loading
close
SON DAKİKALAR

Harflerin müziği!

Melih Aşık
Tarih: 01.08.2020
Kaynak: Milliyet

Melih Aşık: Atatürk, Meclis’e geldiği günlerde kürsüye çıkan konuşmacıları dikkatle izliyor. Onların baş hareketine bakarak önlerindeki metnin yeni yazıyla mı, yoksa eski yazıyla mı yazıldığını çıkarıyor. Milletvekilleri de bunu biliyor. Atatürk’e yakalanmamak için türlü kurnazlıklar yapıyorlar.

Acaba eski harflerde kalsak daha mı iyiydi... Latin harflerine geçmemiz şart mıydı? Bir bu eksikti tartışma gündeminde. Oysa halk eski yazıyı sökemezdi. Toplumun yüzde 90’ı okuma yazma bilmezdi. Üstelik çok büyük zorluklarla gerçekleşti bu devrimler. O günlerde yaşanan renkli sahneleri Atatürk’ün kütüphane memuru Nuri Ulusu, “Atatürk’ten Duymadığınız Anılar” adlı kitapta şöyle anlatıyor:

“Atatürk Cumhurbaşkanlığı bando şefi miralay Zeki Bey’i çağırttı. Köşkün kapısının önüne bir masa koydular. Atatürk ‘Yeni Türk harflerini burada derhal notaya alıp bandoda çaldırabilir misiniz?’ dedi. Miralay ‘Emredersiniz Paşam’ dedi. Hemen notayı yaptı. Notalar teksir edildi, bando mızıkacılarına verildi. Başladı bando şu şekilde A, O, U, İ, E, Ö, Ü, İ, B, C, Ç, D, F, G, H, J, K diye çalmaya... Harfleri marş şeklinde notalarla söyledik. O zaman Ankara’da iki bando var. Atatürk dedi ki:


- Bu bandolar bu marşı Meclis bahçesi ve Kızılay’da akşamları 16.30’dan 18.00’e kadar çalacaklar. Yeni Türk harflerini dairelerden, işlerinden çıkan halk dinleyecek, yeni alfabeyi halkın kulağına dolduracağız.”

***

Söze Kazım Özalp’in bir anısıyla devam edelim.

Atatürk, Meclis’e geldiği günlerde kürsüye çıkan konuşmacıları dikkatle izliyor. Onların baş hareketine bakarak önlerindeki metnin yeni yazıyla mı, yoksa eski yazıyla mı yazıldığını çıkarıyor. Milletvekilleri de bunu biliyor. Atatürk’e yakalanmamak için türlü kurnazlıklar yapıyorlar. Mesela... Bazıları okuyacakları metni eski harflerle ama soldan sağa yazıyorlar. Böylece baş hareketlerinden önlerindeki metnin Latin harfleriyle yazıldığı izlenimi çıkıyor. Neyse ki harf devrimi kısa sürede yerine oturuyor. Bu cinliklere gerek kalmıyor.

ENVER PAŞA

Postadan bir duyuru çıktı. 4 Ağustos’un Enver Paşa’nın ölüm yıl dönümü olduğunu anımsatıyor. Enver Paşa 4 Ağustos 1922’de Tacikistan’da Bolşevik kuvvetlerle girdiği çatışmada hayatını kaybetti. Şişli’de Abide-i Hürriyet Parkı içindeki kabrindeki taşta 1881-1922 tarihleri okunur. Onca fırtınalı bir askerlik ve siyaset hayatını 41 yıla sığdırmıştır...

Hakkında çok şey yazıldı, anlatıldı. Küçük bir anekdotu emekli asker ve büyükelçi Behiç Erkin’in anılarından aktaralım... (HATIRAT - s. 146. TTK Yayınları)

Enver Paşa’nın emrinde görevli olan Behiç Erkin, Sarıkamış’ta esir düşmüş, donmuş, yaralanmış, ölmüş ve firar etmiş er sayısını 600 bin olarak hesaplamıştır. Bu rakamı üzüntüyle Sarıkamış’ta taarruz emrini veren Enver Paşa’ya bildirdiği zaman aldığı cevap şöyle olur:

- Bunlar nasıl olsa bir gün ölmeyecekler miydi?

NUR

Twitter’da bir soru:

- Ayasofya adı konulan çocuğumuz var mıdır?

Cevap: Vardır.

23 Temmuz 2020 tarihinde dünyaya gelen bebeğin adı:

“Ayasofyanur Ünal”dır.

Bu bebek “Aort koartaksyonu” teşhisiyle Siyami Ersek hastanesine yatırılmış. Adını hastane raporundan öğrendik.

Umarız sağlığı iyiye gidiyordur.

KURBAN

Bayramınız kutlu olsun...

Günleriniz neşeyle dolsun...

Bayram şekeri olarak küçücük bir şiir ekleyelim buraya.

“Her mihnet kabulüm yeter ki

Gün eksilmesin penceremden”

dizelerinin yazarı Cahit Sıtkı Tarancı’nın bir de minik, “Kurban Bayramı” şiiri vardır.

“Çoluk çocuk sevincinden zıpladı durdu

Döküldü sokağa konu komşu

Çalınınca bayram davulu

Üç beş koyun gidiyordu

Kimisi kuzu/

Sürünün kordelası boncuğu

Belli ediyordu/

Kaçınılmaz yolculuğu

Ah o siyah benekli kuzu

(Pınar dergisi, 1944)

AOÇ

Özellikle Ankaralılar hem daha ucuz hem daha kaliteli olduğu için AOÇ markalı Atatürk Orman Çiftliği ürünlerini kullanmayı tercih ederlerdi. Ne var ki artık AOÇ ürünlerini bulmak mesele haline geldi.

Okurumuz bunun sebebini evinin yakınındaki AOÇ mağazası müdürüne sormuş. Aldığı yanıt:

- Biz bu mağazayı açtığımızda AOÇ’nin yoğurdundan kefirine, balından dondurmasına kadar ürünleri 72 çeşide kadar yükselmişti. Ama şimdi 7-8 çeşide kadar düştük. AOÇ’nin ürettiği ürünleri 72 çeşide kadar çıkaran genel müdürü öylesine bezdirdiler ki adam sonunda istifa edip Türkiye’yi terk etti.

- Sebebi nedir bunun?

- AOÇ’nin özel sektöre rakip olmasını istemiyorlar. Bence sebep budur.

KAFTAN

CHP Kurultayı bitti, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun sözleri kaldı geriye. Dedi ki gazeteci İsmail Saymaz’a Canan Kaftancıoğlu:

- Tuncay Özkan ve Yıldırım Kaya’nın Parti Meclisi’ne seçilmesini ben önledim.

Böylece kendisinin parti içinde ne kadar güçlü biri olduğunu anlatmak istemişti.

Bu sözler aynı zamanda parti suçu itirafıydı.

Ancak ne Genel Başkan’dan, ne kurultay üyelerinden, ne Tuncay Özkan’dan, ne Yıldırım Kaya’dan bu sözlere itiraz ve yanıt geldi.

Canan Hanım gerçekten güçlü biri galiba!

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları