Oda TV, Soner Yalçın ihbarcılığı
İmambakır Üküş; Benim geçmişimle ilgili “şaibeli geçmiş” diye yazıyor Oda TV. “Şaibeli geçmiş” arıyorsa Oda TV çok uzağa bakmasına gerek yok. Soner Yalçın'ın geçmişine baksın “şaibe”nin ansiklopedisini yazacak şeylere ulaşır.
Gerçekten herkesin ne kadar çok benimle ilgili “derdi” varmış.
CHP kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu'nun kaybetmesi ile herkes dökülmeye başladı.
Özellikle Kılıçdaroğlu'nun yeminli düşmanları ve nefret suçuyla özdeşleşen isimlerin başını çektiği bir kampanya başlatıldı.
Amaç bir yandan kurultayda ne olduğunun üstünü örtmekti.
Bir diğer yandan ise Kılıçdaroğlu'na karşı kampanyayı benim üzerimden yürütmekti.
Niye ben hedef seçildim.
Çünkü amasız-fakatsız açık ve net olarak ilk günden itibaren Kılıçdaroğlu'nun yanında yer aldım.
Kılıçdaroğlu'na karşı yürütülen kampanyalara açık ve net olarak karşı durdum.
Daha da önemlisi dün de bugün de Kılıçdaroğlu'nun yanındaki herkese yönelik açık eleştirilerde bulundum.
Yani her zaman “Kral Çıplak” diyenlerin en başında yer aldım.
Oda TV hakkımda bir “haber” (!) yapmış.
Benim geçmişimle ilgili “şaibeli geçmiş” diye yazıyor Oda TV.
“Şaibeli geçmiş” arıyorsa Oda TV çok uzağa bakmasına gerek yok.
Soner Yalçın'ın geçmişine baksın “şaibe”nin ansiklopedisini yazacak şeylere ulaşır.
Daha Cem Ersever'in, Mustafa Deniz’in, Neval Boz’u öldürenler ortaya çıkmadı.
Daha kimlerin bu isimleri tuzağa düşürdüğü ortaya çıkmadı.
Benimle ve Dilfiraz Değerli ile ilgili yazmışlar.
Biz hala yaşıyoruz.
Cesetlerimiz daha ne İstanbul'un ne de Ankara'nın sokaklarına bırakılmadı?
Benim geçmişimi mi merak ediyor Oda TV ve Soner Yalçın.
Polis'teki işkencede tavrım ortada.
Cezaevlerindeki tavrım ortada.
Benimle yargılanan herkes yaşıyor.
Benimle birlikte işkence gören herkes yaşıyor.
Benimle cezaevinde birlikte yatan herkes yaşıyor.
Dün de bugün de verilmeyecek bir hesabım yok.
Adana'da iki kez saldırıda “öldü” diye bırakıldım; ölmedim.
Adana'da üç kez işkencede öldü diye Kiremithane’de tren hattının oraya bırakıldım.
Yine ölmedim.
Herkes yaşıyor ben de hala yaşıyorum.
Kimsenin duasıyla yaşamıyorum; kimsenin bedduasıyla da ölmem.
Kılıçdaroğlu'nu ve beni itibarsızlaştırmak için “Kılıçdaroğlu'na bağıran adam” veya “Kılıçdaroğlu'nu azarlayan adam” diye benden bahsediliyor.
Halbuki o gün görüntülerde de çok açık ve net olarak görünüyor ki ben Kılıçdaroğlu'na yönelik değil eski yeni Kılıçdaroğlu ekibine yönelik konuşuyorum.
Zaten konuşmamda da “bugüne kadar yalanla dolanla geldiniz sizin yüzünüzden Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettik. Şimdi de sizin yüzünüzden kurultayı kaybediyoruz” diyorum.
Polise ihbar ediyor beni Oda TV “her kritik işte önde” diye.
Yetmiyor.
Gezi direnişinden, Silivri eylemlerinden, polise karşı direniş görüntülerinden onlarca görüntü yayınlıyor.
Bu da yetmiyor Oda TV'ye.
İmam Bakır Üküş “ismi gerçek mi değil mi bilinmiyor” diyor.
Polise sahte kimlik ihbarında bulunuyor.
Bu yeni karşılaştığım bir durum değil.
Daha önce Gayrettepe'de polis sorgusunda da işkenceci polisler “bu isim gerçek değil gerçek ismini söyle” diye bin bir işkence yaptılar.
Oda TV'de de aynı yolda ilerliyor bu isim gerçek değil diyor.
Sol gelenekten isimlerle konuştuk, kimse onu tanımıyor, kimse ona güvenmiyor diyor Oda TV.
Kim bu isimler yok.
Uydur uydur yaz.
“Kendisinin Alevi olup olmadığı bile belli değil bilinmiyor” diyor Oda TV.
Bu da ayrı bir “suç” benim için.
Sen sorgu memuru musun Oda TV?
İsmini sorguluyorsun?
Nereli olduğunu sorguluyorsun?
Eylemlerde yer almamı sorguluyorsun?
Hatta Alevi olup olmadığımı sorguluyorsun?
Biz 12 Eylül'ün zor günlerinde kimseye “Eyvallah” etmedik, sizlere mi edeceğiz.
Elinizden ne geliyorsa arkanıza koymayın.
CHP'nin reklam paralarını dilinize dolanmışsınız.
Önce siz bir “reklam” ödemelerini bir açıklayın görelim bakalım.
Bizim CHP ile bu anlamda hiçbir bağımız olmadığı gibi CHP ile bir hesabımız olmaz, olamaz.
Yeni seçilen arkadaşlara da söylediğim ilk şey araştırın varsa bir “ilişki” hemen açıklayın.
Sizler de açıklaya biliyorsunuz?
Ayrıca o reklam işlerin başında olduğunu iddia ettiğiniz Tuncay Özkan'la ilgili benim yazdıklarım hem de ilk günden itibaren ortada.
Ne geçmişimizde ne de bugünümüzde hesabını veremeyeceğim bir şey yok.
Yaptığım her şeyinde bedelini ne olursa olsun hep sahip çıktım.
12 Eylül mahkemelerinde, sıkıyönetim mahkemelerinde sonrasında DGM mahkemelerinde hep devrimi ve sosyalizmi savundum.
Savunmaya da devam edeceğim.
Hep davama sahip çıktım; sahip çıkmaya da devam edeceğim.
Bizim kişisel bir hesabımız yok.
Bizim kişisel bir davamız yok.
Bizim 5’li çetelerin sofrasında yerimiz yok.
Bizim 5’li çetelerin yalılarında alem yapmışlığımız yok.
Bizim hiçbir rant ilişkimiz yok.
Bizim hiçbir ‘’kamu gücüne’’ kapılanmışlığımız yok.
Ne yaptıysak bedelini ödedik.
Her şey Türkiye'nin aydınlık geleceği için.
Dün de bedel ödedik.
Bugün de bedel ödüyoruz.
Hiç önemli değil.
Mücadelemiz her koşuda sürüyor ve sürecek.
www.istanbulgercegi.com Genel Yayın Yönetmeni İmambakır Üküş
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları