Kâğıtları yaktık!
Melih Aşık: 2013 yılında hükümetin talimatı ile Giresun İl Özel İdaresi, SEKA Kâğıt Fabrikası’nın 684 dönümlük arazisini 68 milyon liraya Milda’dan satın aldı, TOKİ’ye verdi.. Toki arazi üzerine konut inşa etti.
Türkiye’nin kâğıdı yok. Kâğıt üretmiyoruz. Çünkü fabrikaları yağmaladık. Nasıl mı? Bir örnek...
Giresun’daki AKSU Kâğıt Fabrikası’na 60 milyon lira değer biçilirken, iktidar 2003 yılında bu kuruluşu 5 milyon liraya Milli Gazete’nin yan kuruluşu Milda’ya sattı...
Şirket fabrikayı işletemedi. Makinelerini 2010’da 11 milyon liraya hurdacıya okuttu.
2013 yılında hükümetin talimatı ile Giresun İl Özel İdaresi, SEKA Kâğıt Fabrikası’nın 684 dönümlük arazisini 68 milyon liraya Milda’dan satın aldı, TOKİ’ye verdi.. Toki arazi üzerine konut inşa etti.
Sonuçta Milda, 5 milyon liraya aldığı fabrikadan toplam 79 milyon lira gelir elde etmiş oldu. Ama fabrika yok oldu. Ülkenin temel direği olan diğer sanayi ve tarım kuruluşları benzer uygulamalarla yoklara karıştı. Kendi kendimizi kurşunladık.
YAYIN
Kitap piyasasında durum nedir? Uğur Mumcu Vakfı yöneticisi Özge Mumcu anlatıyor: “Bugün tüm yayıncılar dolar veya euro’ya bağlı kâğıt almak durumunda. Ödemeleri o günkü pariteye bağlı olarak yapmak durumundayız. Taksit yok. Ama kitapevlerinin aldıkları kitabın parasını bize ödemesi en erken 4 ayda mümkün oluyor.”
Yayıncıların beklediği bir çözüm var...
“İktidar kâğıt üzerindeki vergileri kaldırmalı” diyorlar...
SEYYAR TERBİYE
Cumhuriyet tarihini okurken kenarda kıyıda kalmış çok ilginç bilgilere raslıyoruz. Örneğin... “Seyyar Terbiye Sergisi” diye bir şey duymuş muydunuz?
Biz duymamıştık... Neymiş Seyyar Terbiye Sergisi. Üç vagonlu bir trendir bu...
Milli Eğitim Bakanlığı ve TCDD’nin beraber hazırladığı bu tren, 1930’larda Ankara, Kırıkkale, Yerköy, Fakılı, Kayseri, Şarkışla, Sivas, Zile, Amasya, Havza, Samsun gibi demiryolunun ulaştığı şehir ve kasabalarda belirli süre kalıyor... Bu vagonlarda eğitimdeki son yenilikler, halk sağlığına ilişkin faydalı bilgiler sergileniyor. Eğitim cihazları, beden sağlık bilgisine ait filmler, afişler, kitaplardan oluşan ekipman ile bir doktor, bir maarif müfettişi de bulunuyor. Cumhuriyet hükümetleri halkı eğitmek için böyle projeler uyguluyor. Saf ama iyi niyetli, yaratıcı projeler...
BALIK
Kim ne derse desin siyasi davetlilere her zaman saygılı davranmışızdır.
Bu yolda ne kadar ileri gittiğimizi rahmetli gazeteci Çetin Özbayrak Gündüz Vassaf’a anlatmış... O da “Türkiye Sen Kimsin” adlı kitabında (S.254) bize aktarıyor:
“Zamanın Finlandiya Cumhurbaşkanı Kekkonen Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunuyor. Çankaya’da görüşmeler bittikten sonra birkaç gün de İstanbul’da ağırlanıyor. Konuk Cumhurbaşkanı’nın zevklerinden biri balık tutmak... Yılların balıkçısı Boğaz’da balığa çıkıyor. Devlet yabancı konuğunu mahcup etmemek için Deniz Kuvvetleri’ne bağlı balık adamlar aracılığıyla harekete geçiyor. Kekkonen’in suların derinliklerine sarkan oltasının ucundan birkaç kez çektirilip ucuna canlı balık takılıyor...”
Sahi mi bu yoksa şaka mı, diyecekseniz... Onu Gündüz Vassaf’a soracaksınız...
ARABİK
İstanbul’da bir Arap turist bolluğu göze çarpıyor. Esnaf bu durumdan memnun. Çünkü döviz geliyor. Kimi kesimler ise Arapları maalesef sevmiyor. Oysa Arapların kimseye zararı yok, kimseye sataşmıyor, olay çıkarmıyorlar. Tatlıcılara çok düşkünler. Büyükada’yı seviyorlar. Ancak denize girmiyor, öğle vakti ada turunu bitirip geri dönüyorlar. Bir Twitter mesajı gözümüze çarpıyor:
“Nereye gitsem çok miktarda Arapla karşılaşıyorum. Müzeler hariç. Müzelere hiç uğramıyorlar.”
Bu arada çok miktarda gayrimenkul ve şirket satın alıyorlar. Bazılarımız Arapların gelecek yıllarda bizi azınlıkta bırakacağından kuşkulu!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları