayız…
Bunun içinde somut ve elle tutulur gerekçelerle hem de hiçbir “klasik klişe”ye başvurmadan dile getirebilmeliyiz…
Bizim “Hayır” için söyleyeceğimiz çok güçlü “itiraz” noktalarımız var…
Ama onların “Evet” için söyleyebilecekleri hiçbir şey yok…
***
Bu nedenle AKP kampanyayı Anayasa değişikliği üzerinden değil “hayali” olarak üretilmiş şeylerin eleştirisi üzerinden yapacaktır…
Klasik dil belli olmuştur zaten…
“Hayır” diyenler terörist veya onlara hizmet ediyor…
“Hayır” diyenler “güçlü Türkiye” istemeyen “dış mihrak” vs. vs.
***
Biz “Hayır” kampanyasında AKP’nin tuzağına düşmemeliyiz…
Biz; gerekçelerimizi AKP’nin öne çıkarttıkları üzerinden değil tam tersine üstünü örttüğü gerçekleri açığa çıkarma üzerinden yürütebilmeliyiz…
AKP’nin “Hayır” kampanyasının ufkunu daraltmasına izin vermemeliyiz…
AKP’nin kutuplaştırma ve ayrıştırma tuzağına düşmemeliyiz…
***
Kampanya boyunca CHP’nin öncü olması gerekir…
Ancak bu öncülük lafla, etiketle veya güç gösterisiyle değil; işle ve çalışmayla olmalıdır…
Kampanya da siyasi parti bayrakları, sloganlar veya liderleri üzerinden değil ortaklaşan temeller ve görseller üzerinden yürüyebilmelidir…
Ortaklaşma çalışmaları hiçbir şekilde ayrı ayrı yürütülen çalışmaları engellememelidir…
***
Herkesin “Hayır”ı kendine…
Bugün birbirinden çok farklı gerekçe ve nedenlerle birçok kurum-örgüt “Hayır” diyor…
Bu bir “zaaf” değil bir zenginliktir…
Yeter ki; “Hayır”lar birbirini engelleyici bir hal almasın…
Yeter ki; biz bu “Hayır”ları birbirimizle yarıştırmayalım…
***
Her bölgede; bölgenin ihtiyaçlarıyla bizim temel “Hayır” gerekçelerini birleştiren bir kampanya olabilmeli…
Ege’nin, Trakya’nın, Karadeniz’in, Marmara’nın, Akdeniz’in, Doğu’nun, Güneydoğu’nun, İç Anadolu’nun sorunları ve talepleriyle “Hayır”ın nedenlerini birleştirebilmeliyiz…
Anayasal sorunlarla; bugün yaşadıklarımızı harmanlayabilmeliyiz…
***
Kötümser ve karamsar bir “dil” yerine “umudu” ve iyimserliği öne çıkaran bir “dil” kullanmalıyız…
Asık suratlı, öfkeli ve tepkili bir kampanya yerine güler yüzlü ve sevecen bir kampanya yapabilmeliyiz…
Karamsarlık yaratarak veya insanları korkutarak değil umudu ve geleceği iyimserlikle harmanlayan bir “dil”imiz olmalı…
Ayrıştırıcı, nefret ve hakaret içeren bir “dil” bizi başarıya götürmeyecektir…
***
Halka umut ve güven vermeliyiz…
Önce biz inanmalıyız ki başkalarını da inandırabilelim…
İkna edici, samimi ve sahici bir kampanya örgütlemeliyiz…
İnsanlara güven verebilmeliyiz ki zafere inanabilsinler…
***
Bugün önümüzdeki en büyük sorunlardan bir tanesi karamsarlık ve umutsuzluk…
Çoğu zaman bu karamsarlığı ve umutsuzluğu biz yayıyoruz…
Özellikle de AKP’nin gücünü “abarttığımızda” bilmeden-istemeden de olsa buna hizmet ediyoruz…
Kazanacağımıza; başaracağımıza önce biz inanmalıyız ki bunu yayabilelim…
***
Kazanacağız; yeter ki buna inanalım…
Başaracağız; yeter ki buna inanalım…
İmambakır Üküş
www.istanbulgercegi.com Genel Yayın Yönetmeni