Kalpsiz sağlık!
Melih Aşık: Pek çok SGK’lı vatandaş bu farkları ödeyemez. Ne yapmalı? Devlet başka yerlerden kısıp bu hayati ödemelere para ayırmalı. En azından aradaki farkların taksite bağlanması düşünülebilir.
Kalbinde teklemeler hisseden bir gazeteci arkadaşımız SGK anlaşmalı bir özel hastaneye başvurmuş. Ameliyat olacaksın, demişler. SGK kalp ve kanser hastalarının ameliyat masraflarını ödüyor. Ancak stent, kapakçık gibi ithal malzemelerde fark istiyor. Gazeteci arkadaşımız “Ciddi paralar isteniyor” dedi telefonda.
Sebebine gelince... Döviz kurunun gerçek değeri ile ilaç ya da tıbbi malzeme ithal eden ithalatçıya devletin uyguladığı kur hayli farklı. Aradaki fark şu sıralar yüzde 50’ye yakın. İthalatçı, bir kalp kapakçığına üreticisinden iki bin euro (yaklaşık 12 bin 500 lira) ödeyerek alıyorsa buna devletin verdiği para 6 bin lira civarında. Durum böyle olunca kapakçığı kullanan hastaneler aradaki farkı hastasından talep ediyor. Bir hastane yetkilisi rakam verdi:
“Örneğin bir kalp kapakçığınızın değişmesi için sizden yaklaşık 5 bin lira para istenir. İki kapakçık değişmesi gerekiyorsa rakam 10 bine çıkar. Stent başına istenen fark, tahmini bin 500 liradır. Eğer kalp pili takılması gerekiyorsa, bu durumda 3 ile 5 bin lira arası farkı cebinizden ödemeniz gerekir.”
Pek çok SGK’lı vatandaş bu farkları ödeyemez. Ne yapmalı? Devlet başka yerlerden kısıp bu hayati ödemelere para ayırmalı. En azından aradaki farkların taksite bağlanması düşünülebilir.
Bir çözüm getirmek şart...
Doğru kararlar!
İş dünyasının önder isimlerinden Bülent Eczacıbaşı’nın bir röportajda “doğru karar alma” üzerine söyledikleri dikkatimizi çekti. Diyor ki Bülent Bey:
“Doğru karar almanın tek koşulu var: Açık bir tartışma ortamı. Hataların hepsine dönüp bakarım, hepsinde istisnasız bir şey var: Yeterince tartışılmamıştır. Herkesin fikri alınmamıştır. Konu basit zannedilmiştir. Fakat bazen insanlar içlerinden geçenleri açıklıkla söyleyemiyor veya söylemiyorlar. Patronun ne düşündüğüne bakıyor, onu hissetmeye çalışıyorlar.”
Demek ki... Sağlıklı karar alacaksanız, önce özgür tartışma ortamı yaratacaksınız... Herkesin fikrini alacaksınız... Katılımcılar içlerinden geçeni özgürce söyleyebilecekler.
Ona göre karar vereceksiniz!
TEZ
1 Mart tezkeresinin reddinin 16. yıl dönümünde Ankara’da yapılan yemekli toplantıyı yazdık. Bu gurur gecesine 2003 yılında tezkereye ret oyu veren yaklaşık 60 CHP’li milletvekili katıldı. Katılamayanlar özür mesajı gönderdiler. İlginçtir. Kemal Kılıçdaroğlu tezkereye ret oyu verenler arasında olduğu halde davet edilmesine rağmen bu toplantıya katılmadı. Bir özür mesajı da göndermedi. Kılıçdaroğlu geçen yıllarda yapılan toplantılara da katılmamıştı. Bir CHP’li dostumuz akla gelen soruyu sordu:
- Acaba o gün tezkereye ret oyu verdiğine sonradan pişman mı oldu?
AKBAY
Bir zamanlar Günaydın gazetesinde birlikte çalıştığımız Ertuğrul Akbay, beklenmedik bir anda aramızdan ayrıldı. Sözcü’nün sahibi Burak Akbay’ın babası, gazetenin ağabeyiydi. Yaşamayı seven, uzun yaşamanın sırlarını araştıran hatta bu konuda bir de kitap yazmış bir arkadaşımızdı. Doktorlar ölümüne çoklu organ yetmezliği teşhisini koydular. Kuşkusuz Sözcü’ye açılan davalar, oğlu hakkındaki yakalama emri, torunlarından ayrı kalışı gibi etkenler de rol oynadı bu acı sonun hazırlanmasında. Oğlunun dün cenazede bulunamayışı apayrı bir dramdı. Ailesi ve Sözcü gazetesi çalışanları başta olmak üzere tüm sevenlerine başsağlığı diliyoruz...
MUHTAR
Ankara’da Tekke Mahallesi muhtar adayı Selahattin Şimşek sloganlarını otomobilin camına yazmış, sokak sokak dolaşıyor. Muhtar adayı, kafiyeli sloganların etkili olacağını düşünmüş olmalı ki cama şunları yazmış:
“Başın düşerse dara
Muhtar Selattin’i ara”
Diğer slogan da şöyle:
“Tin tin tin
Muhtar Selattin”
Sloganların olumlu etkisi olur mu dersiniz?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları