KURUKAHVECİ

Melih Aşık; Kahve eskiden Yemen’den gelirmiş.. Şimdilerde Brezilya’dan geliyor. Harmanlanması, kavrulması, öğütülmesi ülkemizde özel yöntemlerle yapılıyor. Cezvede kaynatılıyor. Özel bir tadı, köpüğü, kokusu oluşuyor. Tarihte bu kimlikle yerini alıyor.

Kurukahveci Mehmet Efendi konserleri devam ediyor. Örneğin dün akşam (9 Mayıs) İstanbul Oda Orkestrası Süreyya Operasında Beethoven ve Dvorak’ın eserlerini çaldı. Şef Rengin Gökmen, piyanoda Gülnur Ensari izleyenlere güzel dakikalar yaşattılar.

Ne ilgisi var Kurukahveci Mehmet Efendi ile Beethoven’in derseniz...

Efendim Kurukahveci Mehmet Efendi’nin kahve ticaretine başlamasının 150. yılı nedeniyle bir dizi etkinlik düzenlenmiş. Türkiye’nin en eski aile şirketlerinden olan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin yöneticileri bu anlamlı yıldönümünü sanatsal etkinliklerle kutluyorlar. Böylece sanat ve kültür üreticilerine de destekte bulunmuş oluyorlar...

Kahve eskiden Yemen’den gelirmiş.. Şimdilerde Brezilya’dan geliyor. Harmanlanması, kavrulması, öğütülmesi ülkemizde özel yöntemlerle yapılıyor. Cezvede kaynatılıyor. Özel bir tadı, köpüğü, kokusu oluşuyor. Tarihte bu kimlikle yerini alıyor.

Halen iç pazar yanında 55 ülkeye Türk kahvesi ihraç eden şirketi ve yönetim koltuğundaki Kurukahveci torunlarını kutluyor, nice yıllara diyoruz...

GEVEZE FOTOĞRAF

Böyle fotoğraflara muhabirler arasında “Geveze fotoğraf” adı verilirmiş. Bu deyimi ben de bilmiyordum Nazım Alpman arkadaşım söyledi. Geveze fotoğraf size her bakışta ayrı şey söylüyor...  Başkan’ın bir yanında Ertuğrul Özkök... Karşısında Nagehan Alçı... Onun yanında Akif Beki... Cumhurbaşkanı aday adayının ilk kampanya gezisinde kurduğu gazeteci kadrosu bu mu olmalıydı? Fotoğraf her bakana bu soruyu sorduruyor. Peşinden gelen “Vız gelir tırıs gider” gibi “sizi takan kim” anlamına gelecek savunmalar tuz biber oluyor... Bir roman okudum hayatım değişti, demişti Orhan Pamuk... Bir resim çektirdim siyasi hayatım kaydı diyecek belki de ilerde birileri... Kader...

TUVALET AYIBI

Dolmabahçe’de Saray ile Cami arasındaki geniş meydan büyük bir otopark haline getirildi. Meydanın kıyısı da boydan boya kafeterya yapıldı. Kafeteryanın bir bölümü açık, bir bölümü kapalı. Açık bölümde püfür püfür boğaz havası alarak çay kahve içebiliyor, manzarayı izleyerek dinleniyorsunuz...

Kafeteryanın tenteleri üzerinde ve kapısında “Milli Saraylar” ibaresi var. Demek ki kafeteryayı Milli Saraylar işletiyor.

Ancak mekanda bir eksik var: Tuvalet...

Garsonlara tuvaletin yerini soruyorsunuz... Cevap:

- Efendim burada yok, tuvalet caminin öte tarafında...

Tuvalete ulaşmak için meydandan çıkıp caminin öte yanına geçecek yani en az 500 metre yol yürüyeceksiniz...

Bu kafeteryanın turistik bir merkezde yer aldığını, içinde en az 50 masanın bulunduğunu kaydedelim... Yasaya göre, tuvaleti olmayan kafeterya, kahvehane, lokanta gibi yerlere işletme ruhsatı verilmez. Anlaşılan İBB, Milli Saraylar’ın adından çekinerek mekanı denetlemiyor. Sonuçta elini yüzünü yıkamak isteyen bile cami tuvaletine yollanıyor. Ayıp oluyor...

U17

Mesajı eski federasyon başkanlarından Mustafa Kemal Ulusu geçti...

U - 17 genç    milli takımı açıklanmış...  20 kişilik               

kadronun 11’i yurt dışından... Yani 84 milyonluk Türkiye’den takıma ancak 9 genç oyuncu katabilmişiz.      

Bir dönem alt yapıdan müthiş futbolcular çıkaran Beşiktaş ve Trabzon’dan tek futbolcu yok kadroda...

Transfer mevsiminde yüz milyonlar saçan Türk kulüplerinin alt yapıya ve sporcu yetiştirmeye ne kadar önem verdiği buradan da anlaşılabilir.

Futbolcu yetiştirmeye önem vermiyoruz ama futbol konuşmaya çok önem veriyoruz...

Radyolar televizyonlar sabahtan akşama dek futbol analizleri yapıyor...

Taraftarlar antrenmanları bile kaçırmıyor...

Peki taraftarın bu futbol aşkı neden yeşil

sahaya yansımıyor...

Bunun pek çok sebebi var kuşkusuz.. Sebeplerden biri taraftarın futbolun spor yanını değil  kazanç - kayıp yönünü ön plana alması...

Taraftar takımı maç kazanınca mutlu oluyor... Futbolun kalitesi ikinci planda kalıyor

İnsanların kalitesiz futbola rağmen tribünleri şevkle doldurması da sanırız bunu gösteriyor.

GRİP

Bir dostumuz yanımdan telefonla annesini arıyor... Telefonun ucundaki anne:

- Çok fena grip olmuşum oğlum, diyor, bir haftadır yataktan kalkamıyorum...

Arkadaşım soruyor:

- Yahu anne bu Covid olmasın?

- Keşke Covid olsa... Arkadaşım Covid oldu üç günde iyileşti benimki bir haftadır  sürüyor...

Netice...

Covid’in gripten daha az tehlikeli olduğu günlere geldik...                

İki yıl önce böyle bir manzarayı tahmin eder miydiniz?

Yine de siz siz olun hem gripten hem Covid’den kendinizi koruyun...