İmambakır Üküş: AKP, şimdi de birlikte 'çözüm ve 'açılım' sürecini hayata geçirdiği HDP ve PKK ile kanlı bıçaklı kavgalı…
AKP, kuruluş sürecinden itibaren bir “proje”ydi…
Hem de uluslararası bir “proje”…
ABD Emperyalizminin Orta-doğu’yu “işgal” girişiminin “ihtiyaç”larının bir “ürünüydü” AKP…
Irak’ın “işgal”ine “direnen” Bülent Ecevit hükümeti yıkılarak yerine AKP iktidarı “ikame” edildi…
***
Medyamız AKP’yi ve Recep Erdoğan’ı parlatmak” için sıraya girmişti…
Bir yandan AKP ve Recep Tayyip Erdoğan “parlatılırken” bir diğer yanda Bülent Ecevit ve hükümet aleyhine her türlü “itibarsızlaştırma” kampanyası doludizgin devam ediyordu…
Liberali, dönek solcusu, ikinci cumhuriyetçisi, cemaatçisi, Tüsiad’ı,AB’cileri hemen hepsi AKP’nin ve Recep Erdoğan’ın ne “demokrat” ve “sivil” olduğunu anlatmaya başladılar…
***
Türkiye’nin en “demokrat”, “sivil” ve “özgürlükçü” partisi AKP; en “demokrat”, “sivil” ve “özgürlükçü” lideri ise Recep Tayyip Erdoğan oldu…
Başta CHP olmak üzere bütün partiler “statükocu” ve “darbeci” ilan edildi…
CHP, hem “darbeci”, hem “statükocu” hem de “militarist” ilan edildi…
CHP’nin şahsında küreselciliğe karşı “ulusalcılık” faşistlikle eş değer tutuldu…
***
AKP “liler demokrasi”yi ve “milli iradeyi” temsil ederken, CHP ise “demokrasi” ve “milli irade” karşıtı olarak ilan edildi…
Özellikle referandum sürecinde “yetmez ama evet” kampanyasıyla Türkiye’de dönek solcular bu ihanet zincirine eklemlendiler…
Daha çok “demokrasi” ve “özgürlük” için AKP ile aynı safta yer aldılar…
Bugün AKP’nin saldırılarının hedefi olan Fethullah Gülen ise O günlerde AKP için “ölülere bile oy kullandırın” çağrısı yapıyordu müritlerine…
***
“Darbe karşıtı” olarak kendini ilan eden AKP, Türkiye’de “sivil” bir darbeyi adım adım örgütledi…
Cemaatle birlikte Ergenekon, Balyoz gibi davalarla Türkiye’yi bir “korku imparatorluğuna” çevirdiler…
TSK mensuplarına, aydınlara yönelik “dalga dalga operasyon”larla Türkiye’yi korkuya esir ettiler…
O günlerde medyanın neredeyse tamamı AKP ile aynı saftaydılar…
***
Yüzlerce gazeteci, aydın, subay cezaevlerine “darbeci” diye kondu; kimsenin sesi çıkmadı…
Kırılma noktası, Ahmet Şık ve Nedim Şener operasyonu oldu…
Ve arkası kesilmedi…
AKP’nin artık liberallere ve ikinci Cumhuriyetçilere ihtiyacı kalmamıştı…
Baskılar onlara da yöneldi…
***
AKP; dün birlikte yola çıktığı Cemaatle kanlı bıçaklı kavgalı…
AKP; dün birlikte yola çıktığı liberallerle kanlı bıçaklı kavgalı…
AKP; dün birlikte yola çıktığı ikinci Cumhuriyetçilerle kanlı bıçaklı kavgalı…
AKP; dün yola birlikte çıktığı TÜSİAD’la kanlı bıçaklı kavgalı…
AKP’yi dün allayıp pullamakta; “parlatmak” için her yola başvuran “merkez medya”yla kanlı bıçaklı kavgalı…
***
AKP; şimdi de birlikte “çözüm” ve “açılım” sürecini hayata geçirdiği HDP ve PKK ile kanlı bıçaklı kavgalı…
Oslo görüşmelerini yapan AKP değil miydi?
İmralı görüşmelerini yapan AKP değil miydi?
Öcalan’a “özel statü” sağlayan AKP değil miydi?
Kandil ile İmralı arasında “kuryelik” yapan AKP değil miydi?
***
Diyarbakır’da Öcalan’ın açıklamalarını meydanlarda okutup alkışlatan AKP değil miydi?
“Görüşme Masa”ları kuran AKP değil miydi?
Dolmabahçe de “mutabakat” yapan ve HDP ile birlikte açıklama yapan AKP değil miydi?
***
Başkanlık hevesi ve ısrarı yüzünden Türkiye yangın yerine döndü…
Birkaç fazla oy için gencecik vatan evlatlarını toprağa veriyoruz…
Nefret ve kin söylemi, sokaklara taşmış durumda…
Türkiye tehlikeli bir noktaya doğru gidiyor…
***
AKP, gazeteleri ve televizyon kanallarını polisle basmayı aşarak; fiili işgale doğru gidiyor…
Kışkırtılmış kitlelere öncülük eden AKP milletvekilleri Gazeteleri Televizyonları tehdit ediyor…
“1 Kasım’da isteseniz de istemeseniz de başkanlık sistemine gececeğiz” diyerek açıkça “darbe” çağrısı yapıyor…
AKP ’’ ileri ‘’demokrasiden ‘’ileri ‘’Faşizme geçiş yapıyor…
***
Türkiye’de akan kanın birinci derecede sorumlusu siyasi iktidar ve AKP’dir…
Türkiye’de huzuru ve barışı sağlamak siyasi iktidarın birincil görevidir…
Bunu sağlayamayan bir iktidar bir gün iktidar da durmamalıdır…
***
Türkiye, karanlığı yenecek güçtedir…
Türkiye, bu karanlığa mahkum değildir…
1 Kasım, Türkiye için karar günüdür…
1 Kasım’ı diktatörlüğün yıkılış günü yapmak hepimize düşen temel bir görevdir…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel yayın Yönetmeni