İmambakır Üküş; Poyrazköy Davası’nda 'beraat' kararı çıktı, kararı iki kişi göremedi ve duyamadı. Türkan Saylan ve Ali Tatar, yaşamadığı için beraat kararını göremediler; duyamadılar…
Poyrazköy Davası’nda “beraat” kararı çıktı…
Ama bu “beraat” kararını iki kişi göremedi ve duyamadı...
Türkan Saylan ve Ali Tatar, yaşamadığı için beraat kararını göremediler; duyamadılar…
Ama onlara bu “kumpas”ı kuranlar ve bu “kumpas”a çeşitli nedenlerle “taraf” olan bütün alçaklar bu kararı duydular; duydular…
***
Türkan Saylan; bütün hayatını insanlara ve gençlere özellikle de kızların eğitimine adadı…
Türkiye’de birçok “ilk”in “
ilk”iydi Türkan Saylan…
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’yle eğitimde bir “
ışık” oldu.
Türkiye’nin çağdaş ve aydınlık bir ülke olmasına kendini adadı.
***
Onu yalnızca gericiliğin saldırıları yormadı…
Yakalandığı amansız hastalık onu yordu, hem de çok yordu.
Ölümcül bir hastalıkla uğraşırken hakkında “kumpas” kuruldu.
Hakkında en adi ve en alçakça yalanlarla bezenmiş iftiralar atıldı…
Ölümle mücadele ederken gözaltına alınmak istendi; polis baskınlarına maruz kaldı.
Ama o hiç ama hiç yılmadı…
***
Türkan Saylan bir direniş abidesi ve aydınlanma savaşçısı olarak bütün saldırıları dimdik ayakta karşıladı…
Ama birçok “dost” bildikleri fareler gibi kaçıştı.
AKP’nin ve cemaatin saldırılarından korkanlar, Türkan Saylan’ı ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni yalnız bıraktılar…
Birçok insan ve kurum bağış yapmaktan bile korkar oldu.
***
Ali Tatar da
Türkan Saylan gibi alçakça iftiraların hedefi oldu…
Hakkında “itibarsızlaştırma” kampanyaları açıldı.
Kendisi ve arkadaşları hakkında yapılan iftiralara karşı direndi…
En çok, çok güvendiği kimi “silah arkadaşları”nın tavrına ve suskunluğuna tepki gösterdi.
***
Ali Tatar; iftiraların yarattığı karanlığı aydınlatmak için kendi bedenini ateşe verdi…
Alçakça iftiralar ve yalanlar karşısındaki suskunluğu kırmak için kurşun sıktı…
Kendi bedeniyle bir “
yol” açmaya çalıştı.
Kendi ateşiyle aydınlattı karanlığı.
***
Bugün Türkan Saylan yok…
Bugün Ali Tatar yok…
Bugün her şeyin iftira olduğu belgelendi…
Bugün her şeyin yalan olduğu belgelendi…
Ama kim geri getirebilir ki Türkan Saylan’ı ve Ali Tatar’ı?...
***
Bu dava “
beraat” kararıyla bitmedi.
Esas “
dava” şimdi başlıyor…
Şimdi bütün “
kumpas”çıların açığa çıkartılıp yargılanması gerekiyor…
Şimdi bütün bu “
davanın” “
savcılarının” ve “
hakimlerinin” yargılanması gerekiyor…
Şimdi bütün “
kumpas”çıların açığa çıkartılıp, adalete teslim edilmesi gerekiyor…
***
Sorun yalnızca “
kumpasçılar”ı adalete teslim etmek değil…
Esas sorun, bu süreçte “
sessiz” kalanlar ve bu sürece “sol” adına dahil olanlarda…
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk davalarında Türkiye’de sol iyi bir “
sınav” veremedi…
Ne yazık ki AKP’nin ve cemaatin yarattığı rüzgara Türkiye’nin aydınlarının ve Sol’unun büyük bir bölümü de kapıldı…
***
Bu ‘’
kumpas’’ davalarda Türkiye’nin geleceği karartıldı…
Bu davalarda sorun “
sanıkların” veya “aile”lerinin çektiği acılar değil; esas sorun bu davalar yoluyla Türkiye “ipotek” altına alındı.
Sesiz kalanlar ve bu rüzgara kapılanlar da en az AKP ve cemaat kadar suçludurlar…
***
Türkiye; bir bütün olarak kendisiyle bu davalar nedeniyle yüzleşmelidir…
Aydınlarımız, gazetecilerimiz, yazarlarımız bir bütün olarak bu davalar nedeniyle kendi gerekçeleriyle yüzleşmelidir.
Sol – sosyalist hareketler bu davalar nedeniyle kendisiyle yüzleşmelidir…
Aydınlarımız, solcularımız, siyasi parti ve örgütlerimiz neden ve nasıl AKP’nin ve cemaatin yedeğine düştüler; bunu sorgulamak zorundalar…
***
Hepimizin bir özür borcu var…
Bu karanlığa engel olmadığımız için…
Türkiye’nin aydınlık geleceğinin karartılmasına engel olamadığımız için…
En çok da Türkan Saylan’a ve Ali Tatar’a özür borcumuz var…
Onları yaşatamadığımız için…
İmambakır Üküş
İstanbul Gerçeği Genel Yayın Yönetmeni