İmambakır Üküş; Bu yeni 'abi' ve 'abla'lar hem ölüleri soydular. Hem de kıçlarına kazık çaktılar. Veya öyle sanıyorlar…
Mehmet Sevigen ismini hatırlarsınız…
CHP’nin İstanbul Milletvekillerinden…
Deniz Baykal’ın en gözde “prens”lerinden birisidir…
Hala da Deniz Baykal’ın en yakınındaki isimlerden birisi…
***
Her seçim öncesi ve sonrası adı en çok “anılan” isim CHP’de Mehmet Sevigen olurdu…
Milletvekilliği seçimlerinde…
Belediye başkanlığı seçimlerinde…
İl ve ilçe kongrelerinde…
İl ve ilçe atamalarında…
Her “şey”in Mehmet Sevigen’in elinden geçtiğine dair “şehir efsane”leri vardı…
Yok para aldı…
Yok hile yaptı…
Yok hizipçilik yaptı…
İddialar havada uçuşurdu…
Hatta bu “mevzu”lardan mahkemelik olduğu bile vardır Mehmet Sevigen’in…
***
Günahı, yalanı söyleyenin boynuna…
Ama gerçekten her CHP’linin başvurduğu isimlerden birisiydi Mehmet Sevigen…
Her ne gerekçeyle olursa olsun, her “zor” durumda olan partilinin imdadına yetişen isimlerden birisi de hep Sevigen olmuştu…
***
Deniz Baykal gidince, Mehmet Sevigen’de gitti…
Mehmet Sevigen’in gidişine sevinen çok oldu…
Kimi bayram yaptı…
Kimi kına yaktı…
Gerçekten de sevmeyeni çoktu Mehmet Sevigen’in…
Bu yüzden de kurultaylarda delegelerden en çok Mehmet Sevigen “çizik” yerdi…
Hep en düşük oyla parti meclisine seçilirdi…
***
En son CHP 9 Şubat’taki parti meclisinde akşam bir isim ilan edilmesi…
Sabah o ismin çizilip yerine yeni bir ismin yazılmasını gördükten sonra herkesin Sevigen’i rahmetle andığını gördüm…
Ve aklıma bir “mesel” düştü…
***
Zamanın birinde…
Bir Kasabada bir “ölü soyucu” varmış…
Her cenaze gömüldükten sonra gider, gömülmüş cenazeyi soyarmış…
Ve cenazeyi öyle kefensiz bir şekilde orta yerde bırakırmış…
Kasaba halkı bu adamdan illallah edermiş…
Adamsa, iki elini arakaya atıp kasaba meydanında dolaşırmış…
Dolaşırken de hep “gün gelecek beni rahmetle anacak ve arayacaksınız” dermiş…
Adam böyle dedikçe kasaba halkı basarmış küfürü…
Gel zaman git zaman adam ölmüş…
Ve kasaba halkı derin bir nefes almış…
İki ay, üç ay bu böyle devam etmiş…
Tam kasaba halkı huzura kavuştuk diye sevinirken, olaylar yeniden başlamış…
Bu kez ölen “adam”ın oğlu işe başlamış…
Oğul, hem ölüleri soyuyor hem de kıçına bir kazık çakıp orta yere bırakıyormuş…
Olaylar böyle devam ederken…
Kasaba halkı da “rahmetli ne iyi adamdı, bari ölülerimizin kıçına kazık çakmazdı” diye rahmetle ölen adamı arar olmuştu…
***
Bu yeni “abi” ve “abla”lar hem ölüleri soydular…
Hem de kıçlarına kazık çaktılar…
Veya öyle sanıyorlar…
Bakalım 31 Mart’ta kime nasıl kazık çakılmış olacak…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni