İmambakır Üküş, 'Zaten başbakan o zaman büyükşehir belediye başkanıydı'…
Türkiye’nin başbakanı halkına yalan söylememeli…
Doğruları ve gerçekleri açıklamalı…
Bilmiyorsa, sormalı, öğrenmelidir…
***
Gezi Parkı direnişi Türkiye’yi sarsmaya devam ediyor…
Bugünden kaçmak için başbakan Tayyip Erdoğan geçmişe sığınıyor…
Geçmişte yapılmış bazı uygulamaları örnek göstererek kendini aklamaya çalışıyor…
Ama kendisinin kazdığı kuyuya kendisi düşüyor…
Daha eski olduğu için önce Sheraton otelinden başlayalım…
Sheraton otelinin yapımına da o zaman karşı çıkıldı…
O zamanda karşı çıkanlar bu ülkenin yurtseverleri ve ilerici-devrimci güçleriydi…
Sheraton oteli “Vakıflar Bankası”nındı…
Ama o otelden önce yeşili katleden ilk otel Hilton otelidir…
Amerika ile yapılan ikili anlaşmalarda öne sürülen bir madde de o dönem tamamen yeşil olan Hilton arsasının olduğu yeri inşaat izniydi…
Peki, Hilton oteline bu izni kim verdi…
O çok övündüğünüz “Demokrat Parti” ve Menderes iktidarı…
***
Hilton oteli, bölgedeki yeşil alanın katledilmesinin en önemli simgesidir…
1955 yılında açılan Hilton Oteli, hem İstanbul’un hem de Türkiye’nin ilk beş yıldızlı otelidir…
Peki, Sheraton otelini oraya kim dikti…
Bu kararı kim aldı…
Tabii ki, yine “Demokrat Parti” yine Adnan Menderes…
Yine yer tahsisi DP iktidarı ve Adnan Menderes başbakanlığında yapıldı…
Belediyenin mülkiyetinde olan arsa Vakıflar Bankasına satışı sağlanmıştı…
Otelin ilk adı da “Taksim Vakıflar Oteli” idi…
1950’li yıllarda başlayan çalışma, 1959’da uluslararası bir mimari yarışmayla sonuçlandı…
Ancak araya giren 1960 27 Mayıs ihtilali nedeniyle projenin yapımına “geç” başlandı…
1968’de temeli atıldı, 1975’te otel hizmete açıldı…
***
Gezi parkının tam adı “İnönü Gezi Parkı”dır…
Menderes’ten Tayyip Erdoğan’a kadar bu parka düşmanlığın altında İnönü düşmanlığı yatıyor…
Adnan Menderes’ten başlayan ve bugüne gelen gezi parkı düşmanlığını körükleyen şey parkın “İnönü” ismiyle özdeşleşmiş olmasıdır…
***
1989’da Nurettin Sözen SHP’den İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olduğunda tüm bölgeyi Hilton’dan itibaren yeniden “yeşil alan” olarak düzenlemek istedi…
Bunu gerçekleştirmek için ciddi çalışmalar yaptı…
En azından o dönem daha “Ceylan”lara peşkeş çekilmemiş olan Vakıflar bankasından Sheraton’u satın alıp, yıkmak için çok çalıştı…
Ancak, iktidarın engellemeleri ve belediyenin olanaklarının “yetersiz”liği nedeniyle bu proje gerçekleşemedi…
Nurettin Sözen’in önerisi Hilton’dan itibaren tüm gezi parkı ve Taksim meydanını birleştirerek meydan ve park yapılmasıydı…
***
Gelelim Koç Üniversitesine …
Gerçekten de Koç Üniversitesi tam bir “ağaç katliamı”dır…
Koç Üniversitesi yapılması için kesilen ağaçlarda binlerce kat fazla ağaç şimdi 3. Köprü, Havaalanı ve Kanal İstanbul için kesilecek…
AKP, tam bir ağaç ve yeşil düşmanı parti haline geldi…
***
Koç Üniversitesi alanı Sarıyer’de…
Sonra, bir “operasyon”la Bahçeköy belde belediyesi yetkisine bırakıldı…
Sarıyer’de Belediye başkanı Yusuf Tülün’dü…
Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı ve bugün de İstanbul büyükşehirde daire başkanı olarak çalışıyor Yusuf Tülün…
Bence başbakan önce kendi partisinden belediye başkanı olan Yusuf Tülün’e sormalı…
Acaba, Koç Üniversitesi planları Sarıyer belediyesinde kimler tarafından onandı…
Kimler karşı çıktı…
O zamanlar bu yağmaya karşı SHP dışında kimse tam olarak “itiraz” etmiyordu…
Zaten başbakan o zaman büyükşehir belediye başkanıydı…
Büyükşehir’de de SHP’nin itirazlarına rağmen Koç’a “kıyak”a devam edilmiştir…
***
“Tahsis” veya “kiralama”…
Arada ne fark var…
Zaten “tahsis”te kiralamanın bir “yol”u…
Daha sonra “Koç” grubuyla “koç” gibi anlaşmalar yapan kendisi değil mi?
***
Beni en çok şaşırtan bunca bilgi kirliliğine neden kimse itiraz etmez…
Neden, gerçeklerin ortaya çıkması için kimse bir caba göstermez…
Herkesten geçtim, Ana muhalefet partisi CHP neden suskun…
Anlamak mümkün değil…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni
Üzülerek bu yazınızı okudum.İnsanlık var olduğundan beri, kendi doğruları için gerçek doğruyu bir kenara itmeyi huy(=İnat) edinmiştir. Gerçekle yüzleşince de, yanlışını haklı çıkarmak için. Başka bir yanlışı, doğru gibi savunmasını yapmaktan da çekinmemiştir. Bu da başka bir rahatsızlığa yol açmıştır.''Taassup''. İşte bu iki hastalıktan kurtulmadıkça insanlık felah bulamaz. Bundan kurtulma reçetesi 1-ADİL olmak. 2- HELAL ve HARAMA dikkattir. Evrensel din mensubu olmak için olmazsa olmaz ilaç budur. Dün, BU GÜN, yarın.Selam ve Akılla.