Hüseyin Aygün olayı ve CHP’nin yönetim krizi
İmambakır Üküş yazıyor, ''CHP ve Hüseyin Aygün, kaçırılma olayını iyi yönetememiştir.''
CHP, uzun bir zamandır Hüseyin Aygün ‘krizi’ yaşıyor…
Görünen o ki, daha uzun bir süre bu ve benzeri ‘kriz’leri yaşamaya devam edecek…
Hüseyin Aygün’ün yaptığı her açıklama bir ‘kriz’e dönüştürülecek…
Özellikle, CHP karşıtı medya için bulunmaz bir ‘fırsat’…
***
AKP, referandumda başlayan ve genel seçimlerde ‘zirve’ yapan bir anlayışı, bir propagandayı topluma hâkim kılmak istiyor…
‘CHP ve PKK-BDP’ yi eşitleyen ve ‘bir’miş gibi göstermeye çalışan ‘kirli’ bir kampanyayı sürdürmeyi devam ettiriyor…
MHP’den bile daha ‘militan’ bir milliyetçiliğe ‘savrulmuş’ algısı yaratan AKP, bu ‘çizgi’yi yerel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de göstereceğini ortaya koyuyor.
***
PKK ve Barzani-Talabani ile her türlü ‘görüşme’ ve ‘uzlaşma’ toplantısını bazen ‘gizli’ çokça da alenen yapan AKP, elindeki medya gücüyle gerçeği gizleme ve algıları yönetme becerisini gösteriyor...
Oslo ve İmralı görüşmeleri ortadayken ve yaşanan ‘açılım’ sürecinin olayları ve olguları ortadayken tüm bunları ‘yok’ sayarak ‘Kürt’lerden veya AKP’nin Kürt sorunundaki açmazlarından bahseden herkesi PKK ile özdeşleştirme girişimiyle linç politikası izliyor…
Ne yazık ki AKP’nin borazanı medya da bu algının yaratılmasında ve bu algının egemen olmasında gönüllü rol üstleniyor.
***
‘Kürt sorunu’, son otuz yılı ‘terör’-‘şiddet’ sarmalında yaşayan Türkiye’nin en temel sorunu…
Ama, ‘Kürt sorunu’ bugünün sorunu değil…
Yüz yılın sorunu…
Yaşanan çözümsüzlükleriyle bugün içinse tümüyle ‘uluslar arası’ bir soruna dönüşmüş durumda…
Orta doğunun emperyalizmin istemi doğrultusunda yeniden yapılmak istenen haritalarının da temel sorunu durumunda…
***
CHP, Türkiye’nin ‘kurucu’ partisi…
Dolayısıyla, Türkiye’nin yeniden yapılanması ve cumhuriyet projesinin sahibi bir parti…
Herhangi bir ‘siyasi parti’ değil.
Bir bakıma CHP’nin varlığı cumhuriyete bağlı değil, tam tersine cumhuriyetin varlığı CHP’ye ve CHP’yi kuran kadrolara ve iradeye bağlı…
***
Ne yazık ki, CHP bu gerçeğin bilincinde değil.
Ya da bu gerçeğin gereklerini yerine getirecek bir durumda değil…
CHP, Haziran seçimlerinde gösterdiği adaylarla ve seçilen milletvekillerinin ideolojik ve politik yapılarıyla bu gerçeklikten kopmuş durumda…
Birbirinden zıt ideolojik ve politik yönelimlere sahip kişiler hem CHP yönetimine hem de CHP meclis grubuna taşındı…
Belki güçlü ve etkin bir liderlik ve genel merkezle aşılabilecek her şey CHP için ‘kriz’e dönüşebiliyor…
Zaman içinde daha çok ‘kriz’lere de dönüşebilecek durumda…
Ne yazık ki, CHP genel merkezi CHP’yi bir hizada tutabilecek bir önderlik sergileyemiyor…
Bu nedenle de hemen her konuda CHP’li kimi ‘kadrolar’ın tavrı, genel merkeze bir ‘emrivaki’ olarak kendini dayatıyor…
***
Hüseyin Aygün siyasi görüşleri bilinen bir isim…
‘Olağanüstü hal’ döneminde insan hakları savunuculuğu ve baro başkanlığı yapmış bir kişi…
‘Hak ihlallerine’ karşı mücadelesi biliniyor…
Devletin de PKK’nin de baskısına uğramış…
Her iki ‘taraf’tan da onlarca kez ‘tehdit’ almış…
Ölümün ve yargısız infazların kol gezdiği günlerde çok ciddi bir insan hakları savunuculuğu yapmış bir kişi…
Sol-sosyalist gelenekten gelen bir insan…
Bir dönem sosyalist bir partinin Tunceli il başkanlığını yapmış…
Ama daha önemlisi hem ‘Kürt’ sorununda hem de ‘Alevi’lik konusunda oldukça ‘marjinal’ görüşlere sahip bir kişi…
Yazdığı kitaplarda ve yazılarda bu görüşlerini ifade etmiş…
‘Zaza’ların Kürt olmadığı inancında…
Kendisini ‘Kürt’ olarak değil ‘Zaza’ olarak tanımlayan bir kişi…
Bu görüşlerinden dolayı da PKK tarafından ‘devlet ajanı’ ve ‘işbirlikçi’ olarak suçlanan, halen de benzer şekillerde ‘anılan’ bir kişi.
Ayrıca, ‘Alevi’liğin bir inanç ve mezhep değil, ayrı bir ‘din’ olduğunu iddia eden bir insan…
Yine bundan dolayı da PKK tarafından şiddetle eleştirilen bir kişi…
Hüseyin Aygün, kendi siyasal gelişiminde durduğu yerden kendisi sorumludur…
Doğrusu da yanlışı da kendisine aittir.
Ama CHP’nin de siyasal çizgisi ve geçmişi belli.
Eğer Hüseyin Aygün CHP’de siyaset yapmaya karar vermişse, nerede siyaset yaptığının bilincinde olmalıdır…
CHP de Hüseyin Aygün’e birlikte siyaset yapmayı teklif etmişse kime ne önerdiğinin bilincinde olmalıdır…
Hüseyin Aygün CHP milletvekilidir.
Demek ki, ‘taraf’lar ne yaptıklarının bilinciyle buradadırlar diye düşünebiliriz…
Ancak yaşananlar bunun böyle olmadığını gösteriyor…
***
Hüseyin Aygün, Tunceli’de PKK ve BDP’ye rağmen milletvekili seçilmiştir.
Seçim döneminde her türlü baskı ve hakareti göğüsleyerek mücadele etmiştir…
Bölge halkı, her şeye rağmen CHP ve Hüseyin Aygün’ü tercih etmiştir…
Bunun değerinin bilincinde olmak hem CHP’nin hem de Hüseyin Aygün’ün görevidir…
Ne yazık ki ne CHP ne de Hüseyin Aygün bunun bilincinde değildir.
CHP başka bir adayla girseydi ikinci milletvekilini çıkaramazdı…
Hüseyin Aygün tek başına seçime girseydi kazanamazdı.
***
CHP ve Hüseyin Aygün, kaçırılma olayını iyi yönetememiştir.
AKP’nin Türkiye’yi getirdiği yeri gösteren bu olay ne yazık ki CHP tartışmalarına ‘kurban’ edilmiştir…
Özellikle son günlerde yaşanan olaylar ve Suriye sınırında yaşananlar AKP’yi köşeye sıkıştırmışken, gözler CHP içi tartışmalara çekilerek bu olanların üstü örtülmeye çalışılıyor…
Olayın hedefi ve mağduru olan CHP ve Hüseyin Aygün, olayın neredeyse ‘suçlu’su ilan ediliyor…
Bu olaydaki ‘ideolojik-politik’ savrulmalardan çok önemli olan bir yönetim ve otorite boşluğu olduğudur…
Bu kadar vahim bir olay yaşanıyor…
Bir CHP milletvekili kaçırılıyor…
Serbest bırakılıyor…
Genel başkanın ve genel merkezinin hiçbir bilgisi ve denetimi olmadan açıklama yapılıyor…
Alelacele şov yapmak yerine, genel merkezin bilgisiyle bir ‘açıklama’ yapılsaydı bu sorunların hiç biri yaşanmazdı…
Eğer basın açıklaması CHP genel merkezinde Kılıçdaroğlu ile birlikte yapılsaydı, AKP’nin Türkiye’yi getirdiği yer daha net ortaya çıkardı…
AKP ve PKK karşıtı bir siyasal kampanya imkânı yok edildi…
Tam tersine, AKP’nin ekmeğine yağ sürüldü.
***
CHP, genel merkezinde kimse yok mu?
İmambakır Üküş
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları