İmambakır Üküş; Türkiye’nin en “şovmen” siyasi figürü Mustafa Sarıgül’dür…
Türkiye’nin en “şovmen” siyasi figürü Mustafa Sarıgül’dür…Hiçbir şey söylemeden bir şey söylüyormuş gibi yapmanın ustası…
Hiçbir şey yapmadan her şeyi yapıyormuş gibi yapmanın ustası…
Her durumu ve her olayı siyasi şova dönüştürme ustası…
İşte kamuoyu Mustafa Sarıgül’ün bu özelliklerini bildiği için “gezi direnişi” sürecinde Mustafa Sarıgül’ün neden ortalıkta görünmediğini merak etti…
***
Gezi direnişi 11 yıllık AKP iktidarına karşı kitlesel başkaldırıydı…
AKP hiç ummadığı anda hiç ummadığı sert bir darbe almıştı…
Dolayısıyla sendeledi; panikledi…
Korktu…
Korktukça saldırganlaştı…
Saldırganlaştı korktu…
Açık ve aleni olarak “kan” dökmekten çekinmedi…
AKP ve Tayyip Erdoğan ilk defa gerçek yüzünü ortaya koydu…
Otoriter…
Baskıcı…
Ve her şeyi göze alan…
***
Mücadelenin bu kadar “sert” olduğu bir ortamda siyaseti “yumuşak” daha çok “sevgi”, “kuşlar” ve “kelebek”lerle sınırlı olan Mustafa Sarıgül’ün ortalıkta olması mümkün müydü?
AKP ve Tayyip Erdoğan Gezi direnişiyle bağı olan veya direnişe en küçük “sempati” besleyenlere bile şiddet uyguladığı bir ortamda Mustafa Sarıgül’ün gezi direnişine sahip çıkması mümkün müydü?
***
Gezi direnişini kırmak veya pasifize etmek için bir tek AKP’nin polisleri ve TOMA’ları yoktu alanlarda…
Bir de çok çeşitli “neden”ler ve “kılıf”larla direnişi kırmak isteyenler vardı…
İşte Mustafa Sarıgül’de direnişi kırmak isteyenlerin başında yer alan insanlardan birisiydi…
Mustafa Sarıgül, “Kadir Abi”si ve “Abdullah Abi”si için “devre”deydi…
Kendine de çok güveniyordu…
***
Hani Sarıgül, gezi direnişinde “bende vardım” diyor ya…
Hani Sarıgül, gezi direnişinde “ben de gaz yedim” diyor ya…
Kısmen doğru…
Mustafa Sarıgül, iki kez Taksim meydanına geldi…
İlki; 31 Mayıs’ta…
İkincisi; 1 Haziran’da…
***
Direnişin en çatışmalı ve kritik günü 31 Mayıs’tı…
Gezi Parkındaki çadırlar sökülmüş, gezi yasak alan ilan edilmişti…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, İstanbul'da ki bütün belediye başkanlarına Taksim Meydanında basın açıklaması için çağrı yapmıştı…
Polis, basın açıklamasını biber gazı ve TOMA’larla dağıtmıştı…
Basın açıklamasına birçok CHP milletvekili ve CHP Genel Başkan Yardımcıları da katılmıştı…
Gün boyu süren direniş sürekli polis saldırısıyla püskürtüldü…
Aynı gün aynı zamanda İstiklalde de direniş sürüyordu…
Taksim Meydanına giriş barikatlarla kapatılmıştı…
Direniş gün boyu devam etti…
Arada polis, kısmi olarak insanların ve basın mensuplarının alana girişine izin veriyordu…
Akşama doğru Mustafa Sarıgül ve yanındakiler meydana doğru geldiler…
Tam o anda polis saldırısı başladı…
Mustafa Sarıgül ve yanındakiler hızlı bir şekilde alanı terk ederek “The Marmara” oteline yöneldiler…
Sonradan öğreniyoruz ki, Otelin 22. Katında kendilerine yer ayırtmışlar…
O gün “The Marmara” oteli kapılarını direnişçilere açık tutmuştu…
“Taksim Dayanışması” temsilcileri ve CHP yöneticileri de otele yönelmişti…
Yine CHP Genel Başkan yardımcısı Gürsel Tekin ve bazı CHP’liler de 22. Katta bulunuyordu…
İşte, o süreçte Mustafa Sarıgül bazı CHP yöneticilerinde yönlendirmesiyle “Taksim Dayanışması” temsilcileriyle “ilişki” kurmuştu…
Sarıgül, direnişin bazı “lojistik” ve “maddi” sorunlarını çözmeyi üstlenmişti…
Yine CHP yöneticileri “eğer Sarıgül çözüm üretmezse yardımcı olacaklarını” söylüyorlardı…
Gerçekten de Mustafa Sarıgül, bazı “zorunlu” ihtiyaçların giderilmesi için seferber olmuştu…
***
Sarıgül’ün ikinci Taksim Meydanına gelişi ise 1 Haziran’daydı…
31 Mayıs da gece-gündüz devam eden direniş devam etti…
1 Haziran’da direniş giderek sertleşerek devam etti…
CHP’nin mitingi iptal edilip etmeyeceği direnişin en kritik anıydı…
Sonuçta, CHP Kadıköy mitingini iptal etti…
Kılıçdaroğlu, herkesi Taksim meydanına çıkmak için Beşiktaş’ta buluşmaya devam etti…
Ve polisin direnişi kırıldı…
Polis alanı direnişçilere terk etti…
Milyonlar Taksim Meydanına ve Gezi parkına aktı…
Taksim Meydanı ve Gezi Parkı özgürleşmişti…
İşte 1 Haziran’da alana Kılıçdaroğlu’nun geleceği söylendiğinde de Mustafa Sarıgül etrafında Siyah Takım elbiseli bir gurupla geldi ve yine doğrudan “The Marmara”nın 22. Katına çıktı…
***
Sargül’ün alana ve Gezi parkıyla “ilişkisi” bu kadarla sınırlı kalmadı…
Gezi direnişi boyunca ne kadar “kriminal” olay ve kişi varsa, Sarıgül ve Şişli belediyesi bağlantılı oldu…
1 Haziran’da Taksim meydanı “Özgür”leşmişti…
9 Haziran’da büyük miting hedeflendi…
İşte ne olduysa bu dokuz gün içinde oldu…
İlk günler gerçekten de Mustafa Sarıgül, “lojistik” destek verdi…
Şimdi açıklamak istemediğim “destek”leri oldu…
9 Haziran mitingi içinde “alt yapı”nın bütün sorumluluğunu “üstleneceğini” söyledi…
Bu arda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, Gezi direnişine yönelik “mesaj alınmıştır, artık direnişi bitirin” çağrısı yapıyorlardı…
9 Haziran miting günü yaklaştıkça Mustafa Sarıgül’ün de tavrı değişti…
Başta “koşulsuz” bir destek gibi görünen Mustafa Sarıgül desteğinin niteliği giderek belli olmaya başlamıştı…
Mustafa Sarıgül, görüştüğü “Taksim Dayanışmasından insanlara “direnişi bitirin” demeye başladı…
Sarıgül, aynı Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi “mesaj alınmıştır. Direnişi bitirin” demeye başladı…
Bununla da kalmadı Mustafa Sarıgül…
“Direnişi bitirin yoksa verdiğim desteği geri alaçağım” demeye başladı…
“Taksim Dayanışması”ndan Sarıgül’ün talebi mitingde direnişin bittiğinin ilan edilmesiydi…
Ancak “Taksim Dayanışmasından arkadaşlar hiç kimsenin böyle bir karar almaya yetkisinin olmadığını söyledi…
Ayrıca kendilerinin direnişin başlatıcısı olmadığını; kendilerinin böyle bir kararı olsa bile hiç kimsenin bunu uymayacağını bildirdi…
Gezi direnişinin talepleri vardı…
Bu talepler karşılanmadan kimsenin direnişi bitirmeye gücünün yetmeyeceği ifade edildi…
İşte o zaman Mustafa Sarıgül, bütün desteği kesti…
Mitingi sabote etmeye, yapılamaz hale getirmeye çalıştı…
Şimdi süreci “kriminal”leştirmemek için söylemiyorum, ama herkesi “zor” durumda bırakmak için elinden geleni yaptı…
Gerçekten de Mustafa Sarıgül, bütün desteğini ve katkısını kesti…
Neler olduğunu O ve Taksim Dayanışmasından arkadaşlar biliyor…
Çok isterse bütün ayrıntılarıyla da yazabilirim…
***
Gezi direnişini kırmaya ve içeriğini boşaltmaya yönelik her girişim Sarıgül’le bir şekilde bağlantılı oldu…
Sahte doktorlardan, kimliği ve nerden geldiği belli olmayan “kamyon”lara ne varsa hep Şişli ve Sargül bağlantılı oldu…
İçki kamyonlarından, ilaç kamyonlarına ve nasıl-kim tarafından “doldurulmuş” depolara kadar soru işaretli ne varsa Sarıgül ve Şişli bağlantılı oldu…
Aslında bu konuda söyleyecek ve yazacak çok şey var…
Ama, AKP’nin Gezi direnişini itibarsızlaştırmak için her yola başvurduğu bu süreçte, buna gerek yok…
Her ne kadar olan-biten hiçbir şey Gezi direnişçilerini bağlamasa da AKP’nin “çamur at izi kalsın” politikasına malzeme vermenin bir anlamı yok…
***
Gezi direnişinde boy göstermeyen Mustafa Sarıgül, Gülen Cemaatinin “Türkçe Olimpiyatları”nda boy gösterdi…
Her türlü desteği ve katkıyı koşulsuz olarak verdi…
Siz hiç Mustafa Sarıgül’ün Gezi direnişinde öldürülen gençler için bir şey söylediğini duydunuz mu?
Siz hiç Mustafa Sarıgül’ün polis ve devletin Gezi direnişinde uyguladığı şddeti kınadığını duydunuz mu?
Siz hiç Mustafa Sarıgül’ün gezi direnişinde yaralanan birisini ziyaret ettiğini duydunuz mu?
Siz hiç Mustafa Sarıgül’ün İ. Melih Gökçek ve AKP polisinin ODTÜ’de uyguladığı şiddeti kınadığını duydunuz mu?
***
Mustafa Sarıgül, hiçbir şekilde AKP’ye karşı çıkmaz…
Mustafa Sarıgül, hiçbir şekilde AKP ve Tayyip Erdoğan’ın uyguladığı şiddeti kınayamaz…
Şimdi, bu Sarıgül mü CHP’nin ve Sol’un umudu olacak…
Hadi canım sende…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni