İmambakır Üküş; Acaba şimdi Deniz Baykal’da Kemal Kılıçdaroğlu için ''bu arkadaşı ben getirmiştim şimdi pişmanım'' demiş midir?
Kemal Kılıçdaroğlu çok “şanslı” bir insan…
Hani “Kadir gecesi doğmuş” denilenlerden…
Siyasetle uzaktan-yakından bir “ilgisi” yokken birden bire bir siyasi partinin genel başkanı oldu…
Parti içinde hiçbir mücadele içinde olmadı…
Hiçbir il veya ilçede “delege” olmak için bile mücadele etmedi…
Parti içi mücadelede hiçbir şekilde “sandık”la yüz yüze olmadı…
Parti içinde elde ettiği hiçbir “konum”u mücadele ve “sandık”ta elde etmedi…
CHP dışında bir çok partiye milletvekili olmak için başvurdu…
Ama Deniz Baykal sayesinde CHP’den milletvekili oldu…
Deniz Baykal sayesinde CHP’de MYK üyesi oldu…
Deniz Baykal sayesinde CHP’de grup başkanvekili oldu…
Deniz Baykal sayesinde İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı oldu…
Deniz Baykal sayesinde –istifa etmesi nedeniyle- CHP’de genel başkan oldu…
Acaba şimdi Deniz Baykal’da Kemal Kılıçdaroğlu için “bu arkadaşı ben getirmiştim şimdi pişmanım” demiş midir?
***
Kemal Kılıçdaroğlu Genel başkanlığında CHP 1 Referandum, 1 Genel Seçim, 1 Yerel Seçim ve 1 Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadı…
Bütün seçimleri kaybetti…
Sonuçlarını tartışmadı…
Sonuçlarıyla yüzleşmedi…
Ne politik anlamda…
Ne ideolojik anlamda…
Ne örgütsel ve kadro düzeyinde…
***
Kılıçdaroğlu, Referandum sonrası parti içinde Önder Sav “gerilimi” yaratılarak sonuçların üstünü örttü…
Kamuoyu ve partililer Kılıçdaroğlu-Önder Sav ayrışmasına kilitlendi…
Kimse sonuçlarla ilgilenmedi…
Kılıçdaroğlu, Önder Sav’ı parti yönetiminden uzaklaştırarak partide “egemenliği”ni ilan etti…
***
CHP Genel Seçimlere büyük umutlarla hazırlandı…
Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan seçildiği kurultayda partililere “Önseçim” sözü vermişti…
Kılıçdaroğlu, “artık atama dönemi bitmiştir. Milletvekillerini Önseçimle sandıkta siz seçeceksiniz” demişti…
Ancak, Kemal Kılıçdaroğlu sözünü tutmadı…
29 ilde önseçim yapıldı…
Bazılarına “müdahale” yapıldı…
Hiçbir büyük kentte önseçim yapılmadı…
Ama bütün olumsuzluklara rağmen CHP’liler Kılıçdaroğlu’ndan umudunu kesmedi…
İktidar ve başarı hasreti çeken CHP’liler her şeye boyun eğdi…
Hayatında CHP’nin kapısından geçmemiş isimler milletvekili yapıldı…
Merkez Sağ’ın çürümüş, AKP’nin yüzüne bakmadığı isimler milletvekili yazıldı…
Örgütle, halkla hiçbir “bağ”ı olamayan isimler “başka bağ”larla milletvekili yazıldı…
Bir çok isim“Çıkar” ve Rant” ilişkileriyle milletvekili yazıldı…
Birçok CHP yöneticisinin adı “şaibe”lere karıştı…
***
CHP, Haziran seçimlerinde de beklenen başarıyı sağlayamadı…
“% 40’larda oy alacağız” diyenler, çakıldı…
Seçimler var diye sesini çıkarmayan örgütler ve partinin emekçileri sesini yükseltmeye başladı…
Kemal Kılıçdaroğlu ve “% 40 oy almazsak istifa ederim” diyen Gürsel Tekin ortaya çıkamadılar…
O zaman imdada “parti muhalefeti” yetişti…
Pazar akşamından itibaren televizyon kanallarına çıkıp CHP yönetimini eleştirenler ve kurultay talep edenler Kılıçdaroğlu’nun imdadına yetişti…
Toplum ve parti kamuoyu CHP yönetiminin başarısızlığını tartışma imkanı bulamadan CHP’de “kurultay” tartışmasına kitlendi…
Kılıçdaroğlu ve CHP yönetiminin başarısızlığının ve aday belirlemedeki “şaibe”lerin üzerini “kurultay” tartışmaları örttü…
Seçimlerde başarısız olmuş, kendi içinde tartışmalı ve sorunlu hale gelen Kılıçdaroğlu ve “ekibini bir arada tutan şey “kurultay için imza”lar oldu…
Alel acele, kurultay için imza toplayanlar bıraksalar yıkılacak Kılıçdaroğlu ve ekibine “can suyu” oldu…
“Eskiye dönüyoruz, tekrar Deniz Baykal-Önder Sav geliyor” propagandasıyla Kılıçdaroğlu “ekib”i kampanya yaptı…
Erken ve lidersiz kurultay “girişimi” sonuçsuz kaldı…
Bu “girişim” tam tersine CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu egemenliğini daha da pekiştirdi…
***
CHP yerel seçimlerde de beklenilen ve istenilen başarıyı yakalayamadı…
Yer yer ve bazı bölgelerde başarılı sonuçlar alınsa da İstanbul ve Ankara’da başarı sağlayamadı…
Buna, Antalya, Mersin, Ordu’da ve Artvin gibi simge bir yerde seçimlerin kaybedilmesi, elde edilen başarılarında üstünü örttü…
Bu kayıplar hem örgütlerin hem de halkın moralini bozdu…
Bu “kayıp”lara İzmir’de 8 ilçenin de kaybı eklenince umutsuzluk ve moral bozukluğu daha arttı…
CHP, yerel seçimlerdeki “kayıp” ve “başarısızlık”la yüzleşme imkanı bulamadan Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine girdi…
***
Cumhurbaşkanlığı adayını belirlemede Kemal Kılıçdaroğlu parti içi hukuku ve kuralları hiçe saydı…
Parti içi tüm kuralları boşa çıkardı…
Adayı Genel başkanın çok “yakının” da olan birkaç kişi hariç kimse bilmiyordu…
AKP siyasi geleneğinden gelen bir isim “dayatmayla” adaylaştırıldı…
Kemal Kılıçdaroğlu, “tüm siyasi risk” benimdir dedi…
Amacın “seçimleri kazanmak” olduğunu söyledi…
Bu nedenle “AKP’li seçmenden de oy alabilecek bir isim” aday yapıldı dendi…
Ama sonuç tam tersi oldu…
Bırakın AKP’li seçmenden oy almayı “Çatı partiler”in oyunu bile alamadı…
Tayyip Erdoğan “kıl payı” seçimleri kazandı…
“İkinci parti” seçimlere katılmayanlar ve geçersiz oy kullananlar oldu…
***
CHP ve MHP seçimlerin kaybedeniydi…
“Risk alıyorum” diyen Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi için bedel ödeme dönemi başlamıştı…
Toplumun çok çeşitli kesimlerinden sert eleştiriler yükselmeye başladı…
CHP genel sekreteri Gürsel Tekin’in komik açıklaması “CHP bu seçimlerde başarılıdır” sözü tepkileri ateşledi…
Bülent Tezcan ve Erdoğan Toprak’ın “başarılı olduk” açıklamalarına tepkiler çığ gibi büyüdü…
Kılıçdaroğlu ve “Ekib”ini başarısızlıklarıyla baş başa bırakıp toplumda eleştirilerin yükselmesini yine CHP’li ‘’muhalif”ler önledi…
Toplum dikkatini Kılıçdaroğlu’nu ve “Ekip”in başarısızlığına “odak”lanmışken “muhalif”ler rol çalmakta gecikmedi…
Kılıçdaroğlu’nu “istifaya davet” eden açıklamalar başarısız sonuçlar yüzünden evden çıkamayan Kılıçdaroğlu’nun imdadına yetişti…
Kılıçdaroğlu’na ve seçimlerdeki başarısızlığa yönelik yapılan “alel-acele” açıklamalar yine Kılıçdaroğlu’na “can suyu” oluyor…
Toplum başarısızlığı ve CHP’deki kötü yönetimi değil, “kurultay”ı tartışıyor…
***
Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi eleştirilmelidir…
Eleştirinin özünün doğru olması yetmez…
Yapılan eleştirilerin “yeri’’ ve “zamanı” da çok önemlidir…
CHP’de milletvekili, parti meclis üyesi ve grup yöneticileri önce eleştiri ve önerileri “parti kurulları” içinde yapsaydı daha doğru ve etkili olurdu…
Milletvekilleri toplantıya çağrılabilirdi…
Parti meclisi toplantısı için çağrı yapılabilinirdi…
CHP MYK toplantısı beklenebilirdi…
Başta Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP MYK’nın değerlendirmeleri beklenebilirdi…
“Ön almak” veya “önce ben söyledim” demek siyaset değildir…
Tam tersine, zamansız ve yersiz yapılan “eleştiri” ve “çağrı” şimdi olduğu gibi terste tepebilir…
***
CHP kötü yönetiliyor…
CHP bu parti meclisi ve MYK’yla başarıya ulaşamaz…
Bu parti meclisi ve parti yönetimi Gezi direnişiyle bitmiştir…
Halk sokaklara çıkarken “çareyi” Cumhurbaşkanlığına koşmakta bulan CHP yönetiminin “fiili” olarak partiyi yönetemeyeceği açığa çıkmıştır…
Yerel seçimler bunu bir kez daha ortaya koymuştur…
Cumhurbaşkanlığı aday belirleme sürecinde ise parti meclisi bizzat Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından “yok” sayılmıştır…
Artık parti meclisi “yok hükmünde”dir…
***
CHP bu birini besleyen “anlayış”lara mahkum edilemez…
CHP’de Halkçı ve Devrimci bir değişim ve yenilenme için güçlü bir birikim ve talep vardır…
CHP’de yaşananlar süreç bunun şahididir…
Eskimiş ve çürümüş yapılarla bir yere varılamaz…
CHP’nin ilerici-devrimci birikimi partide bu kötü gidişe “dur” diyecektir…
“Yenilikçi” ve “devrimci” bir atılım için koşullar olgunlaşıyor…
Kim ne yaparsa yapsın bu parti meclisi ve MYK’nın bir “meşru”luğu ve “itibarı” yoktur…
Ne yaparsanız yapın en fazla birkaç ay daha kalırsınız…
O kadar…
***
Bir daha milletvekili yazılamam veya ben daha fazla yalakalık yapayım belki beni de yazarlar diye yalakalık yarışına girenler…
Hiçbir güç genel seçimlerde önseçimi engelleyemeyecektir…
Hem sizler hem belki beni yazarlar diye güvendikleriniz hepiniz birden sandığa gömüleceksiniz…
Bunun kanıtı, sandık konan her yerde…
Bu partide “Devrimciler” de var…
Benden hatırlatması…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni