İmambakır Üküş; Düşünün. Tarihi bir yürüyüş yapıyorsunuz. Yüzlerce kilometreyi on binlerce insanla yürüyorsunuz. İstanbul’da milyonlarca insanın katıldığı miting yapıyorsunuz. Sonra. Sonrası yok. Kılıçdaroğlu sessiz sedasız İstanbul’dan Ankara’ya dönüyor.
Türkiye zor bir süreçten geçiyor…
Cumhuriyet karşıtlığı artık Cumhuriyet yıkıcılığına doğru evriliyor…
Özellikle 16 Nisan sonrası AKP’de Cumhuriyet yıkıcılığı daha görünür hale geliyor…
Hatta bazı AKP yöneticileri Cumhuriyet’i yıktıklarını “yeni bir rejim” kurduklarını bu kurulan “
yeni rejimin kurucusunun Recep Tayyip Erdoğan olduğunu” söylüyorlar…
***
Önümüzde zorlu iki seçim var…
Birisi 2019 yerel seçimleri…
Diğeri; 2019 genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri…
Eğer 2018’de “
sürpriz” bir “
erken seçim” olmazsa tablo bu…
***
CHP’nin ve demokrasi güçlerinin bu seçimleri kazanmaları bir zorunluluk…
Mutlaka bu iki seçimin de kazanılması gerekiyor…
Eğer CHP ve demokrasi güçleri bu seçimleri kaybederse işte o zaman Cumhuriyetin ve demokrasinin sonu o zaman gelmiş olacak…
İşte o zaman gerçekten de her anlamda bir “
yeni rejim” kurulmuş olacak…
***
Peki CHP bu seçimleri kazanmak için ne yapıyor?
Peki CHP kendini bu seçimlere hazırlamak için ne yapıyor?
Peki CHP toplumu bu seçimleri kazanabileceğine nasıl hazırlıyor?
Peki CHP AKP’nin bu seçimleri kaybettiğine toplumu “
ikna” etmek için ne yapıyor?
***
CHP’nin ve demokrasi güçlerinin bu iki seçimi kazanması gereken tüm “
nesnel” koşullar olgunlaşmış durumda…
Hatta esas “
sorun” bu koşullar AKP’nin aleyhineyken bile nasıl oluyor da “
AKP seçimleri kazanabilir” seçeneğinin gündemde olmasıdır…
“
Olağan” koşullarda AKP siyasi ömrünü tamamlamıştır…
“
Olağan” koşullarda AKP’nin hiçbir seçimi kazanma şansı yoktur…
***
Sorun AKP’nin bir “
seçenek” olması değil CHP’nin bir “
seçenek” haline gelmemesidir…
Sorun AKP’nin seçim kazanabilmesi değil sorun CHP’nin seçimleri kazanamamasıdır…
Sorun CHP’nin önce kendini seçimleri kazanabilir hale getirmesidir…
Sonra toplumu seçimi kazanabileceğine ve AKP’nin kaybedeceğine “
ikna” etmesidir…
***
Peki bunu CHP yapabilir mi?
İşte soru ve sorun budur…
CHP bu “
soru”lara doğru cevaplar bulabilmeli…
CHP bu “
sorun”lara doğru çözüm bulabilmeli?
***
“
Hayır” kampanyası Türkiye’nin önünü açan başarılı bir kampanya oldu…
16 Nisan’da AKP kaybetti Türkiye kazandı…
Türkiye’nin en az %50’den fazlası otoriter ve baskıcı rejime “
Hayır” dedi…
Hem de
OHAL koşullarında; hem de bütün eşitsiz koşullara rağmen…
***
16 Nisan başarısını CHP
kavrayabildi mi?
16 Nisan sonuçlarından doğru dersler çıkarabildi mi?
16 Nisan’da ortaya çıkan güce ve birliğe sahip çıkabildi mi?
Ne yazık ki; Hayır…
***
CHP 16 Nisan sonrası süreci doğru yönetemedi…
16 Nisan’da elde edilen başarıyı parti içi tartışmalarla gölgeledi…
16 Nisan’da ortaya çıkan güce ve birlikteliğe sahip çıkma yerine parti içi iktidar yarışına girişti…
AKP’nin yıkılışını ve yıkılacağını öne çıkarmak yerine “
kim CHP genel başkanı olsun, kim Cumhurbaşkanı adayı olsun” tartışmalarıyla AKP’nin yenilgisinin üstü örtülmüş oldu…
***
Adalet Yürüyüşü ve Adalet Mitingi Türkiye için CHP için bir dönüm noktası oldu…
Adalet Yürüyüşü; aynı zamanda “
Hayır” kampanyasının bir devamı niteliğinde oldu…
16 Nisan’da birleşen güçlerden daha fazlası Adalet Yürüyüşü ve Adalet Mitingi'nde buluştu…
Peki CHP Adalet Yürüyüşü'nü ve Adalet Mitingi'nin önemini kavradı mı?
***
Ne yazık ki 16 Nisan sürecinde olduğu gibi Adalet Y
ürüyüşü ve Adalet Mitingi'ni de CHP bir bütün olarak kavrayamadı…
Günlerce on binlerce insan “Adalet” için yürüdü…
Türkiye’nin ve dünyanın gündemine oturdu…
İstanbul’da tarihi bir miting yapıldı?
***
Peki sonra?
Sonrası bildiğimiz “klasik CHP” durumu…
16 Nisan ve Adalet Yürüyüşü “dersleri”ni kavramak yerine CHP içi iktidar yarışı başlatıldı…
CHP’nin gündemi AKP değil parti içi iktidar oldu…
***
Düşünün…
Tarihi bir yürüyüş yapıyorsunuz…
Yüzlerce kilometreyi on binlerce insanla yürüyorsunuz…
İstanbul’da milyonlarca insanın katıldığı bir miting yapıyorsunuz…
***
Sonra…
Sonrası yok…
Kılıçdaroğlu sessiz sedasız İstanbul’dan Ankara’ya dönüyor…
Ankara’da ne bir karşılama, ne bir tören, ne bir etkinlik…
***
Aynısını AKP yapsaydı…
AKP genel başkanı yürüseydi…
AKP o mitingi yapsaydı…
Ve AKP genel başkanı İstanbul’dan Ankara’ya dönseydi ne olurdu?
***
Kılıçdaroğlu Ankara’ya böyle dönmemeliydi?
CHP ve Kılıçdaroğlu bu süreci böyle götür memeliydi…
Ankara’da kitlesel olarak karşılanabilmeliydi…
Sorun “algı oluşturma” sorunudur?
***
Kılıçdaroğlu nasıl sessiz sedasız Ankara’ya dönmüşse aynı sessiz sedasız süreç aynen devam ediyor…
Kılıçdaroğlu ve CHP 16 Nisan’dan sonra da süreci doğru yönetemedi…
Şimdi Adalet Yürüyüşü ve Adalet Mitingi sonrası da süreci doğru yürütemiyor…
16 Nisan’dan sonra da bölgelere gidemedi; şimdi de bölgelere gitmeyerek aynı yanlışı devam ettiriyor…
***
16 Nisan süreci bir Türkiye tablosu ortaya koydu…
Kılıçdaroğlu ve CHP bu tabloyu iyi okuyabilmeli…
Eğer CHP ve Kılıçdaroğlu 16 Nisan’da ortaya çıkan sonuçları doğru okuyup gereğini yaparsa AKP’nin 2019’da hiçbir şansı olmayacaktır…
Ancak CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun bunu doğru okuyabildiğini söylemek mümkün değil…
***
16 Nisan’da başta İstanbul ve Ankara olmak üzere önemli büyük kentlerin çoğunluğunda AKP kaybetti…
İstanbul ve Ankara’da 1994’ten bu yana ilk kez AKP “birinci” olamadı...
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Diyarbakır, Mardin, Manisa, Balıkesir, Van, Aydın, Denizli, Tekirdağ, Muğla, Eskişehir ve Hatay’da AKP kaybetti…
Peki bu şehirlerde CHP 2019’da yerel seçimleri kazanırsa 2019 Kasım’da AKP’nin hiçbir şansı kalır mı?
***
Bu büyük kentleri, özellikle İstanbul ve Ankara’yı kazanan Türkiye’yi kazanır…
Peki 16 Nisan’dan sonra CHP ve Kılıçdaroğlu bu büyük kentler için ne yaptı?
Hiçbir şey yapmadı hem de karar almasına rağmen…
Hem de YSK’daki adaletsizliklere karşı “Adalet Mitingi yapma” kararına rağmen…
***
CHP ve Kılıçdaroğlu YSK darbesine karşı “Adalet Mitingi” düzenleme kararı almıştı…
Ancak hayata geçiremedi…
Arkasından Adalet Yürüyüşü ve Adalet Mitingi geldi…
Peki şimdi bu büyük kentlerde “bir şey” yapılıyor mu?
***
Bakın; AKP ve Recep Tayyip Erdoğan 16 Nisan derslerini nasıl çalışıyor…
Önce AKP genel merkezini ve hükümeti yeniledi…
Şimdi örgütleri yenilemeye çalışıyor…
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ne yapıyor…
İl il, ilçe ilçe geziyor; O il ve ilçelerdeki örgütleri ayağa kaldırmaya ve motive etmeye çalışıyor…
***
Bunu CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun yapması gerekmez mi?
Kılıçdaroğlu’nun il il, ilçe ilçe dolaşması gerekmiyor mu?
Kılıçdaroğlu’nun il il, ilçe ilçe CHP’yi 2019’a hazırlaması gerekmiyor mu?
Kılıçdaroğlu’nun özellikle 16 Nisan referandumunun öne çıkardığı illerde “özel” çalışma yapması gerekmiyor mu?
***
CHP’de tam da bu kritik süreçte olağan kongre-kurultay takvimi başladı…
CHP Türkiye gündeminden koparak parti içi gündeme sıkıştı…
CHP’nin nasıl iktidar olacağını tartışmak ve gereklerini yerine getirmek yerine “CHP’de nasıl iktidar olurum” tartışmaları gündemi belirler hale geldi…
CHP’de iktidar yolunu açacak bir “değişim” ve “yenilenme” yerine kendini parti içi iktidara taşıma anlayışı yeniden ortaya çıkarak, sürece egemen olmaya başladı…
***
Önümüzde Türkiye’nin kaderini ve geleceğini belirleyecek iki seçim var…
Önemli olan CHP’de kimin yönetiminde olduğu değil, kimin bu iki seçimi kazanacak olmasıdır…
İl, ilçe yönetimlerine ve Parti Meclisine seçilecek olanların bu iki seçimde ne yapabilecekleridir…
Dolayısıyla, kendi haline ve akışına bırakılacak bir durum söz konusu değildir…
***
Kılıçdaroğlu ve CHP’nin önünde tarihi bir sorumluluk var…
Kılıçdaroğlu ve CHP ortaya çıkan iktidar olabilme imkanını doğru değerlendirmek zorundadır…
CHP’yi iki seçimde de başarıya götürecek bir yapılanma oluşturmak zorundadır…
Bu seçimler bir daha tekrarı olmayan seçimlerdir…
***
Türkiye’nin “umuda” ihtiyacı var…
Türkiye’nin “kazanabilirsiniz” duygusuna ihtiyacı var…
Türkiye’nin “birlikte başarabiliriz” anlayışına ihtiyacı var…
Bu “umuda” ve “başarıya” giden yolu CHP ve Kılıçdaroğlu açabilir; açmak zorunda…
İmambakır Üküş
www.istanbulgercegi.com Genel yayın Yönetmeni