''Yok'' Hükmündeki Bir Kongreden İzlenimler
CHP, baştan yarışı kaybettiğini ilan etmiş durumda…
CHP, 34. Olağan il kongresini yaptı İstanbul’da…
Abdi İpekçi spor salonunda…
AKP’de yakında il kongresi yapacak…
Onlarda “Arena” stadında yapacaklar…
CHP, “boş” tribünlere “oynadı”
salonda…
Bakalım, AKP kimlere oynayacak statta…
***
CHP, baştan yarışı kaybettiğini ilan etmiş durumda…
“Salon” sözcülüğünü geçmişte “hakaret”
kabul eden “sol” veya “sosyal demokrat”lar kendilerini “salon”a hapsederken
AKP “alan”lara çıkıyor…
On binleri toplamayı hedeflerken İstanbul’un en büyük stadını tercih ediyor…
***
CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu,
salona geç geldi…
Belli ki, salonun biraz daha dolması
beklendi…
Ama, ne yazık ki salon dolmadı…
Doldurulamadı…
İyi ki, Ali Özcan aday olmuş…
“Tribün”ler de Ali Özcan’ı
desteklemeye gelenlerde olmasaymış tamamen “boş” bir salona konuşmuş olacaktı Kılıçdaroğlu…
Ben en başından söylemiştim “Oğuz Kaan Salıcı”nın il başkanlığı seçmek İstanbul’u "boş" tutmaktır diye…
***
“Boş” ve “ruhsuz” bir
salon…
Coşku ve heyecanın sıfır noktasında
olduğu salonu ateşlemeye “Yeni Türkü”
de yetmedi…
“Yeni Türkü” konseri de iki taraf için bir felaketti…
Her halde, “Yeni Türkü” ilk defa bu kadar “ilgisiz” ve “coşkusuz” bir
kitleye konser verdi…
“Salon”daki havaysa, bunlarda “kim” noktasındaydı…
CHP genel başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun salona girişi biraz hareketlenme yaratsa da, salonu
ateşlemeye yetmedi…
Ne Kemal Kılıçdaroğlu salonu heyecanlandırabildi…
Ne salon, Kemal Kılıçdaroğlu’na heyecan ve coşku verdi…
Boş, ruhsuz ve heyecansız bir
salona konuştu CHP genel başkanı…
Uzun konuşmasına salon neredeyse
hiç tepki vermedi…
Doğru dürüst slogan bile atan olmadı…
Konuşmasının ortalarında ise salondaki
“ilgi”de dağıldı…
Yavaş yavaş dışarı çıktı insanlar…
Bu nedenle Kılıçdaroğlu, sözünü bitirirken “durun, daha bitmedi” diyerek, insanları tutmaya çalıştı…
***
Yalnızca, kendi iç iktidar
mücadelesine odaklanmış ve CHP’nin
kendisine bile yabancılaştırılmış “salon
solcularından” oluşan “yeni CHP”
İstanbul il yönetiminin İstanbul’a verebileceği hiçbir şey
yoktur…
Dünkü, kongreye bakın…
Başka söze gerek yok…
***
Divan tamamen “erkek egemen”di…
Hiçbir “kadın” delegeyi divana layık görmeyen Oğuz Kaan Salıcı ekibi, anneler
gününde kadınlarımıza nasıl baktığını da ortaya koymuş oldu…
***
13 Mayıs anneler günü…
Sanıyorum, Oğuz Kaan Salıcı ve ekibi anneler gününün “popüler” bir gün olduğunun farkında değil…
Alelacele, seçilmiş bir gün olan 13 Mayıs’ta annelere de saygısızlık yapılmıştır…
Birçok insan annesine gitmek yerine
salona gelmiş…
Birçok anne ise, delege ve aktif partili olduğundan dolayı, günü
yaşayamamıştır…
***
“İstanbul’u alacağız” iddiasında olan bir ekip, o “salonu” böylemi hazırlar?
“Salon”nun içi de “boş” ve “hazırlıksız”dı…
Tıpkı, İstanbul il yönetmeye aday Erdoğan
Toprak- Aydın Ayaydın gibi…
Hiçbir politik iddia ve hedefin
süslemediği salonda, “yeni” olan ne
acaba diye insan düşünmeden edemiyor…
***
Genel merkez ekibinin ilçe
başkanları üzerindeki egemenliği çok açık ve netti…
Bu kongrenin kaybedenlerinin
başında hiçbir politik tutarlılık göstermeyen ilçe başkanları ve kendilerini siyasetin
“duayen”leri olarak görenler vardı…
Onlar, bu surecin başından itibaren
“bir o yana bir bu yana” sallanıp
durdular…
Birçoğu hiçbir listede bile yer almadı…
***
“Zoraki” çarşaf liste uygulaması, pratikte bazı sorunlara yol açsa da
çok önemli ve tarihi bir adımdır…
Artık, yol açılmıştır…
Sıra, kurultayın çarşaf listeyle yapılmasındadır…
***
“Blok liste” ile yapılması beklenen İstanbul il kongresinin “çarşaf
liste” ile yapılması “sürpriz”
sayılsa da durum pek öyle değildi…
Cumartesi çok geç saatlere kadar
yoğun bir “trafik” yaşandı…
Ali Özcan, “çarşaf liste”
konusunda oldukça ısrarlı oldu…
Özellikle, Erdoğan Toprak’ın bunu engellemeye yönelik çalışmasını hem Kemal Kılıçdaroğlu’na anlattı…
Hem de bunda ısrar etmesi halinde
neler olabileceğini Erdoğan Toprak’ın
anlayabileceği bir “dil” ve “uslup”la Erdoğan Toprak ve Aydın
Ayaydın’a anlattı…
Ali Özcan’ın dobralığını ve üslubunu bilenler ne dediğimi
anlamıştır…
Erdoğan Toprak ve Aydın
Ayaydın’da…
***
Kongrenin geç başlaması, divanın
geç oluşturulması sorunların başlangıç oldu…
CHP Genel başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasına kadar belirsizliğini koruyan liste tartışması,
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “burada örnek bir kongre yapacağız.
Demokrasi dersi vereceğiz” mesajıyla son buldu…
Ama, salon ve adaylar buna hazır
değildi…
“Çarşaf liste” eğilimi netleşince, “aday patlaması” yaşandı…
Kurultay delegeliğine 736 kişi
başvurdu…
130’a yakın isim ise il yönetimi
için başvurdu.
Disiplin kuruluna başvurularda eklenince
1000’e yakın isim başvurmuş oldu…
***
Kendini “tanıtmak” isteyenlerse “hazırlıksız”dı…
İlkel yöntemlerle, ne bulurlarsa
adını yazarak insanlar kendini “tanıtma”ya
çalıştı…
İşin ilginci 3 il başkanı adayından
hiçbirinin ortalıkta bir programı veya tanıtım broşürü yoktu…
Son anda Semih Eryıldız hocanın bir kitapçığı geldi…
Ama, onu da ne delegeler gördü…
Ne de salona gelen diğer insanlar…
***
Kemal Kılçdaroğlu salona iki adayla birlikte girdi…
Ve sahneye de iki adayla birlikte
çıktı…
Oğuz Kaan Salıcı ve Ali
Özcan’ı sahnede konuşması bitinceye kadar bekletti…
Sonra, ikisinin de elini havaya
kaldırdı…
Peki, üçüncüsü aday Prof. Dr. Semih Eryıldız neden yanında
değildi?
Neden, yalnızca iki aday, “onure”
etti…
Bir genel başkanın bütün üyeleri
arasında bile “tarafsız” olması
gerekmez mi?
***
“Çarşaf liste” uygulamasının akşamının bir nedeni de Ali Özcan ekibinin amatörlüğü ve iş bilmezliğiydi…
Bir türlü salona “anahtar listeyi” getiremediler…
İlk yaptıkları, “anahtar” liste Oğuz Kaan Salıcı’nın listesine tepkiler yükselip, kopmalar olunca
yeniden hazırlandı…
Ama, amatör ve iş bilmez ekibin
insafına kalan süreç, kongreyi tıkadı…
Saatlerce, seçim başlayamadı…
Salonda tepkiler, protestolar
başladı…
Hatta, “ben Ali Özcan’a oy verecektim. Lanet olsun hepsine” deyip oy
kullanmadan giden çok sayıda delege oldu…
***
Liste çok kabarıktı…
Anahtar listelerde…
Ortalığa saçılan “gerçek liste” ve “anahtar liste”ler ilginç bir görüntü oluşturdu…
“Oy”un gizliliği kalmamıştı…
Herkes “aleni” oy kullandı…
Oylar aleni, tasnif problemli oldu…
***
Tepki oyları çoktu…
Her iki adaya oy vermeden sadece
yönetim listesine oy veren çok sayıda delege vardı…
Boş ve geçersiz oy sayısı yükseltti…
Bir nedeni “tüzük” bir nedeni tepki ve yorgunluktu…
***
Kazananı olmayan ama kaybedeni çok olan bir kongre oldu…
Kaybeden İstanbul…
Kaybedeni CHP oldu…
***
Divan, kongreyi iyi yönetti…
Engin Altay’ın yönetemeyeceği iddiası boşta kaldı…
Engin Altay hem iyi yönetti…
Hem de çıkacak birçok olayı anında
önleyebildi…
Hele, özellikle yorgunluk ve
gerginlik ortamında ortaya çıkan “Anahtar”
liste krizi çok iyi idare etti…
Eğer baskılara boyun eğip, hemen
oylamayı başlatsaydı, çıkacak olaylarla kongrenin bitmesi mümkün olmazdı…
Hem seçim kurulu başkanı, hem de Engin Altay durumu iyi idare etti…
Çok uzun bir süre Ali Özcan ekibini “anahtar” liste getirmesini beklediler…
Sonuçta getiremediler ve seçimler
başlatıldı…
***
Bir ilginç durum saptaması ise Ercan Karakaş’la ilgili…
Oğuz Kaan Salıcı’nın geçmişte “sol”la,
“sosyal demokrasi”yle ilgisi hep “SODEV” üzerinden kurulmuştur…
İşte, SODEV’li…
Orada çalışmalar yapmış…
Ercan Karakaş Oğuz Kaan Salıcı’yı destekliyor. Vs. vs. vs…
Ali Özcan, divan başkanlığına Ercan
Karakaş’ı önerdi…
“SODEV”li Oğuz Kaan Salıcı
reddetti…
Ali Özcan, Ercan Karakaş ve SODEV’den
övgüyle bahsetti…
Özellikle parti içi hukuk ve parti
içi demokrasi konusunda SODEV’in ve Ercan Karakaş’ın çalışmalarından ve O
çalışmaların kendi üzerinde ki etkilerinden bahsetti…
Oğuz Kaan Salıcı’yla hiçbir şekilde ne Ercan Karakaş adını andı, ne
de SODEV’den bahsetti…
O olmayan “sol geçmiş”i için bile, SODEV ve Ercan Karakaş referansına ihtiyaç
duymadı…
Ama, daha önemlisi Ercan Karakaş’ın kurultay delegelisi
yazılmayışıdır…
Hadi, Erdoğan Toprak ve Aydın
Ayaydın’a Ercan Karakaş ismi
batıyor…
Sana ne oluyor Oğuz Kaan “Satıcı”!...
Umarım bu olup bitenler, Laz’ın idam sehpasındaki sözü gibi “ha bu olan Ercan Karakaş’a ders olsun”…
***
CHP İstanbul il kongresi İstanbul’un
cenaze merasimi gibiydi…
Hepimizin başı sağ olsun…
Kalanlar…
Eğer kalanlar varsa, onlarla
birlikte yeni bir yolculuğa çıkma zamanı geldi, geçiyor bile…
***
Son söz yerine…
Köyün birinde, millet camiye
toplanmış…
Cenazeleri var…
Ama cenazeyi kaldıracak “imam” yok…
Bakıyorlar, Caminin önünde Bekri Mustafa geçiyor…
Yakalıyorlar, “aman, ocağına düştük, gel imam”lık yap, cenazeyi yıka; kaldıralım.
Ne istiyorsan vereceğiz” diyorlar…
Bekri, cenazeyi yıkıyor; dualar
edilip namazı kıldırıyor…
Tam, cemaat tabutu kaldıracak, Bekri; eğilip tabuta bir şeyler fısıldıyor…
Cenazeyi kaldırıyorlar…
Bütün köye bir merak sarıyor…
Bekri, tabuta ne fısıldadı diye…
Israrlara dayanamayan Bekri, “O dünyadan buralarda durum nasıl diye sorarlarsa siz onlara Bekri
camiye “imam” oldu, onlar anlar” demiş…
Ben bu cenazenin tabutuna şunu
fısıldıyorum “imam olarak”…
O tarafta CHP’de, Sol’da ne var ne
yok diye sorarlarsa, CHP’de “Sol”culuk Erdoğan Toprak ve Aydın
Ayaydın’a kalmış deyin…
Onlar anlar…
İmambakır Üküş
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları