Sahte Deliller ve Belgeler Üreten Çeteye Ne Olacak
İmambakır Üküş, ''Esas sorumluları, Çiller, Ağar ve Güreş’ten hesap sorulamadı''…
Türkiye gerçekten “zor” bir ülke…
“Olağan” süreçleri olmayan bir ülke…
Tarihinin hangi dönemine bakarsanız bakın mutlaka bir “karanlık”
yanı var…
***
Sürekli “baskıcı” iktidarla yönetilmiş bir ülke…
Ama bazı dönemler “olağan baskı” rejimlerini aşan süreçler
yaşamış…
12 Mart faşist darbesi gibi…
12 Eylül faşist darbesi gibi…
Sorun yalnızca “askeri darbeler”de değil…
Darbesiz günlerde de benzeri süreçleri yaşamış…
***
Yakın dönemin en önemli olayı “Susurluk”tur…
“Susurluk”ta kazayla birlikte aslında “Çiller özel örgütü” denen
devlet içinde örgütlenmiş “suç çetesi” ortaya çıktı…
Devlet içinde örgütlenmiş “suç çetesi”nin neler yaptığını,
-hem de açığa çıkan çok küçük bölüm olmasına rağmen- dehşet içinde öğrendik…
O dönem ortaya çıkan “suç örgütü”ne karşı ne yazık ki
kararlı bir mücadele yürütülemedi…
Esas sorumluları, Çiller, Ağar ve Güreş’ten hesap sorulamadı…
Binlerce “faili meçhul”lerin sorumlusu olan “çete” ne yazık
ki sorgulanamadı…
Olayın “mali” boyutuna ise hiç girilemedi…
***
Türkiye’nin NATO üyeliğine girişiyle birlikte “Kontr-gerilla”
yada diğer adıyla “derin devlet” olgusuyla tanışmıştır…
Daha çok NATO’nun Sovyetler Birliğine ve genel olarak SOL’a
karşı “Gayri nizami” müdahalesinin örgütlenmesi olan Kontr-gerilla, AKP
iktidarı ile birlikte bir “başkalaşım” geçirdi…
“Derin devlet” AKP iktidarı ile birlikte giderek “cemeat suç
örgütü”ne dönüştü…
***
Polis içinde özellikle “polis istihbaratı” içinde
örgütlenmiş olan “cemaat” yapılanması, yargıda da “cemat”in güçlenmesiyle
birlikte önlenemez bir güç haline geldiler…
İlk dönem AKP’nin işine gelen bu yapılanma, Ergenekon,
Balyoz ve Poyrazköy davaları ile birlikte açılan bütün “askeri casusluk ve
fuhuş” “organizasyon”ları için “suç delilleri” üretti…
Sahte haham Tuncay Güney’inde “bir projeydi, bitti” dediği
Ergenekon sürecinin bütün sahte belge ve CD’lerini bu “merkez” üretti…
“Dokunanı yakar” diye tüm topluma korku salan bu “çete”,
hala görev başında…
***
Deniz Baykal her ne kadar “bir ilişkileri yok” diyerek “cemaati”
dışında tutsa da, bütün “kaset operasyon”larında “cemaat” vardır…
Bu “çete”, aynı zamanda CIA ve MOSSAD’la içiçe bir “çete”dir…
CIA ve MOSSAD’ın “Konjonktürel” çıkarıyla
“cemaat”in çıkarları örtüştüğü için bütün süreçleri birlikte yönettiler…
Hiç kimse bu nokta da “cemaat”in gücünü
hafife almamalıdır…
***
Görünen o ki, “cemaat” ve AKP özellikle Tayyip Erdoğan
arasındaki “çatışma” büyüyerek devam edecektir…
“Cemaat”in neleri göze alabileceğini “MİT krizi”iyle hep
birlikte gördük…
“Cemaat”in yargıda ve poliste -“özellikle polis istihbarat”ında
ki gücü kırılmadan “cemaat”e karşı etkili bir mücadele yürütülemez…
Ancak, AKP’ninde Tayyip Erdoğan’ında bu “suç örgütü’ne
karşı açık bir mücadele yürütmesi çok zor görünüyor…
Başbakanın evine ve ofisine bile “dinleme” ve “gözetleme”
cihazı yerleştiren bir “çete”ye karşı, AKP’nin da “el”i çok zayıf…
***
Türkiye’nin sağlıklı ve işleyen bir demokrasiye
kavuşabilmesi için “devlet içinde” örgütlenen bütün “çete”lerden arınması
gerekli…
Bırakın “demokrasi”yi AKP ve Tayyip Erdoğan’ın bile “sağlıklı
siyasi” varlıkları bu “çete”lerin temizlenmesini zorunlu kılıyor…
Tümüyle hukuk ve etik dışı yol ve yöntemlerle çalışan bu “çete”lerde
kurtulmadan Türkiye demokratikleşemez…
İmambakır Üküş
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları