Manda olmak
Melih Aşık; Savaş sonrasında birçok aydının manda istediği bilinir. Ancak Mustafa Kemal’in manda istediği nereden çıktı?
Emekli Büyükelçi Daryal Batıbay, Facebook hesabından şu mesajı geçti:
“Net Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Mülkiye’den sınıf arkadaşım Besim Tibuk, internetteki bir video kaydında, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsız bir devlet değil, Amerikan mandası istediğini, ancak ABD bunu kabul etmediği için vazgeçildiğini öne sürdü. Bu gerçek dışı iddiayı reddederek, kınadım ve bugün itibarıyla Net Holding yönetim kurulu bağımsız üyeliğinden istifa ettim.”
***
Ne var, ne olmuş, diye sorarsanız...
Eski Liberal Parti Genel Başkanı da olan Besim Tibuk, ‘Kanal Serbesti’ isimli Youtube kanalında;
- Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kafası çalışan birçok aydın manda istiyordu, buna Mustafa Kemal de dâhil, demiş, ancak ABD kabul etmediği için manda fikrinden vazgeçildiğini söylemiş.
Savaş sonrasında birçok aydının manda istediği bilinir. Ancak Mustafa Kemal’in manda istediği nereden çıktı?
Sivas Kongresi sonrasında Anadolu’ya gelen Amerikan heyetinin başkanı General Harbord, Mustafa Kemal ile görüşmesinde O’nun amacının uygar ve bağımsız bir ulus yaratmak olduğunu dinledikten sonra:
- Birtakım insanların kendi canlarına kıydıklarını biliyoruz, şimdi de bir milletin intiharına mı tanık olacağız, diye soruyor.
Mustafa Kemal:
“Söylediğiniz doğrudur general” diyor, “içinde bulunduğumuz durumda yapmak istediğimiz şey ne askerlik açısından ne de başka bir açıdan açıklanabilir. Ancak her şeye rağmen yurdumuzu kurtarmak özgür ve uygar bir Türk devleti kurmak insan gibi yaşayabilmek için yapacağız bunu.”
Atatürk o sırada avucunu açık şekilde masaya koyar:
“Başaramazsak”, diye devam eder, “bir kuş gibi düşmanın avucu içine düşerek ağır ve şerefsiz bir ölüme katlanacak yerde, atalarımızın çocukları olarak dövüşerek ölmeyi tercih ederiz.”
Avucunu sıkıca kapatır. (Lord Kinross, Atatürk, s. 230)
Bu sözleri söyleyen, “Ya istiklal ya ölüm” sloganıyla yola çıkmış kararlı bir liderin Amerikan mandası olmayı aklından geçirmesi mümkün müydü?
RİZE
Günün haberi: “Rize’de su sıkıntısı”
Yıllık ortalama 2400 kilo yağışla Türkiye’nin en çok yağış alan ili olan Rize’de su sıkıntısı başlamış. Rize Belediyesi yaptığı açıklamada vatandaşların suyu tasarruflu kullanmasını istemiş.
Prof. Miktad Kadıoğlu Rize’de eğimin çok fazla, derelerin çok kısa, toprak derinliğinin az olduğunu bu yüzden yeraltı suyu birikmediğini anlatmış.
Peki, yağan yağmuru depolamak mümkün değil mi? Elbet mümkündür. Bunca yıldır bunun düşünülmesi gerekirdi. Hâlâ da vakit geçmiş değil!
Bu arada su tasarrufunu bütün ülkede uygulamamız şart. Çünkü dünya çapında bir kuraklık bağıra bağıra geliyor.
MAHPUS
Yargıç ve savcılar sanıkları sık sık gönderdikleri hapishanelerin nasıl bir yer olduğunu, hangi koşulların yaşandığını biliyorlar mı?
Bilseler elbet iyi olur. Geçmişte hukuk öğrencileri işte bu düşünceyle zaman zaman hapishanelere götürülür, koşullar hakkında bilgi edinmeleri sağlanırmış. Böylece hapis kararlarında daha titiz olacakları varsayılırmış.
Bir dönem hapiste yatan gazeteci Adnan Veli ‘Mapusane Çeşmesi’ adlı kitabında hukuk öğrencilerinin hapishane gezisini de anlatır. Oradan bir öykü.
Öğrenciler hapishaneyi hem gezer hem mahkûmlarla ayaküstü konuşurken hukuk öğrencisi genç kız bir mahpusa soruyor:
- Senin suçun nedir?
- Bir malı bulunduğu yerden sahibinin rızası hilafına faydalanmak için aldım, suçum bu.
Öğrenci bir şey anlamıyor. Savcı izah ediyor:
- Bunlar yata yata hukukçu kesildiler. Bunun söylediği şey basit hırsızlığın kanunda 491’inci maddedeki yazılı şeklidir.
NEBÜLZATÖR
Nebülzatör adı verilen küçük bir cihaz var. Uyku apnesi olanlar kullanıyor. Gece uyurken nefes alma güçlüğü çekenler için hayati önemde bir cihaz bu.
Cihaz su moleküllerini yüksek frekansta ses dalgalarıyla titreştirerek buhar haline getiriyor ve hastanın gece uyurken rahat nefes almasını sağlıyor.
Bu cihaza sahip olabilmek için öncelikle hastanelerin uyku bölümlerine yatmanız ve oradan rapor almanız gerekiyor. Bu raporla SGK’ya başvurana cihaz veriliyor. Mevzuat böyle diyor.
Ancak bu raporla SGK’ya başvuran bir dostumuza ilgililer ellerinde cihaz kalmadığını, piyasadan alması gerektiğini söylemişler.
Dostumuz cihazı satın almış. Karşılığında 5 bin TL ödemiş. Sonra parasını almak için SGK’ya başvurmuş. 1050 lira ödemişler.
Dostumuz 4 bin lirayı cebinden ödemek zorunda kalmış.
SGK neden cihazı elinde bulundurmuyor?
Neden piyasa farkını hastaya ödetiyor?
Az buz değil, aylık asgari ücret kadar bir para bu.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları