İntihardan dönüş!
Melih Aşık: Suçlar arttığında, vatandaşın canı yandığında, çaresizlik büyüdüğünde hemen gündeme idam cezası geliyor.
Artık her şeyin bir “günü” var. Böylece çeşitli konular hakkında farkındalık yaratılıyor. 10 Eylül de “İntihar Günü” idi. Çeşitli platformlarda “intiharların nedenleri” tartışıldı. BBC internet sitesinde şu yazı gözümüze çarptı:
- Bir insanı intihardan vazgeçirmek için ne yaparsınız?
Aklımıza Montesquieu’nün İran Mektupları’nda anlattığı öykü geldi.
Doğu memleketlerinden birinde kendini yakmak isteyen bir kadın valinin huzuruna çıkarak izin ister...
İslamiyet’te intihar kabul edilmediği için vali bu talebi reddeder...
Bunun üzerine kadın “Şu hale bakın, insan kendini bile yakamıyor. Annem, kız kardeşlerim, teyzem kendini yakmadı mı? Ben neden yakamıyorum?” diye isyan eder. Kadın bunları söylerken orada bulunan bir Budist rahip, valiye kadının kendini kurban etmesine izin vermesini tavsiye etmiş. Demiş ki:
- Bu, Tanrı Brahma’nın gözünde iyi bir eylem olur. Zira kadın öteki dünyada kocasına kavuşacak, onunla ikinci bir evliliğe başlayacaktır...
Kadın bunları duyunca adeta çıldırır:
- Ne, kocama mı kavuşacağım? Kendimi yakmıyorum o halde. Onu cehennemin dibinden çıkarmak için parmağımı bile oynatmam. Ahiretten vazgeçiyorum. Müslüman oluyorum...
Budist rahip, kadını intihardan işte böyle vazgeçirmiş...
Sözler Atatürk’ün...
Atatürk bu sözleri söyledi mi, söylemedi mi? Son günlerin bir tartışma konusu da bu... Hangi sözler mi onlar:
“Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harab eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar. Halbuki, elhamdülillah hepimiz Müslüman’ız, hepimiz dindarız, artık bizim dinin icabatını öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın, babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile, bize dinimizin esasatını anlatmağa kâfidirler.”
Malumatfuruş internet sitesi araştırmış, bu sözlerin gerçekten Atatürk tarafından Esnaf Cemiyeti’nin çayında 16 Mart 1923 tarihinde söylendiğini ortaya çıkarmış.
İDAM
Suçlar arttığında, vatandaşın canı yandığında, çaresizlik büyüdüğünde hemen gündeme idam cezası geliyor. Siyasetçiler halkı teskin etmek için idam yanlısı gibi görünüyor. Avrupa’da altına imza attığımız protokoller, cezanın geriye yürümeyeceği vs. gibi gerçekler yokmuş gibi davranılıyor. Bir soru ise hiç sorulmuyor. O soru şu:
Demek ki suçların artması bire bir cezaların azlığına bağlı değil. Birçok başka etken var. Öncelikle eğitimin, sosyal ve ekonomik ortamın tartışılması gerekiyor.
TRT
TRT Haber internet sitesinde bir haber:
“Muğla’da Stratonikeia Antik Kenti’nde bulunan 3 bin yıllık tarihi cami restore edildi.”
Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu not geçmiş:
“Hepimizden kesilen parayla ayakta duran koca TRT’ye bakınız. 3000 yıllık cami restore ediliyormuş. İslamiyet geleli 1400 yıl, Hıristiyanlık 2000 yıl oldu. Ne demeli?”
ÇOĞUL
Vatandaş tekili çoğulu bilmeyebilir. Ancak resmi yazışmaları yapanların eskiden asgari Osmanlıca bilgisi olurdu. Artık o da pek kalmadı. Son zamanlarda resmi yazışmalarda bir sözcük özellikle kulağımızı tırmalıyor: “Mevzuatlar”...
Ayrıca mühimmat, neşriyat, izahat, icraat, teferruat vs. gibi zaten çoğul olan sözcüklerin sonuna da sık sık çoğul eki takıldığını görmekteyiz. Yanlıştır.
FİŞ
Bankaların ATM’lerinden para çeken vatandaşlar ellerine gelen fişleri ne yapıyor? Kimi cebine koyuyor, kimi yere atıyor. ATM’lerden çıkan fişleri atmak için oraya bir kutu koymak gerek. Ancak bankalar bu duyarlığı göstermiyor. Derken baktık; HSBC adlı banka bu uygulamayı başlatmış. Para çekilen yere atılacak fişler için bir kumbara yerleştirmiş. Bravo...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları