Bakanlık şart
Melih Aşık; Deniz Baykal, Siyasi liderler arasında başta laiklik olmak üzere Kemalist ilkeleri ve Cumhuriyet değerlerini savunan bir o kalmıştı. Son neslin son temsilcisiydi. Hataları ve sevaplarıyla. Siyasi tarihe adını bırakarak ayrıldı.
Milletçe önümüzde iki ağır ödev var.
Birincisi… 10 şehrin ve 15 milyon insanın etkilendiği Kahramanmaraş depreminin yaralarını çok çabuk sarmak, şehirleri yeniden inşa etmek, hayatı yeniden yaşanır hale getirmek.
İkincisi… Var gücümüzle eli kulağında olan İstanbul depremine hazırlanmak. Hızlı tedbir alınmadığı takdirde İstanbul depreminin Cumhuriyet’in sonu olacağını kavramak, o nedenle çok hızlı ve etkili adımlar atmak.
Zaten sıkmakta olduğumuz kemerleri biraz daha sıkmak. Her tülü lüksü, keyfi, tatlı hayatı bir kenara bırakmak, milletçe bu ağır yükleri kaldırmaya hazırlanmak zorundayız.
İlk adım mı? Pek çok uzman aynı kanıda birleşiyor. İlk adım olarak bir “Afetler ve Deprem Bakanlığı” kurulmalı.
Yıl içinde sürekli sel, yangın ve depremle karşı karşıya kaldığımız halde her defasında hazırlıksız yakalanıyoruz. İlk müdahale ve kurtarma aksıyor. Kurtulanları beslemek ve barındırmak mesele oluyor. Eşgüdüm kurulamıyor.
Bir bakanlık kurulursa gerekli hazırlıklar tek elden ve daha programlı şekilde yapılabilir. Devlet hızlı hareket eder. Kayıplar aza indirilir. Yaralar çabuk sarılır. Afete hazırlık olarak çıkarılması gereken yeni kanun ve yönetmelikleri de bu bakanlık hazırlar. Hükümete gerekli uyarıları yapmak bu bakanlığın işi olur.
Yeni bakanlık için vakit geçirmeden kolları sıvamalıyız.
DENİZ BAYKAL
Yıllar çabuk geçiyor. Oysa her şey daha dün gibi. Onu ilk kez SBF koridorlarında görmüştük. Yıl 1964-65. Hukuk’u bitirmiş, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne asistan olmuştu. Henüz derslere girmiyorsa da koridorlarda etrafına toplanan biz öğrencilerle sohbet etmeyi seviyordu. Sonraki yıllarda siyasetçi olarak tanıdık kendisini. Sık sık uzun sohbetlerimiz oldu. Her zaman hatırşinas, nazik, neşeli, espriliydi. Eleştiriye müthiş tahammüllüydü. Ben yazılarımda çok ağır eleştiriler yönelttim kendisine. Kemal Derviş’i partiye kabulü en büyük hatalarından biriydi. Kimi zaman hizipçi olmakla, kimi zaman partiyi büyütmemekle suçlanırdı. Partiye genel başkan seçimi için dayattığı şartlar komikti. Çok ağır eleştirdik ama o bize karşı dost tavrını hiç değiştirmedi. Günahları yanında büyük sevapları oldu. Kardak Krizi sırasında dışişleri bakanıydı. Krizin giderilmesinde önemli rolü oldu. 1 Mart tezkeresinin reddi için yaptığı mücadele ülkeyi büyük badirelerin eşiğinden aldı. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında “Ben onların avukatıyım” şeklindeki cesur savunmasıyla haktan ve adaletten yana tavır koydu.
Kaset darbesiyle devrilmesi iç ve dış egemenlerin onu yola getirmekten umudu kestiklerini gösterir.
Siyasi liderler arasında başta laiklik olmak üzere Kemalist ilkeleri ve Cumhuriyet değerlerini savunan bir o kalmıştı. Son neslin son temsilcisiydi.
Hataları ve sevaplarıyla.
Siyasi tarihe adını bırakarak ayrıldı.
FAY
Facebook dostumuz Saniye Akkoç TV’lere haklı bir sitemde bulunuyor.
*Şunu anlamakta cidden zorlanıyorum: Her akşam, bize jeoloji, jeofizik, mühendislik vs. dersi veren programlar seyrettiren kanallar neyi amaçlıyor?
Bu kanallar bize depremden korunma, önlemler hatta ilk yardım dersleri verseler çok daha iyi olacak. Ya da ev alırken veya kiralarken neye dikkat edeceğiz? Zemin etüt raporunu kime göstereceğiz? Güçlendirme nasıl yapılır? Zemin sıvılaşması nedir? Varsa nasıl yok edilir, vs.
Yani denem o ki şahsen ne yer bilimci olacağım ne inşaat mühendisi olacağım, müteahhit olmayı da düşünmüyorum. O yüzden şu fay bilimi derslerine bir ara verin artık.
YAĞMA
Tele 1 TV Hatay Muhabiri Hasan Sivri naklen yayında anlatıyor.
*Samandağ’a giderken aracımıza depremzedelere yardım malzemesi de almıştık. Polisler durdurdu. Bu malzemeyi bir yerlerden yağma sonucu aldığımızdan kuşkulandılar. Uzun uzun sorguladılar. Yağmacı olmadığımızı, gazeteci olduğumuzu zar zor anlattık. Yola öyle devam ettik.
Diğer can yakan haberi ise görmüşsünüzdür.
“Yağmacı olduklarından şüphe edilen üç kişi öldürüldü.”
Gerçekten yağmacı mıydı o üç kişi, değil miydi kesin belli değil.
Bu arada hatırlatmakta fayda var.
Yağmacı oldukları kesin de olsa yapılması gereken derdest edip yargıya havale etmekti. Söylemeye gerek yok: Halk ya da polisin suçlulara ceza verme yetkisi yoktur, sadece onları yakalayıp adalete teslim eder.
Deprem gürültüsünden istifade iç karışıklık çıkartmak isteyenler var. Onların değirmenine su taşımayalım. Aman dikkat.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları